Dinler ve satranç

Fotoğraf: Freepik
Bizde tabudur, tehlikelidir bu konuda yazmak. Ne var ki, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda yoğun din eğitimi almış, daha sonra satrançla tanışmış biri olarak bu konuyu yazmasam olmazdı. On beş yıl kadar önce Adapazarı’daki Atatürk Bulvarı’ndan put oldukları gerekçesiyle kaldırılan bahçe satrancı için yazıyorum. Türkiye Satranç Federasyonunun, yakın tarihte “Satranç haramdır” diyen bir meczuba hak ettiği cevabı veremediği için yazıyorum. Birinin yazması gerekiyordu belki de o yüzden yazıyorum.
Satranç ve dinler hiçbir zaman anlaşamadı, o yüzden bazen “mış” gibi yaptılar. MS 655’te Halife Ali bin Ebu Talib satrancı taşların putlara benzemesi nedeniyle onaylamadı. Ama rüzgar bir o yana bir bu yana dönüyordu. 680’de halifeler satranç oynamaya başlayınca çevrelerindeki hukuk ve bilim adamları da satrancın erdemlerini tartışmaya başladılar. 780’de Halife el-Mehdi, Mekke dini liderlerine satrançtan vazgeçmeleri için bir mektup yazdı, ancak beş yıl sonra öldü ve hevesli bir satranç oyuncusu olan Halife Harun Reşit iktidara geldi. 810 yılında dünyanın en iyi satranç oyuncularının sponsorları İslam halifeleriydi. Öyle ki, Büyük Usta kelimesi ilk defa Halife el-Memun tarafından (819) kullanıldı. Halife el-Hâkim 1005 yılında Mısır’da satrancı yasakladı ve tüm satranç takımlarının ve taşlarının yakılmasını emretti (Sünniler tarafından kabul edilmeyen bu Halife ile kendini alim sanan bir cüppelinin satranç konusunda hemfikir olması, karanlığa karşı verilen savaşta satrancın önemini bir kez daha gözler önüne seriyor).
Batı toplumlarında da durum farklı değildi. Satrancın yaygınlaşmasıyla din adamları görevlerini aksatacak seviyede satranç oynamaya başladılar. Bu yüzden Kardinal Damiani 1061’de din adamlarının satranç oynamasını yasakladı. 1093’te Doğu Ortodoks Kilisesi satrancı lanetledi. 1100’de satranç, İngiltere’deki asil yaşamın gerekliliği olarak kabul görüyor ancak kadınların oynamasına izin verilmiyordu. 1125’te Parisli Piskopos Guy satrancı yasaklayarak oynayan birkaç rahibi aforoz etti. Ancak satranç bir çözüm üretme oyunuydu ve bir rahip gizlice satranç oynamak için ilk katlanır satranç tahtasını tasarladı. Katlandığında, yan yana duran iki kitap gibi görünüyordu. Cehalet ile satranç arasındaki savaş hiç durmadan devam ediyordu. 1128’de, Fransız bir başrahip olan Aziz Bernard, Tapınak Şövalyelerinin satranç oynamasını yasakladı. Yahudiler satrançla ilgilenmeye başlayınca Haham Maimonides’de satrancı yasaklanmış oyunlar arasına dahil etti (1195). 1254’te Fransa Kralı Louis, 1291’de Canterbury Başpiskoposu John Peckman, Oxford’un Kurucusu Winchester Piskoposu William of Wickham’da satrancı yasaklayanlar arasındaydı. Diğer yandan Papa VI Gregory, Papa III Innocent, Papa I John Paul, Papa II John Paul, Papa X Leo, Papa XIII Leo satranç oynuyorlardı. 1550’de Avila’lı Azize Teresa, “Mükemmelliğe Giden Yol” isimli eserinde satrancı metafor olarak kullandı ve İspanya’daki kilise onu satranç oyuncularının koruyucusu ilan etti.
16. yüzyılın sonlarında, Rusya’daki din adamları satrancı büyücülük ve sapkınlıkla ilişkilendirdiler. 17. yüzyılda satranç Rusya’da hâlâ yasaktı. 1649’da Çar Alexei satranç oynayan oyuncuları kırbaçlatıp hapse attırdı. 1981’de satranç İran’da yasaklandı, satranç oyuncuları yeraltına indi. 1988’de Ayetullah Humeyni satranca izin veren bir fetva çıkardı. 1996-2001 yılları arasında Afganistan’da Taliban, satrancın bir tür kumar olduğuna inanıyor, insanları satranç oynarken yakaladıklarında satranç tahtasını ve taşları yakıp, oyuncuları hapse atıyorlardı. (1997’de Adapazarı’nın ilk satranç kulübü için yer bakarken emlakçının, “Kimse kumar oynanan yer için evini vermez” sözü hâlâ kulaklarımda).
Hristiyanlar, Müslüman oyunu olduğu için, Yahudiler, Müslüman ve Hristiyan oyunu olduğu için, Müslümanlar ise Hristiyan ve Putperest oyunu olarak gördükleri için tarih boyunca satrançla mücadele ettiler. Fıkra bu kadar…
Evrensel'i Takip Et