29 Ekim 2020 00:41

2021 bütçesi ne getiriyor-2

KESK İzmir Şubeler Platformu Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapılan açıklama yaptı

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Türkiye’nin uluslararası kapitalist sisteme uyumunu hedefleyen 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana hazırlanan bütün bütçeler, patronların beklentilerine göre hazırlanıp, emekçilerin en temel taleplerini yok saydığı için ‘sermayeye yakın, emekçiye uzak’ oldu. Merkezi bütçelerin sermaye yanlısı ve emek düşmanı karakteri her geçen yıl daha belirgin hale gelmeye başladı.

Halkın doğrudan ya da dolaylı olarak bütçenin yapılmasına, uygulanmasına ve denetlenmesine katılımını ifade eden ‘bütçe hakkı’ bu yıl da yok sayıldı. 2021 bütçesinde emekçilerin giderek ağırlaşan ekonomik sorunlarının görmezden gelindiği görülüyor.

Türkiye’de ekonomik göstergeler uzun süredir alarm vermesine rağmen, iktidarın ülke ekonomisinin gidişatına ilişkin gerçek dışı söylemleri ile halkın, emekçilerin giderek ağırlaşan ekonomik sorunları arasındaki çelişkiler hiç olmadığı kadar derinleşmiş durumda. Bu durum bir ay önce açıklanan ve şimdiden çöp olan ‘yeni ekonomik program’ (YEP) hedeflerinde olduğu gibi, ülkenin ve halkın yaşadığı sorunlara çözüm üretmesi beklenmeyen 2021 bütçesinin ayrıntıları bütçenin kimlerin çıkarları doğrultusunda hazırlandığını net bir şekilde gösteriyor.

‘EN ÇOK PAY EĞİTİME AYRILDI’ YALANI

Geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yıl da ‘Bütçeden en çok pay eğitime ayrıldı’ yalanı tekrarlandı. Bütçe kanun teklifine bakıldığında bütçe ödenekleri içinde en fazla payın 528 milyar TL ile Hazine ve Maliye Bakanlığına ayrıldığı görülüyor. 1 milyonun üzerinde eğitim emekçisi, 18 milyona yakın öğrenciye hizmet veren Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) 146 milyar 920 milyon TL ayrılırken, MEB bütçesinin yüzde 81’ini personele yapılan harcamalar oluşturuyor.

2020 yılında MEB bütçesinin merkezi bütçeye oranı 11.45 iken, 2021’de bu oran 10.92’ye düşürülmüş. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay geçen yıla (yüzde 4.65) göre artmış (yüzde 7.69) gibi görünse de, 18 yıl önceki 17.18 oranının çok gerisinde. MEB bütçesinin rakamsal büyüklüğünün temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil, eğitim alanının büyüklüğü nedeniyle zorunlu harcamaların fazla olmasından.

Sağlık Bakanlığı bütçesi 77.4 milyar lirada kalırken, şehir hastanelerine 16 milyar 392 milyon lira (2020 bütçesinde 10.5 milyar TL) aktarılacak. 9 milyar 977 milyon lira hastaneleri işleten şirketlere kira bedeli olarak, 6 milyar 416 milyon lira da sağlık hizmetleri için ödenecek. Sürekli tartışma konusu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ise 13 milyar TL’lik bütçesi ile 7 bakanlık ve 13 başkanlık bütçesini geride bırakıyor.

SAVUNMA VE GÜVENLİK HARCAMALARI ARTIYOR

2021 yılında savunma ve güvenlik harcamalarına örtülü ödenek hariç 148 milyar TL ayrılmış. Cumhurbaşkanlığına bağlı tüm örtülü ve yedek ödenekler, Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynakları, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen tüm ‘gizli harcamalar’ bu rakamlara dahil değil. Nitekim 18 yılda örtülü ödenekten 19 milyar TL harcanırken, 2021’de örtülü ödenek için 6 milyar TL ayrılmış. 9.9 milyar liralık yedek ödenekle birlikte 2021 yılında Erdoğan’ın kullanabileceği örtülü ödenek miktarı 16 milyar TL’ye ulaşıyor.   

Savunma ve güvenlik harcamalarındaki artış, iktidarın, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi krizin derinleşmesine paralel olarak, içeride daha baskıcı ve otoriter yönetim tarzını sürdüreceğini, iç ve dış politikada gerginlik stratejisinin artarak devam edeceğini gösteriyor.

TEŞVİK PATRONA, YÜKÜ EMEKÇİYE  

2021 bütçesinde patronlara destek için 50.6 milyar lira kaynak (2020 bütçesinde 44.4 milyar) ayırılırken, buna ek olarak yine patronlar tarafından SGK’ye ödenmesi gereken 27.7 milyar lira tutarındaki işveren primi bütçeden, daha doğrusu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.

2021 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na göre 2021 yılında 230 milyar 770 milyon TL; 2022 yılında 257 milyar 873 milyon TL ve 2023 yılında 286 milyar 725 milyon TL’lik vergiden sermaye lehine vazgeçilmesi hedefleniyor. 2021 yılında 230 milyarlık liralık vergi kaybı, 922 milyarlık liralık toplam vergi gelirlerinin dörtte birine denk geliyor. İktidar sermayeye her türlü kolaylığı sağlarken, bütçe yükünün önemli bölümünü yine ücretli emekçilerin sırtına yıkıyor.

2021 yılında gelir ve kurumlar vergilerinde 140 milyar TL gelirden vazgeçiliyor. Dolaylı vergilerde bu miktarın 78 milyar TL olması, doğrudan vergilerin büyük bir kısmına muafiyet sağlanırken, tüketim harcamaları üzerinden alınan ve vergi gelirlerinin yüzde 65’ini oluşturan dolaylı vergiler üzerinden yükün yine halkın sırtına yıkılacağını gösteriyor.

İktidarın bugüne kadar olduğu gibi 2021 yılında da kamu hizmetlerine yeterince kaynak ayırmak, gerçek anlamda istihdam arttırıcı politikalar benimsemek, dolaylı vergileri azaltmak, ücretli emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücret politikaları (Asgari ücreti vergi dışı bırakmak, vergi dilimi soygununa son vermek, ek ödemelerin temel ücrete yansıtılması vb.) uygulamak gibi bir hedefinin olmadığı anlaşılıyor.

BÜTÇE MÜCADELESİNİN ÖNEMİ

Bir ülkede yaşayan herkesi yakından ilgilendiren merkezi bütçenin nasıl şekilleneceğinde, karşıt çıkarlara sahip olan sınıfların ve onların ekonomik, siyasal örgütlerinin bütçe karşısındaki tutumu ve mücadelesi belirleyicidir. Emekçiler kendi cephelerinden bütçeye müdahale etmedikleri zaman siyasi iktidarın, bütçe kalemlerini temsil ettiği kesimlerin talepleri doğrultusunda istediği gibi düzenlemesinin önüne geçilemez. Bu durumu tersine çevirecek bir bütçe mücadelesi benimsenmedikçe, ne mevcut hakları korumak ve ne de yeni hak gasplarının önüne geçmek mümkün görünüyor. 

2021 YILI BÜTÇE TALEPLERİ

- 2021 bütçesi, bütçenin asıl kaynağı olan işçi ve emekçilerin yaşadığı iş ve gelir kaybını telafi edecek, acil ekonomik ve sosyal ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

- Kovid-19 salgını, TL’de yaşanan değer kaybı ve satın alma gücündeki azalma dikkate alınmalı ve temel tüketim ürünlerine hiçbir şekilde zam yapılmamalıdır. Harcama üzerinden alınan dolaylı vergiler azaltılarak, yüksek gelir elde edenlerden ‘servet vergisi’ alınmalıdır.

- Kamu hizmetlerinden tasarruf yapılmamalı, özellikle eğitim, sağlık, aile ve çalışma bakanlığı bütçeleri ilk etapta en az iki kat arttırılmalıdır.

- Asgari ücret bir ailenin geçimini sağlayacak şekilde belirlenmeli ve tamamen vergi dışı bırakılmalıdır.

- İşçiler ve kamu emekçilerinin ücretlerine hedeflenen enflasyon oranında değil, gerçek enflasyon ve satın alım güçlerindeki azalma dikkate alınarak zam yapılmalıdır.

- Ağır borç yükü altındaki ücretli emekçilerin borç faizleri tamamen silinmeli, borç erteleme ve ödeme kolaylığı getirilmelidir.

- Tüm ek ödemeler temel ücrete eklenerek emeklilik hesaplamasına dahil edilmeli, ücretli emekçiler için vergi dilimi oranı en fazla yüzde 10 olarak sabitlenmelidir.

- Sermayeye sıcak para aktarmayı hedefleyen her türlü ‘fon ekonomisi’ uygulamasından vazgeçilmeli, İşsizlik Sigortası Fonu sadece işsizler için kullanılmalıdır…

- 25 yaş altı ve 50 yaş üstüne getirilmek istenen esnek ve güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, kamuda ve özel sektörde güvenceli istihdam politikası benimsenmelidir.

- Ekonomide yaşanan krizin bedelini, yaşananlarda hiçbir sorumluluğu olmayan emekçiler değil, ülke ekonomisini çöküşün eşiğine getirenler ödemelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa