‘Milli birlik’ tehlikede!
Kartal Belediyesi Dış Temizlik Birimi işçileri | Fotoğraf: Evrensel
Şu sıralar birileri “en fazla ihtiyacın olduğu dönemde”, “milli birliğin” tehlikede olduğunu görüyor ve bunu tehdit edenlere ateş püskürüyor! “Milliciliğe” de bir ölçüt koymuş durumda. Bunu şöyle açıklıyor; “Bugün milliciliğin ölçütü, iç cepheyi sağlam tutmak, iç cepheyi parçalamaya kalkanlarla mücadele etmektir.” Peki üstelik “emperyalistlerin oyunlarına gelerek” “iç cepheyi parçalamak” isteyenler kimler? Bunun yanıtını şöyle veriyor; “İşçileri kim tahrik ediyor? Komünistler mi, anarşistler mi? Hayır. İşçiyi tahrik eden, gözleri kendi menfaatlerinden başka bir şey görmeyen bazı işveren çevreleri. İşçiyi tahrik edip kitle eylemlerine sürükleyenler, işçinin kıdem tazminatına, işçinin emeklilik hakkına, işçinin iş güvencesine saldıranlar.” (Yıldırım Koç “İşçileri Kim Tahrik Ediyor? Aydınlık)
Ülkede politikayı yakından takip eden kesimler, Perinçek’in Vatan Partisinin “Milli birlik ve vatan savunması” aşkına Erdoğan iktidarını koşulsuz desteklediğini bilmektedirler. Yıldırım Koç da bu partinin yöneticilerinden birisidir ve işçilerin sermaye ve iktidarın çıkarlarına kendi rızaları ile boyun eğmeleri için canla başla çalışmaktadır. Her şeyin yoluna girer gibi olduğu bir anda ortaya kıdem tazminatına ve iş güvencesine saldıran yasa tasarısı çıkıvermiştir! Sanki evine ekmek götürememek, işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı karşısında ezilmek işçileri yeterince tahrik etmiyormuş gibi şimdi bir de bu çıkmıştır! Koç’un “bazı işveren çevreleri” dedikleri ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK). Üstelik Yıldırım Koç TİSK’in böyle bir isteğe sahip olduğunu yıllardır yazıp çizmektedir!
Bütün bunları bilen Koç, büyük patronların ve onların militan savunucusu iktidarın işçilerin kazanılmış haklarına her fırsatta saldırdığını ve saldıracağını neden bilmemektedir? Özelleştirmelerin keskin savunucusu, grev yasaklarının sorumlusu, sendikalarda örgütlenmenin bir numaralı düşmanı bu iktidar değil midir? Ve bu iktidarın bu konulardaki sicili bir köşe yazısında buraya aktarılamayacak kadar kabarık değil midir? Şimdi de salgını fırsat bilip işçiler ve emekçiler bir de depremler dolayısıyla can derdine düşmüşken Meclise yasayı getiren bu iktidar değil midir?
Ama sorun bütün bunları bilmemek değildir. Sorun çarpık bir “antiemperyalizm” için işçilerden fedakarlık, iş birlikçi büyük patronlardan sömürü ve kârlarından bir süre için feragat etmeyi istemektir. Patron patronluğunu, iktidar iktidarlığını yapmaktadır. Onların sınıfa karşı düşmanlıklarını bir kez daha harekete geçirdikleri yerde elbette işçiler de işçiliklerini yapacaklar, çıkarları sermayenin çıkarlarına taban tabana zıt olan bağımsız bir sınıf çıkarları için harekete geçeceklerdir. Onlar bugün bütün emekçiler için, gerçekte ülkenin çıkarları için harekete geçmektedirler. Eğer bir birlikten, ülkenin emperyalizme karşı savunulmasından söz edilecekse, bütün bunları gerçekten savunmanın yeri tam da halkın ezici çoğunluğunun çıkarlarının savunulduğu yerdir. Ama bir soru yanıtlanmayı beklemektedir.
İş birlikçi büyük sermaye ve iktidar özellikle neden bugün harekete geçmiştir? Hesapları bilinmez değildir ve bunu da defalarca ilan etmişlerdir. Onlara göre salgın ülkenin önüne büyük fırsatlar açmakta, Çin’e gidecek yabancı sermayenin bir bölümünü ülkeye çekmenin koşulları ortaya çıkmaktadır. Zaten sömürü ve aşırı kârlar için ucuz emek cenneti olan Türkiye, kıdem tazminatının kaldırılması, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması ile bu yabancı ve yerli sermaye için bulunmaz bir sömürü cenneti ve bu yolla “tedarik zincirinin önemli bir halkası” olacaktır. Hesaplar bu kadar açık ve nettir. Sermaye ve iktidarın “milli birlikten” anladığı işte bu gerici amaçlar etrafında kenetlenilmesidir. İşçi ve emekçilerin ise, sermaye ve iktidarın bu “milli ve yerli çıkarlarını” savunmaktan en küçük bir çıkarları olmadığı gibi, onlar bütünüyle farklı çıkarlara sahiptirler.
İşçi sınıfının ve halkın çıkarlarının nerede olduğu konusunda tereddüde yer yoktur. Bu çıkarlar ülkenin ekonomik ve siyasi olarak emperyalizmden bağımsızlığından, ülkedeki bütün halkların eşitliğinden ve kardeşliğinden, bunlar için yeni ve demokratik bir devlet ve ülke inşa etmekten geçmektedir. Bugün işçilerin ve emekçilerin mücadele etmelerinden değil, bu mücadelenin henüz yeterince güçlü ve yaygın olmadığından söz edilebilir. İşçilerin büyük patronlarla, onların çıkarlarını savunan iktidarla ortak hiçbir çıkarları yoktur. Patronlardan ve iktidardan gelen “ortak çıkarlar ve milli birlik” çağrıları, işçi ve emekçileri teslim almanın, onları aşırı sömürüye ve köleliğe razı etme çağrılarıdır. Bu nedenle, Koç gibi onlarla birliği savunanları, işçi ve emekçilerin “grev kırıcıları ve patronun adamları” olarak göreceklerinden hiç kuşku yoktur.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37