06 Kasım 2020 01:24

ABD seçimleri: Değişim umudu sürecek

ABD seçimleri

Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA

Paylaş

Dünya hafta başından bu yana ABD seçimlerine kilitlenmiş durumda. Sandıktan galip çıkacak adaya göre geleceğe dair tahminler yapılıyor. Alman basını, özellikle televizyonlar, Almanya’daki seçimlere göre daha fazla yayını ABD seçimleri konusunda yaptılar denilebilir. Dün öğlen saatleri itibariyle ABD’den gelen haberlere bakılırsa Trump’ın seçimleri kaybetme olasılığı, kazanmasından daha yüksek. Böylece ABD tarihinde George H. Bush’tan sonra girdiği seçimleri kaybeden ikinci başkan unvanını almaya yakın.

Seçim sandıkları kapandıktan kısa bir süre sonra “zaferini” ilan eden Trump’ın yenilgiyi kolay kabul etmeyeceği, bundan sonra işi daha çok mahkemelere taşıyacağı, oy sayımını tekrarlatacağı anlaşılıyor. Bu nedenle şimdiden 2000’deki seçimlerle kıyaslamalar yapılmaya başlandı. Demokratların Adayı Al Gore ile Cumhuriyetçilerin Adayı George W. Bush’un yarıştığı seçimler de fark çok az olduğu için mahkemeye taşınmıştı. Ve sonunda Florida’daki oyların yeniden sayılmasıyla Bush 537 oy farkla başkanlık koltuğuna oturmuştu.

Son birkaç gündür ABD haritası üzerinde yapılan analizlerde de görülebileceği gibi ülke siyaseten aslında bölünmüş. Batı ve doğu yakalarına demokratlar; orta, kuzey batı ve güney eyaletlerine cumhuriyetçiler egemen. Seçimlerin kaderini asıl olarak ülkedeki ekonomik koşullar ve liderin durumuna göre taraf değiştiren (Swing State) birkaç eyalet belirliyor.

Taraf değiştirmeyen eyaletlerde liderin kim ve sorunların ne olduğu çok fazla önem arz etmiyor. Zira tarihsel bağlamı da olan bu tercihten ötürü 1 oy farkla yarışı önde götüren parti başkanı seçecek delegelerin tümünü alıyor. Halkın doğrudan başkanı değil, başkanı seçecek delegeleri seçtiği bir sistemin olduğu ABD’deki bu işleyiş, sermaye açısından yönetmeyi kolaylaştırıyor. Başka adayların ve partilerin ortaya çıkıp yarışması her ne kadar yasal açıdan sorunsuz gözükse de fiilen anlamsız.

Örneğin 2016’da Hillary Clinton ülke genelinde yaklaşık 66 milyon oy aldığı halde 227, Trump 63 milyon oya karşılık 304 delege kazanmıştı. Doğrudan ABD halkının seçtiği bir sistemin olması durumunda Trump’ın başkanlık koltuğuna oturması mümkün olmayacaktı.

Trump gibi nobran, ırkçı, sermayenin bir numaralı pervasız temsilcisinin seçimleri kaybetmesi genel olarak dünya halkları açısından olumluluktur. Zira son dört yıl içinde yaptığı provokasyonlar, ayrımcılık, ırkçılık, tehdit ve yoksullaştırma politikalarına rağmen yeniden kazanması olumsuz bir havanın yayılmasına neden olabilir. Nasıl ki, dört yıl önce Trump’ın seçilmesi, dünya genelinde aşırı sağcı, milliyetçi, faşist kesimler arasında sevinçle karşılandıysa, yenilgisi üzüntüye vesile olacaktır. Yenilgi kabaran aşırı sağcı, popülist dalgaya bir şamar olacaktır.

Biden’in kazanması durumunda bunun dünya genelinde aşırı sağa, milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkanların işine ne kadar yarayacağını önümüzdeki dört yılda göreceğiz. Genel olarak bir değişime yol açacağından söz etmek mümkün değil.

Seçim sonuçlarında asıl belirleyici olanın ekonomi olduğu seçim çıkış anketleriyle bir kez daha görüldü. CNN televizyonu ve Washington Post gazetesi tarafından kamuoyu araştırma şirketlerine yaptırılan, Die Zeit gazetesi tarafından verilen sandık çıkış anketleri, halkın hangi konulara göre oy kullandığı konusunda önemli bilgiler içeriyor.

Her şeyden önce seçmenlerin aday tercihinde yüzde 35 ile ekonomi ilk sırada yer alıyor. Bu tercih özellikle Trump seçmenleri için (yüzde 81) önemli. Yüzde 20 ile kurumsal ırkçılık ikinci önemli konu. Biden seçmenleri arasında yüzde 91 gibi yüksek oranda önem arz eden kurumsal ırkçılık Trump seçmenleri arasında tahmin edilebileceği gibi ciddi bir sorun değil. Zira onlar kurumsal ırkçılığın bir tarafı. Dünya genelinde en fazla vaka ve ölümün yaşandığı ABD’de koronavirüs ile mücadele ise tercihte yüzde 17 ile üçüncü sırada yer alıyor.

“Birinci önemli konu ekonomi” diyenlerin Trump’ı daha güven verici bulması ciddi bir sorun. Bir milyoner olarak Trump’ın döneminde asıl kazanan milyonerler oldu. Bu nedenle sınıfsal konum üzerinden yapılan analize bakıldığında yıllık geliri 100 bin dolardan fazla olanlar arasında Trump’a verilen destek dört yıl öncesinde göre yüzde 7 artmış. 2016’da yüzde 47 olan zenginlerin desteği yüzde 54’e çıkmış. Yıllık geliri 50 bin doların altında olanların yüzde 41’i dört yıl önce olduğu gibi bu kez de Trump’ı tercih etmiş. Trump’ın seçmenlerinin çoğunluğunun beyazlar olduğu biliniyor. Ankette, dört yıl öncesine göre en dikkat çekici nokta ise beyaz erkeklerin desteği azalırken beyaz kadınların desteği artmış.

Umut verici olan ise gençliğin tercihi. Bu tercihin seçim sonuçlarında ciddi bir rol oynadığı anlaşılıyor. 2016’da 18-24 yaşları arasındaki gençlerin yüzde 56’sı demokratlara oy verirken, bu sefer oy oranı yüzde 67’ye çıkmış. George Floyd’un katledilmesinden sonra ortaya çıkan büyük toplumsal hareketin özellikle gençlik arasında cumhuriyetçilerden kopuşu güçlendirdiği anlaşılıyor. Bu nedenle Trump bir daha kazansa da değişim umudu büyümeye devam edecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa