17 Ekim 2020

Hastayı Fincancı’ya değil de tarikatçılara mı emanet edelim?


Şebnem Korur Fincancı (Fotoğraf: Evrensel), Ali Edizer (Fotoğraf, Edizer'in Facebook hesabından alınmıştır)

‘Eşinizi aldatacağınıza, Allah ruhsat vermiş, gidin ikincisini alın’ diyen, atanmış GATA Başhekim Yardımcısı Ali Edizer skandalıyla tarikatlar yeniden gündeme gelmişken TTB’nin Yeni Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı dile dolandı. Yeni başkanı bahane edilerek TTB’nin de baroya yapılan çoklulaştırma operasyondan nasibini alacağı ilan edildi. Cumhurbaşkanı, meslek kuruluşlarının ‘Sürdürülemez bir yapıda’ olduğuna inanıyor, Fincancı’yı ‘terör örgütünden birisi’ diye niteliyor ve başkanlığa seçilmesinin örgütün yapısal bir problemi olduğunu ima ediyor.

Uzun Arap entarisi ve başlığı giyerek poz veren Edizer’e köklü bir hastanede ikbal yolunu açarak hasta ‘Emanet edilebilir’ mevkiye getiren mekanizma, Şebnem Korur Fincancı’nın doktorluğunu ‘Ona hasta mı emanet edilir’ şaibesinin altına sokuyor ama TTB’ye yönelik husumetin kaynağında gerçekten yapısal nedenler var. Meslek kuruluşlarına ilişkin ‘düzenleme’ birkaç yıldır iktidarın gündeminde olduğundan Fincancı’yı kriminalize etme zahmetine de hiç gerek yok! Barolar örnektir. Erdoğan’ın gayet makbul ve makul bulduğu başkanlarına rağmen bu işlemden geçirildi. Meczuplaştırılmış ulemayı üniversitelerin, bürokrasinin, köklü kurumların başına getirdikten sonra fiilen oluşmuş bir sisteme, sıra hukuki bir kılıf geçirmeye geldiğinde ihtiyaç duyulan gerekçelerden sadece en günceli Fincancı.

OHAL KHK’leriyle içi boşaltılan kadrolara yapılan tayinlere bakılırsa bunların gayet sistematik bir akılla gerçekleştirildiği görülür. Rektör atananların en iyisi, geçen yıl kanserle mücadelesini kaybeden 23 yaşındaki Neslican Tay için ‘Neslican kızımız seküler dünyasallaşma rüzgarına kapılmasaydı, dinlerin teselli gücünden faydalansaydı hastalığı düşman gibi görmezdi!” diyen Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan’dır. O da bir doktordur mesela. Orta hallisi ‘Kız gibi hoca istemiyorum’ dediği Öğretim Görevlisi Emre Özyetiş’e ‘terör’ soruşturması başlatılmasına önayak olan, Mardin Üniversitesi Rektörü, o Arap şeyhi kılığı giymeyi seven bir ulema, Ahmet Ağırakça’ydı. Sosyal medya hesabından Menzil tarikatının eski liderinin her ölüm yıl dönümünde mesaj atan Necdet Ünüvar’ın AÜ’ye rektör atanmasına, bir de AKP’den aday veya partinin bir yerlerinde daha önce çalışmış olanların güzide eğitim kurumlarının başına geçirilmesi eklenirse tablo tamamlanır. Adrese teslim kadro ilanlarını, eşi dostu akademiye yerleştirme gayretkeşliğini de unutmamak lazım.

Her gün birinin; bakanlardan başlamak üzere devletin çeşitli makamlarını işgal etmiş şahsiyetlerin hangi tarikata mensup olduğu faş oluyor. FETÖ’nün iri gövdesinden kısmen boşalan yerin çoğaltılmış tarikatlara açıldığı görülüyor ve Edizerler böyle böyle yetişiyor! Patronu sayılan Bakanın da gölgesinde ve inayetinde. Sadece onun patronu değil diğer bakanlar ve bakanlıkların durumu da farklı değil.

Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan İlahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, “Bölüşülmüş hilafeti, devleti ele geçirerek bütün bir hilafete dönüştürmek için de aralarında kıyasıya savaş vermekte” olan, modern devlet örgütlenmesinin ilkel, feodal ama çok tehlikeli bir benzeri olarak örgütlenen, seküler yaşama paldır küldür katılan tarikatların, ülkenin bütün siyasi, ekonomik ve toplumsal olanaklarını yağma alanı gibi gördüklerini mevki ve makamları liyakatsizliklerine rağmen işgale ehil olduklarına inandıklarını söylüyor.

Bu inanç temelsiz değil, tarikatlara gösterilen siyasi ilgi de müsamahadan fazlası. Birbirlerinin alanını daraltmaya, ihbar etmeye çalışırken tek başına ayakta kalamayacak durumdaki tarikat yapılarını kendi etrafında kontrol altında, ahenkle tutmaya çalışan iktidar, idari alanları onlarla paylaşamadığı sürece kendisinin de ayakta kalamayacağı bir ilişki ağı oluşturdu. Bugün tarikatlar, sistemin organik bir unsurudur artık. Organizmaya eklemlenemeyenlerin elendiği, polisiye tedbirlerin konusu olduğu da aşikar.

Meslek odalarının bünyesindeki grupların merkeze biat eden derebeylikler olarak bölündüğü ve her birinin tıpkı tarikatlar gibi iktidara sağladığı maddi-manevi avantajlara göre yaşam alanı edinebildiği bir kontrol sistemi oluşturulmak isteniyor. Yürütmenin tablosu zaten böyle şimdi STK’lerin yörüngeye yerleştirilmesine geldi. İktidar tarikatların da birer STK olduğunu iddia ediyor ama bunun gerçekleşme koşulu, her ikisi arasındaki farkın meslek odalarının tarikatlaşmasıyla kapanmasına bağlı. Hedef de bu zaten.

Sonuca gelirsek mevcut TTB’nin böyle bir padişahlık sistemiyle yapısal olarak sorunu var. Mesele Şebnem Korur Fincancı değil, TTB’nin, kim olursa olsun kendi yöneticilerini kendi seçebilmesi ve demokratik bir işleyişe sahip olması.

Abuk subuk beyanlar, cinsel taciz, cin çıkarma skandallarıyla gündeme gelen tarikatlar sadece hasta eder. Hasta emanet edilmez. Yurt sağlığı için TTB’yi rahat bırakmak gerekir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et