20 Ekim 2020 00:39

Hukuksuzluk, sermaye ve muhalefet

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Yaşıyoruz, tanığız, bu ülkede hukuk yerlerde sürünüyor.

Hukuk, her durumda, “kurulu düzen”in onaylayıcısıdır. Sınıflar üstü hukuk yoktur. “Herkes için hukuk” burjuva yutturmacaları ve küçük burjuva hayallerin nesnesidir yalnızca. Toplumsal yönü olmadığı için tüm biçimselliğiyle sadece “hukuk önünde eşitlik” olan burjuva demokrasisi de, bu nedenle “herkes için” değildir, ama burjuvazinin egemenliğini ifade eder.

Burjuva hukuku ve burjuva demokrasisi dar ve güdüktür. Her ikisinin de örneğin düşüncesini ifade etme hakkı bulunduğunu ileri sürerek, işçiyle fabrikatör ya da bankeri eşit varsayar. Oysa eğitimden de sınırlı yararlanabildiği için işçi, yaymak istediğinde, düşüncesini sistemleştirmede sıkıntı yaşaması bir yana çevresindeki birkaç kişiyle konuşabilmenin ötesinde çok az olanağa sahiptir. Örgütlü olmadığında düşünceleri neredeyse kendisine kalır. Toplantı salonları kira ister, gazete ve TV yayıncılığı ateş pahasıdır, dağıtım şirketleri parasız iş yapmaz; gerekli harcamaları ancak kapitalistler kolaylıkla üstlenebilir. Eşitlik laftadır!

Ancak örneğin düşünceyi yayma hakkına yasal/hukuksal sınırlamalar koyan faşist diktatörlük ve benzeri -otoriter, tek adam yönetimi vb. diyelim- devlet biçimleriyle karşılaştırıldığında bu da bir şeydir. Bir de kendi hukukunu bile tanımaması vardır burjuvazinin çünkü. Buna tartışmasız karşı çıkılacaktır. Sosyal adalet bir yana, adalet denen şeyin “a”sının bulunmayışının bertaraf edilmesi şimdiki gibi aciliyet kazanır.

Tabii ki aciliyet kazanacak, öncelikli sorun olacaktır. Bunda gariplik yoktur.

Gariplik öncelikle, şimdi burjuva muhalefetin yaptığı gibi, “tek adam yönetimi” sona erdirilecek olursa, her şeyin, ama her şeyin çözümlenmiş olacağı ve sorunun bundan ibaret olduğu aldatısındadır. Alakası yoktur, öyle olamaz. Erdoğan gidip ondan çok da farklı politikalar savunmayan bir diğeri geldiğinde ne değişecektir sorusunun olumlu yanıtı yoktur! Yeni gelen örneğin Kürt savaşı ya da Suriye veya Libya ve Azerbaycan-Ermenistan savaşlarının devamından yana olacaksa, değişecek olan nedir? Öyle değil midir, peki? CHP ile İYİ Parti ya da Davut Bey bu konularda Erdoğan’dan farklı ne savunuyorlar da, geldiklerinde ciddi bir değişiklik olacağına inanalım!

Enflasyon ya da işten atmalar ve düşük ücretler, örneğin 39.24 TL’lik ücretsiz izin ödeneğinin CHP ya da İYİ Parti ve Davut Bey için, hükümeti yıpratacak ajitasyon değeri dışında bir önemi var mı? Onlar geldiğinde 39’u 100 TL’ye mi çıkaracaklar örneğin? Ya da demokratik siyasal haklar söz konusu olduğunda, grevleri yasaklamayacaklar mı? Sendikal örgütlülük üzerindeki engelleri mi kaldıracaklar? Önceden yapmadılar ve duyduğumuz laf, “kuvvetler ayrılığının önemi”yle “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş”ten ibaret!

Burjuva muhalefet, hukukun önemini öyle garabet halde savunuyor ki, fikriyle zikrini ele veriyor: “Hukuksuzluğun diz boyu olduğu yere yabancı sermaye neden gelsin?​”

“Hukukun üstünlüğünün yerleştirilmesi gerek ki yabancı sermaye gelsin!”

Halk bu savunmanın neresinde? Biz “hukukun üstünlüğü” ve demokrasiyi yabancı sermaye gelsin diye mi istemeliyiz? Bu, en tam ve açık biçimiyle kapitalist bir mantık. Yabancı sermaye gelip bizi “Kalkındıracak”, öyle mi?! Yani bir işçi ya da köylü, adalet adına, işten atmalarla ücretsiz izinlerin yasaklanması ve sendikal özgürlük değil de, ülkesinin yer altı ve yer üstü kaynaklarının emperyalistler tarafından yağmalanmasını talep etmeli, öyle mi?! Kapitalist, evet, yabancı sermayenin gelişiyle ilişkilendirir hukuk ve demokrasiyi. İşçi ise, sendikal özgürlük ve işten atmaların yasaklanması türünden emeğin sosyal talepleriyle.

Ve öte yandan, yabancı sermaye, uluslararası tekeller ve emperyalist burjuvazi yani, yatırım yapmak ve bir rejime destek sunmak için ne rejimin niteliğini önemser ne de hukuk ve demokrasinin olup olmamasını. Allende’yi deviren Şili ve yakında Morales’i deviren Bolivya faşist darbelerini emperyalistler destekledi, hatta örgütlediler. Yabancı sermaye çıkarına bakar. Tekellerin egemenliği siyasal rejimlerle kaim değildir. Gelmiyorsa, bu, en başta faiz ve kârlarının düşüklüğü türünden ekonomik nedenlidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa