Merkez Bankasının faiz kararı
Fotoğraf: Ali Balıkçı/AA
Son günlerde merakle beklenen Para Politikası Kurulunun faiz kararı nihayet açıklandı. Kurul, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faizini yüzde 10.25 seviyesinde sabit bırakırken, geç likidite penceresi faiz oranı ile gecelik repo borç verme faiz oranı arasındaki fark 300 baz puana çıkarıldı. Bu karar ile Merkez Bankasının kurdaki sert hareketlere karşılık piyasayı fonlamakta ağırlıklı olarak kullandığı geç likidite penceresi faizi yüzde 14.75’e çıkarılmış oldu.
Karar öncesinde piyasa beklentisi politika faizinde 200 baz puana yakın bir yükselişe işaret etmekteydi. Bu beklentiyle döviz kurunda bir miktar gevşeme yaşanmıştı. Ancak Merkez Bankasının piyasa beklentilerinin aksine politika faizine dokunmamayı tercih etmesi döviz kurunun tekrar yükselişine neden oldu. Peki bu karar Merkez Bankasının daha fazla sıkılaştırmaya gitmekten kaçındığı anlamına mı geliyor? Hayır bunu da söylemek için henüz erken. Zira Merkez Bankası bir süredir piyasayı farklı kanallardan fonluyor. Bu kanallarda uygulanan faiz oranları arasındaki marj genişledikçe Merkez Bankası faiz oranlarına ilişkin yeni bir karar alma gereksinimi duymaksızın gündelik gelişmelere göre fonlama maliyetini yükseltip düşürebiliyor.
Bu kanallardan biri gecelik borç verme olanağı. Buradaki faiz oranı yüzde 11.75 seviyesinde. Diğeri 2018 yılında alınan sadeleştirme kararı gereğince politika faizi olarak belirlenen haftalık repo ihale faizi. Buradaki faiz oranı ise 10.25 oranında korundu. Diğer bir kanal ise tanım gereği gün sonunda bankaların nakit dengesinde oluşacak sorunların giderilmesi amacıyla kullanılan geç likidite penceresi. Buradaki faiz oranı yüzde 13.25’den 14.75 seviyesine yükseldi. Bunların dışında bir de geleneksel yöntemli repo ihaleleri söz konusu. Burada faiz oranı ise katılımcıların teklifleri sonucunda oluşuyor. Merkez Bankası diğer muslukları kıstığında geleneksel ihalelerde oluşan faiz oranı sert bir şekilde yükselebiliyor. Son faiz artırımından önce kur hareketlerine karşılık Merkez Bankası bu kanal üzerinden piyasayı fonlayarak sıkılaşmaya gitmişti. Bundan sonrası için de benzer bir durum söz konusu olabilir. Son olarak geleneksel ihalelerde oluşan faiz oranı yüzde 13.33 seviyesine tırmanmıştı. Bu doğrultuda ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti ise yüzde 12.52’ye çıkmıştı. Benzer şekilde Merkez Bankası önümüzdeki günlerde de politika faizini kullanmayarak geleneksel ihalelerle piyasayı fonlamayı tercih ederek kur hareketlerini dizginlemeyi tercih edebilir.
Hükümetin tüm sadeleşme vaatlerine rağmen piyasayı böylesine karmaşık bir yöntemle fonlamayı sürdürmesinin iki temel nedeni var. İlki hükümetin faiz baskısı. Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz yıllarda Erdoğan’ın faiz konusunda bankaya dönük sert eleştirileri sonucunda Merkez Bankası politika faizine dokunmaktan çekinmiş, kurdaki sert hareketlerin önünü almak amacıyla piyasası geç likidite penceresinden fonlamak gibi çok yadırganan bir politika benimsemişti. Bir süre sonra politika faizi tümüyle işlevsiz hale gelmişti. Bugün de durum çok değişmiş değil. İkinci neden ise Merkez Bankasının piyasa koşullarına bağlı olarak esnek davranabilme isteği. Bu esneklik arayışı olumlu görünebilir ancak beklenti yönetimi açısından büyük zaaf oluşturuyor. Bir yandan piyasa faizlerine dair belirsizlik yaratıyor, diğer yandan ise Merkez Bankasının politika faizini düşük tutarak ucuz para kanallarını açık tutması nedeniyle TL’ye dönük güvensizliği derinleştiriyor ve kurdaki tırmanışı besliyor.
Merkez Bankasının bu kararı hiç kuşku yok ki önümüzdeki günlerde bankanın bağımsızlığına dönük tartışmaları tekrardan gündeme getirecektir. Öte yandan kuru dengelemek amacıyla yapılacak faiz artırımının da yüksek maliyetli bir hamle olduğu unutulmamalı. Bankalara aktif rasyosu getirilerek kredi arzının piyasaya müdahale yoluyla genişletilmeye çalışıldığı, tabiri caizse ortaya para saçıldığı bir dönemin hemen ardından, üstelik ağırlaşan pandemi koşullarında sert bir faiz artışı, kredilerin geri dönüşünde büyük zorluklar ortaya çıkaracaktır. Tüm dünyanın faiz oranlarında gevşemeye gittiği, doların teşvik paketi beklentileriyle yabancı para birimleri karşısında değer kaybettiği bir süreçte dahi parasal sıkılaştırma yoluyla kuru dengeleme arayışı içerisinde olmamız Türkiye ekonomisinin sürüklendiği açmazı en yalın haliyle gözler önüne sürüyor.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18