Suretleri asılan işçiler…
Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel
Geçen haftalarda Rockefeller’in Empire State binasının inşaatında çekilen ve uzun yıllar Lewis Hine’ye ait olduğu sanılan ama Lewis Hine dahil Charles Ebbets, William Leftwich, Thomas Kelley isimlerinden birine ait olduğu ve isimsiz olarak arşivlendiği ortaya çıktı. “Gökyüzünde yemek yiyen işçiler” fotoğrafından yola çıkarak bir dizi yazı yazdım. Bu yazı bir devam niteliğinde sayılabilir.
BİR FOTOĞRAFIN BELGESEL OLABİLMESİ İÇİN BİRKAÇ NOKTAYA DİKKAT ETMEK GEREKİR.
- Doğrudan çekilmiş olması (kolaj-montaj gibi üzerinde oynamalar olmaması)
- Yer, zaman, kim gibi sorulara cevap verebiliyor olması
- Gerçeklik/bağlam (içerik-biçim kurgu)
Konuya müdahale edilmesi ve yaşanılan ortamdan koparılması gerçekliğe etki etmek olur. Örneğin bir inşaatta çekilen fotoğrafta işçiler manken gibi kullanılırsa o fotoğraf belgeselliğinden kopmuş olur. Hatta Robert Capa’ya göre ‘Normal objektif dışında objektif kullanmak gerçekliği tahrif etmek’ oluyor. Ya da Roger Fenton’un Kırım Savaşı fotoğrafları. Bir mantığa göre biçimsel olarak belgesel olabilirler. Örneğin o fotoğrafların çekildiği zamanın elbiseleri, eşyalarını merak ettiğimizde ya da Kırım Savaşı’nın filmi çekileceğinde o dönemin izlerine ihtiyaç olur, işte o zaman Roger Fenton’un fotoğrafları yardımcı olur. Askerlerin elbiseleri, silahları nasılmış diye. Gerçeklik dediğimiz de anlamayı o anın ruh halini görebiliyor muyuz? İşte bir fotoğrafı belgesel yapan önemli özellik. Geçen haftalarda “Bir fotoğrafa hikaye yazmak” derken meramım buydu.
GELELİM SURETLERİ ASILAN İŞÇİ FOTOĞRAFLARINA…
PR (halkla ilişkiler) dünyası, sanatın dilini kendi diline çoktandır çevirmiş durumda. Özellikle dış mekan reklamlarında karşılaştığımız bu durum çağdaş veya güncel sanat olarak da nitelendirilebilir. Demem o ki sokaklarda gördüğünüz reklamları bir sanat galerisinin içine koysunlar performans, enstalasyon, fotoğraf sergisi diye açsınlar… Yani o derece.
İstinye Park AVM’nin açılışında kullanılan bu ve benzeri birçok fotoğraf bu AVM’nin etrafına yapıştırılarak reklam yapılmıştı. Fotoğraftaki modeller gerçek hayattan hatta bu AVM’nin inşasında çalışan işçiler. Ne güzel değil mi? İnşaatı yapanları şirket onore ederek binaya koskocaman asarak sanki teşekkür ediyor(!) Çok merak ediyorum bu AVM’nin açılışının üzerinden geçen bunca yılda fotoğrafları asılanlardan kaçı elleri ceplerinde mağazalara girip alışveriş yapabilmiştir? Fotoğraflara baktığımızda hepsi bir ürünün reklamını yapıyor. Kimi çanta asmış boynuna, kimi marka bir ayakkabı, kimi kocaman bir oyuncak ayı tutuyor vb...
Fotoğraftaki özne kim? İşçi, ne yapıyor? İş aletinin yanı sıra marka bir ayakkabı ya da çantayı bize gösteriyor. Ne diyor? Bu binanın yapılışında benim emeğim var. Tüketim malları satılsın diye. Hatta bu mallara ben de sahip olabilirim... Sen de...
İnsanı nesneleştiren bir mantıkla, reklamı yapılan ürün ve AVM’nin bu reklam fotoğrafları belgesel fotoğraf imajı ile kullanılarak sevimli ve insancıl kılınmış. Gerçekliğin reklam dili bu. Model olarak kullanılan işçilerin gerçekliği hiç değil.
19 Ekim 2007 tarihli Milliyet gazetesi bu AVM’nin açılışını verdiği haberde şöyle diyordu: İstinye Park’ın resmi açılışı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat ve eşi Esma Esad tarafından yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Devlet doğru yönetildi. Ülke gerekli değişimi gerçekleştirerek, sırtındaki yüklerden kurtuldu. Özel sektörümüzün önü açıldı. Reformlar süreci cesaretle ve ciddiyetle sürdürüldü” dedi. Erdoğan, 3 bin 500 kişinin istihdam edildiğini söylediği İstinye Park’ı Türkiye’nin büyük hızla geliştiğine iyi bir örnek olarak gösterdi. “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ise, yaptığı kısa konuşmada, Türkiye’de gördüğü sıcak ilgiden dolayı teşekkür etti. İki ülke arasında iyi ilişkilerin daha ileri götürülmesini istediklerini belirten Esad, Türkiye ve Suriye’nin iki kardeş ülke olduğunu söyledi.
Tüccarlar arasındaki anlaşmazlık bir büyük tüccar ülkenin devreye girmesiyle kardeş kavgasına dönüşmüştür. Başbakan o açılışı sonuçlandırırken “Türkiye Cumhuriyeti “Tüccarlık yapan devlet değil” demiş. Suriye ile gelinen nokta dikkate alınınca anlaşılan o kardeşlikten maraz doğmuş. Kapitalizmin kardeşliği parasal çıkarlarla doğru orantılıdır. Çıkarlar söz konusu olduğunda ‘kardeşlik’ retorik bir söylem olarak kalır.
Gördüğünüz gibi biraz sanat manat, belgesel bir yazı yazalım diyorum hemen iktidar, siyaset işin işine giriyor…
Bir de blue jeans firması var sırada. Onlar da düşünmüş taşınmışlar İngiliz anahtarlarıyla vitrin yapmışlar. ‘Gel işçi vatandaş, gel’ diyerek ürettikleri ürünleri, işçilerin kullandıkları nesnelerle süslemişlerdi dükkanlarını. Merak ettim kaç işçi o mağazadan pantolon, gömlek aldı? Bence hiç… Ama olsun böyle reklam cool oluyor. Kediye ciğeri gösterip vermemek gibi…
ANLAYACAĞINIZ REKLAM DÜNYASI GERÇEKLİĞİ REKLAM OLARAK ALGILAR. İŞÇİLER GERÇEKLİĞİ SOMUT OLARAK YAŞAR.
Eylül ayında en az 177 işçi, 2020 yılının ilk dokuz ayında ise 1493 işçi hayatını kaybetti.
“…Sınıf mücadelesinin önemli başlıklarından birisi işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi. İşçilerin beslenmesinden barınmasına, ulaşımından işyerinde alınan önlemlere, çalışma koşullarından örgütlenmesine kadar çok geniş bir kapsama sahip. En görünür sonucu ise iş cinayetleri... Amaç çarkların her ne olursa olsun dönmesi. Bunun sonucu olarak işyerlerinde işçilere karşı adeta bir savaş yürütülüyor. Türkiye’de her yıl en az 2 bin civarında işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor.
Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz? Tehlikeli işlerde çalışanlar -ki ilk akla gelen maden işçileri- ailesiyle vedalaşmadan işe çıkamıyor. Peki, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, bürokrasi, patronlar ve onların aklı ne diyor? Kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik vs. Bizler ise bu anlayışa hayır diyoruz: Bu cinayetlerin nedeni neoliberal kapitalist düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir…
((Eylül ayı iş cinayetleri raporu basın açıklaması 4 Ekim 2020 -http://isigmeclisi.org)
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29
- Tez büyür çocuklar mahkeme kapılarında 03 Temmuz 2024 04:15
- Fotoğraf endüstrisi gelişiyor, ya insanlık? 26 Haziran 2024 04:36
- Evrensel’in 29. yaş günü vesilesiyle… 19 Haziran 2024 04:15
- Bellek, hatırlama ve unutturmama… 22 Mayıs 2024 04:20