28 Ekim 2020 00:05

Toplu iş sözleşmesi yetki tespiti itirazları üzerinden sendikasızlaştırma devam ediyor

Sendikalı oldukları için zorla ücretsiz izne çıkarılan ve fabrika önünde direnişe geçen Dilovası Systemair HSK işçileri.

Sendikal hakları için fabrika önünde direniş başlatan Systemair HSK işçileri | Fotoğraf: Mert Samyeli/Evrensel

Paylaş

İşçilerin işten atılma riskini göze alarak sendika üyesi olmalarının belirleyici nedeni ücret, ücrete bağlı haklar ve çalışma koşullarında iyileşme sağlama istemidir.

Sendikalar, işçilerin çıkarlarını korumak için toplu iş sözleşmesi yaparlar. Toplu iş sözleşmesi imzalamak sendikal sistemin temel amaçlarından birisidir.

Bir sendikanın toplu iş sözleşmesi imzalayabilmesi için bir işyerinde işçileri üye yapması yetmez, o işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için yetki belgesi almış sendika olması gerekir.

Bir sendikanın toplu iş sözleşmesi yetki belgesi alması için izlemesi gereken süreci belirleyen sisteme toplu iş sözleşmesi yetki sistemi denilir.

Toplu iş sözleşmesinin işçi tarafında hangi sendikanın yer alacağı yetki sistemi ile belirlenir.

Toplu iş sözleşme yetki isteminin sağlıklı olmasının en temel ölçütü, işçinin gerçek iradesini yansıtan sendikanın toplu iş sözleşmesinin tarafı olarak belirlenip belirlenmediğidir.

Toplu iş sözleşmesinin tarafı sendikanın belirlenmesinde işverenin etkisinin olmaması zorunludur.

Yetkili sendikanın belirlenmesinde işverenin tekili olduğu yetki sistemleri sendikaların bağımsızlığı ilkesiyle uyumlu sistemler değildir.

Türkiye yetkili sendika işverenin SGK’na vermiş olduğu işe giriş bildirgeleri esas alınarak belirlenmektedir. İşçiler işveren işyerini hangi işkolundan bildirmişse, ayrı bir işkolu tespiti yapılana kadar işverenin işyerini bildirdiği işkolunda örgütlü sendikalardan birisine üye olabilirler.

İşveren SGK kendi bildirdiği işçi sayısına, kendi bildirdiği işkoluna yetki tespiti geldikten sonra itiraz edebilmektedir. İşverenin itirazı üzerine başlayan yargılama uzun sürdüğünde işveren bu kez yargılama süresini sendikasızlaştırma için kullanabilmektedir.

Dolayısıyla Türkiye’de uygulanan yetki belirleme sistemi sendikasızlaştırmaya yol açan bir sistemdir. Sistemin sendikasızlaştırmaya yol açtığını 1992 yılından 2009 yılına kadar 4 sektör üzerinden incelemiştim. İnceleme sonrası  Türk-İş, DİSK ve Hak-İş konfederasyonlarına bağlı sendikaların yetki başvuruları üzerinden yetki davalarının kaç gün sürdüğü, sendikaların kaçını kazandığı, kazanılan davlar sonucu kaç işyerinde toplu iş sözleşme yapıldığını, bu süreçte kaç işçinin işinden olduğunu  belirlemiş, sonuçları kitap halinde yayımlamıştık.*

1992-2009 yılını kapsayan araştırmamızın özet sonuçlarına göre sendikalar davasını kazandıkları her 100 yetki tespitinden sadece 27’sinde toplu iş sözleşmesi yapabiliyorlardı.

Aradan geçen yıllar içerisinde durumda bir değişiklik olup olmadığı konusunda fikir vermesi için yaptığımız araştırmanın sadece bir sendika üzerinden benzerini yapıp karşılaştırma yapmanın durumu aydınlatacağını düşündük.

Bu konuda Av. İrfan Taşkın** arkadaşımız görev üstlendi. Ocak 2015 yılından  Ekim 2020 yılına kadar sendikanın yetki başvurularının sonuçlarını derledi. Sonuçlar şöyle:

Aradan geçen 21 yılda dava süresi azalmamış artmış. Sendikanın toplu iş sözleşme yapma oranı ise sadece yüzde 5 artmıştır.

Diğer yandan Ocak 2015-Ekim 2020 arasında toplamda sendika 52 yetki başvurusu yapmıştır. Sendika yaptığı yetki tespit başvurularında 51 işyeri için olumlu yetki tespiti almıştır. Yani bakanlık 51 işyeri için sendikaya sen toplu iş sözleşmesinin tarafısın demiştir.

Bu 51 olumlu yetki tespitinin 41 tanesine işverence itiraz edilmiş, 10 tanesine işverence itiraz edilmemiştir.

İtiraz edilen yetki başvurularından 27 tanesine yetkili mahkemede, 14’üne ise yetkisiz mahkemede itiraz edilmiştir.

Yetkisiz mahkemede yapılan bu 14 itiraz, sendikasızlaştırma konusunda kararlığı, bu konuda hiçbir ahlaki değerle bağlı hissetmeden davranılabildiğini, hakkın kötüye kullanılmasından utanılmadığını göstermesi açısından çarpıcıdır.

Sırf zaman kazanmak için, sırf iş uzasın diye kanun açıkça belirlediği yetkili mahkemenin dışında yetkisiz mahkemede itiraz edip, “Benim yetkili mahkemede yargılanma hakkım var” deme pişkinliği gösterilebilmiştir.

Dolayısıyla var olan yetki sistemi halen sendikasızlaştırmanın aracı olmaya devam etmektedir.

Halen yetki tespitlerine itiraz, işverenlerin elinde, sendikaları ödün pazarlığına zorlamanın en önemli araçlarından birisidir. Halen yetki tespitine itiraz etmeyen işveren itiraz etmemesinin karşılığını toplu pazarlık aşmasında ödül olarak almak istemiş, almadığı zaman bir sonraki toplu iş sözleşmesi döneminde yetki tespitine itiraz edeceğini peşinen ilan etmiş, ikna edemez ise bir sonraki toplu iş sözleşmesi yetki tespitine itiraz etmeye devam etmektedir.

Sonucun sonucu, erteleme adı altında yasaklanan grev haklarını, toplu sözleşme yetkisine itiraz üzerinden gerçekleştirilen sendikasızlaştırmayı birlikte düşündüğümüzde Türkiye’de sendika ve grev hakları yoktur demek gerekmektedir. İşçi sınıfı yeniden sendika, özgür toplu pazarlık ve grev haklarını kazanma sorumuyla yüz yüzedir.

* Murat Özveri, Türkiye’de Toplu İş Sözleşmesi Yetki Sistemi ve Sendikasızlaştırma

** Av. İrfan Taşkın’a yaptığı araştırma ve araştırmanın sonuçlarını bizimle paylaşma inceliği gösterdiği için teşekkür ederim.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa