3 Kasım 2020

Şişko hallerimiz: Bina, insan, iktidar

Fotoğraf: Halil Fidan/AA

HES (Herkes eve sığar) diyorlar. Ama hangi eve, hangi koşullarda? Evler ve koşullar eşitlenmeden ülkenin COVID-19 ve obezite benzeri pandemiler ile deprem yıkımlarını yüz akıyla aşması çok zor. Yapılan akademik çalışmalar obeziteden etkilenen toplum kesimleri ile depremden etkilenen toplum kesimlerinin örtüştüğünü gösteriyor. 

Tombul zamanlardan geçiyoruz bu coğrafyada: İktidar tombul, binalar tombul, insanlar tombul mu tombul. Hadi araya Can Yücel’in riyakarsızlığı girsin: Şişkoyuz, şişko...  

İktidarların da, insanın da binaların da şişmanı öldürüyor: COVID-19 pandemisinde sağlıkçılar “Yönetemiyorsunuz, ölüyoruz” demişti. Şimdi İzmir’de o şişman binalar zamanında imar planları, şehircilik yönetilemediği için insanlarımızı öldürüyor. “Başkent Ankara’yı” ve doğal olarak ülkeyi “parsel parsel satanlar”, İstanbul ve cümle kentlerde deprem toplanma alanlarını inşaat tröstlerine parsel parsel verenler, imar affı ile bina son katlarına gecekondu izni verenlerin icraatları bizleri öldürmeye devam ediyor.

Bir salgın hali olarak obeziteye bağlı ölüm ve mağduriyetler ile depreme hazırlıksız yakalanan hasarlı veya yıkılmış binalar arasında büyük benzerlikler var. 

İnsan bedeni için taşıyıcı sistem bacaklar ve omurgadır. Aşırı kilo hallerinde ilk sinyali diz eklemi verir. İnsandaki büyük eklemleri inşaat kolon, kiriş bağlantı noktalarına benzetebiliriz. Hep duyarız: “5 kilo zayıfladım, kendimi tüy gibi hafiflemiş hissettim”. Evet, rahatlarız ama rakam yanlıştır: Terazideki her 1 kilogram dizlere 7 kilogram olarak yansır. 5 kg zayıflamanın etkisi ‘5x7=35’ kilogramdır. Hele bir de o taşıyıcı sistem ‘Malzemeden çalındığı’ için kemik erimesine maruz kaldıysa bacaklar “O veya X bacak’ halini alır, ayağa kalkmak zorlaşır. Binalar da insan bedenine benzer, ama daha dezavantajlıdır. Kolon ve kirişlerde malzemeden çalındıysa hele bir de temel fizik kurallarına aykırı olarak orantısız yük bindirildiyse, en ufak bir travmada yani deprem veya fırtınada hasar veya yıkım kaçınılmazdır. Aynen obezlerin en ufak bir hastalıkta misal COVID-19 hastalığında daha ağır hastalanıp daha sık ölmesi gibi.

COVID-19 pandemisinde eve kapanma hali toplumun ekseriyetinin kilolarını artırdı. Zaten obezleşen toplum obezlerine obez kattı. “Hayat eve sığar” diyorlar: Hangi eve, hangi insanlarla, hangi ahvalde?

Apartman da aynen obezite gibi eskiden görece zenginlere hastı. O yüzden depremde ve ek metabolik hastalıklarda bina için hasar, beden için ek hastalık ve ölüm onlarda daha sıktı. Yapılan kapsamlı çalışmalar son yarım asırda obezitenin ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak tehdit ettiği sosyal katmanları değiştirdiği, ekonomik gelişmişliğin zirvesinde olan ülkelerde en yoksulların, gelişmekte olan ülkelerde ise orta-üst gelir düzeyi ve eğitim oranı yüksek olanların giderek ziyadesiyle etkilendiğini gösteriyor. Depremin yarattığı tahribat da benzerlik göstermekte. 

Bu bağlamda yaşadığım kent İzmir’de son depremde en çok etkilenen Manavkuyu’ya baktığımızda, kentin gökdelenlerinin ekseriyeti ile mahallenin görece alt gelir gruplarının yaşadığı 2-3 katlı evler ve orta gelir grubunun yaşadığı / işyeri sahibi olduğu 8-10 katlı binalar adeta iç içedir. Yıkılan binalar mahallenin ne görece en yoksullarının ne de en zenginlerinin. Görece eğitim düzeyi yüksek, orta gelir grubu yaşam alanları yıkıldı. Avukatlar, hekimler, başarılı kolej öğrencileri, elbette işçiler enkaz altında kaldı.

Obezite çalışmaları gelişmekte olan ülkelerde daha fazla etkilenen eğitimli, orta-üst gelir grubunun zaman içinde ülkenin gelişmişlik düzeyi artıp gelişmiş ülkeler kategorisine girdiğinde risk gruplarının değişeceğini gösteriyor. Eğitimli olanlar gelir düzeylerinin de katkısı ile obezite önleyici proğramlara yöneliyor. Nihayetinde en yoksullar bu kez hedefte oluyor. Aynen depremler gibi. Hasılı deprem ve obezitede eşitsizlikler benzer olup bedeli de aynı risk grupları ödüyor.

Bu eşitsiz koşullarda ne ‘Hayat eve sığar’, ne de eşitsizliklerden sağlıklı bir toplum çıkar. Bizi öldüren, hasta ve sakat bırakan ne deprem, ne obezite, ne de COVID-19 misali pandemiler. Bizi sağlıkta ve yaşamda eşitsizlikler mahvediyor. Kapitalizm öldürmeye devam ediyor.

Çözüm dayanışmada. 

Sağlıcakla kalın. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et