Yalan rüzgarı

Fotoğraf: Pixabay
GÜNEŞİN AYDINLIĞINDA
Üst üste tıkıldığımız evlerde karanlık çöktüğünde, pencereleri sonuna kadar açsak, kapılardan çıkıp doldursak sokakları, yürüsek yürüsek. Yürüdükçe açılacaktır kan bulaşığı beton duvarlarla kesilen yolumuz. Güneşin aydınlığında.
YOL KESEN
Eskiden akşamları eşkıyalar keserdi yolları. Karanlıkta. Gün ortası yürüyen işçilerin yollarını kesiyorlar şimdi. Aydınlıkta.
DÖNÜŞÜM
Gecenin bir yarısı açan güller sabahın aydınlığıyla ışır. Karanlığın kızıla dönüşen rengiyle.
YALAN RÜZGARI
Bir ben var, mutluluklar içinde yüzen. Sensiz. “Bırakma kendini, yönelt bize hayallerini” diye yerlerde sürünen, açlıktan ölen insanlara seslenen. Radyolar, televizyonlar, gazetelerde bütün haber ajanslarıyla yalan rüzgarını estiren.
YALNIZLIKTA
Ben varım, sen varsın, o var. Ya biz? Biz miyiz olmayan? Yalnızlıkta.
SİREN SESLERİ
Cankurtaranların -ambulans deniyor şimdi- sirenlerine karışan fabrika düdükleri değil. Gökleri yırtan jetlerin patırtısıdır, patlamaların cayırtısı, yanan/yakılan ateşleri söndürmeye giden itfaiyenin sirenleridir kulakları tırmalayan. Çiçek yerine ölülerin fışkırdığı toprakta.
ÜST ÜSTE
Pencereni açtığında önünde yükselen/yükseltilen duvarları göreceksin. Gökyüzü yerine. Üstlerine gökyüzünün aydınlığı yerine kara gölgelerin düştüğü. Birbiri üstüne.
GÖREBİLİRSEK
Güneş dünyayı her gün altın sarısına boyar. Masmavi gökyüzünden buğday tarlalarına üşüşen kara kargaları, ayaklarımızın altında sinsice sürünerek dolanan yılanları açığa çıkarmak için. Gözlerimiz kamaşmadan bakabiliyorsak eğer.
Evrensel'i Takip Et