09 Ekim 2020 00:08

TSE, YÖK'e MEB'e ölçü verdi: Temiz 4 metrekare

boş derslik

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Dan Kurt (2020) “anti-anti realizm” altında aktüel olanı temele alıyor: “Aktüel var olan dünya, aktüel var olan varlıklardan ve aralarındaki aktüel var olan etkileşimlerden oluşur. Aktüel var olan dünya yani aktüel var olan varlıkların aktüel varlığı ve aktüel aralarındaki mevcut etkileşimler, “hamca verilidir”. Bu hamca verili olanlara hamca “gerçek/fact” de denemez çünkü varoluş ve aktüel olarak var olan dünya ne (öğrenilmiş) bilgi veya teorik varsayımlara bağımlıdır ne de başka bir şekilde akıl yürütmedir, işte öyle bulunuyor. Böylece hiçbir şekilde yapılmamıştır (Örneğin entelektüel kapasitemiz aracılığıyla), bunun yerine verilmiştir (Örneğin varlığımızın ve olası entelektüel kapasitemizin bir ön koşulu olarak). Bu nedenle “gerçek/fact” olarak anılmamalıdır, “verilidir”. (Kurt, “Actual Existence and Factual Objectivation”).

Tam tersi yönde, Protagoras’a göre, “İnsan her şeyin, var olan şeylerin var olduklarının ve var olmayan şeylerin var olmadıklarının ölçüsüdür.”

Gerçek nedir, hakikat nedir? Cansız nedir,  yaşam nedir? Organik olan, hayvana dair olan, insana dair olan, uzaktan olan, okul üniversite olan nedir?

R. Bartes’ın diliyle, insan için anlamsız olanın bile aslında bir anlamı mı var? Veya tarihin yazdığı insanın yaptığı mı? Zulümler zalimin yaptığı mı? YÖK’ün MEB’in yaptığı ne?

Hayvan verili dünyada kendi dünyasını yaşar da insan hem verili dünyayı hem de kendi kurduğu dünyayı mı yaşar? İnsanın karşı karşıya kaldığı “aktüalitesi”, aynı zamanda kendi “faktüalitesi” mi?

Aktüalite veya faktüalite ne? Fakültelerimiz ne durumda? Bunca fakülte bir işe yaramıyor, kendi ölçüsünü bulamıyor mu? YÖK ve MEB ölçüyü bulamadı da TSE mi onlara ölçü verdi?

 

TSE, MEB VE YÖK’E ÖLÇÜ VERDİ

 

YÖK’ün 7 Ekim 2020 tarihli açıklama ve duyurusu şu şekilde: “YÖK ve TSE arasında, Kovid-19 salgını ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında yükseköğretim kurumlarının yerleşkelerinde sağlıklı ve temiz ortamların geliştirilmesine yönelik tedbirleri içeren genel standartları belirlemek amacıyla geçtiğimiz ay içerisinde bir iş birliği protokolü imzalanmıştı. (…) bu protokol kapsamında, YÖK ve TSE iş birliğiyle “küresel salgın bağlamında yükseköğretim kurumlarında sağlıklı ve temiz ortamların geliştirilmesi kılavuzu” hazırlandı.

Yani bilim araştırma üst kuruluşu YÖK, eğitim üst kuruluşu MEB ölçü bulamadı, ölçüyü TSE verdi.

 

YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN 4 METREKARE ALAN, 1 METRE MESAFE

 

“(…) Dersliklerde 4 metrekareye 1 kişi düşecek şekilde sınıf ve dersliklerin kapasitesinin belirlenmesi, oturma düzeninde kişiler arası en az 1 metre mesafenin korunması gereklidir.” (…) “Dersin niteliğine göre öğrencilerin yüksek sesle konuşma, şarkı söyleme gibi faaliyetlerinin de olduğu durumlarda fiziki mesafe düzenlemesinin en az 1.5-2 metre olacak şekilde uygulanması daha uygun olacaktır”. (…) Kampüse gidiş ve gelişlerde faydalanılan toplu taşıma veya servis araçlarında mutlaka maske takılmalı, araçlara biniş ve inişlerde el hijyeni sağlanmalıdır. Mikroskop, bilgisayar ve T-cetveli gibi ortak kullanılan aletler, kullanım bittikten hemen sonra zarflı virüslere etkili, materyal uyumu olan dezenfektanlar ile temizlenmeli ve temiz olarak saklanmalıdır.”

 

YAPILMASI GEREKEN 4 METREKARE VE TEMİZLİKMİŞ MEĞER

 

TSE iyi de yapmış, aklı olmayana akıl vermiş, ölçü izan vermiş. Meğer yapılacak en kritik hazırlık 4 metrekareymiş. Yıllardır okul ve üniversitelerin doğru düzgün bahçe, derslik ve donatıları yapılsın diye yazıp çiziyorum. Bunun için taşımız, toprağımız, mühendisimiz, öğretmenimiz var.

Mart ayından beri ısrarlı yüz yüze eğitimin, okul ve üniversitenin esas olduğunu, uzaktan öğretimin okul veya üniversite değil sadece yardımcı bir araç olabileceğini yazıp çiziyorum, aklı başında tüm öğretmenler, hemen herkes bunları görüp değerlendiriyor.

Bütün mesele, işin en kritik kısmı 4 metrekare ise, bunun da çoğu zaten hazır varsa, MEB ve YÖK mevcut alanları ölçüp hesaplayamadı mı? Eksik 1-2 metreyi yıllardır, en azından 9 aydır tamamlayamadı mı? Diyelim ki tamamlayamadı, buna göre paftalık programı veya öğrencileri farklı saatlere bölüştüremedi mi?

 

SORUN VİRÜS DEĞİL 4 METREKAREYİ ÇOCUKLARIMIZA ÇOK GÖRENLERDİR

 

Ana sorun ne?

Ana sorun bu 4 metrekareyi, ışık alan temiz bir derslik veya odayı çocuklarımıza çok görenlerdir.

Ana sorun; anaokullarını, ilkokulları, tüm okul ve üniversiteleri kapatıp çocuklarımızı sıbyan mekteplerine, tarikatlara, çıkar gruplarına, sokağa veya kaderlerine terk etmeyi çocuklarımıza reva görenlerdir.

 

 

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa