Depremin gösterdiği, maden işçileri ve muhalefetin çaresizliği
Fotoğraf kaynağı: Somalı madenciler
Deprem bir kez daha içimizi yaktı. Bu defa İzmir’i vurdu. Bir kez daha onlarca yurttaşımızı kaybettik. Depreme dayanıklı konutlar inşa etmek yerine yağmalamakla meşgul olanlar bir kez daha sahneye çıkıp sahte gözyaşları düktüler. Deprem sonrasının organizasyonu için şovlar yapıldı. Gerçek sorumluları sahnede politika yapmaya devam ederken 7 müteahhit tutuklandı. Deprem vergilerinin hesabını vermeyenler orada! Toplanan 71 milyar lirayı depreme karşı önlemler kapsamında harcamak yerine iç edenler her depremde yeni ölümlerin sorumlusu değilse kim?
Her defasında böyle oluyor, deprem rantçı, sömürü ve soygun düzeninin sonuçlarını bir bir açığa çıkarıyor, ancak ne yazık ki değişen bir şey olmuyor. Unutuluyor, unutturuluyor. Yoksullar başını sokacakları bir yer edinmenin derdiyle çalışıyor, çabalıyor ve depremde o her şeyi usulsüz yapılmış binaların altında kalıyorlar.
O son imar affı, ki son seçimden önce AKP eliyle ve muhalefetin onayı ile çıkan yasadır. Seçimlerden önce partiler karşı çıkmadı, çıkamadı. O imar affı güzellemesi yapılan reklamlar şimdi konuşuluyor.
Ve doğa her defasında adeta sistem partileri tarafından yapılmış tüm hırsızlıkları, usulsüzlükleri, pislikleri su yüzüne atıyor. Yağma düzeninin, sömürü ve soygun mekanizmasının ipini pazara çıkarıyor.
Defalarca yaşanan bu hazin tablonun sorumlusu 97 yıldır bu ülkeyi yönetenler değilse kim!
Muhalefette olanlar bugün iktidarda olanlardan öte bir şey sunamadıkları içindir ki depremin yarattığı yıkım ve ölümler karşısında gerçekleri ortaya çıkarmak ve hesap sorulması için halkla birlikte ileri atılmak istemiyorlar. Halkın gösterdiği dayanışmaya yaslanıyorlar.
Bu vesileyle güçlü bir direnç merkezi yaratmak yerine “Deprem üzerinden siyaset yapmayalım” diyorlar. Oysa deprem ve sonuçları yapılan siyasetin bir sonucudur.
Ve aslında halkın tepkisi görülüp doğru bir yerden tutulursa başka bir gelecek kurmanın yolu da açılabilir. İşçiler gibi, emekçiler gibi, ezilen ve sömürülenler gibi düşünüp, onların tepkilerine uygun tutun alınması halinde pekala başka bir siyasetin ve yaşanabilir evlerin yapılacağı ortamın yolu da açılabilir. Bunun için işçilere bakmak gerek…
Madenciler 14 yıl önce hak ettikleri tazminatları için yürüyorlardı. Yürürken “Alay komutanları” kesiyor yollarını. Direndiler, yolları açtılar, barikatları yıktılar. Ve o ekmek peşinde koşan maden işçileri depremi duyar duymaz İzmir’e döndüler. İçlerinden en deneyimli olanlarını seçip deprem bölgesine arama kurtarma çalışmaları için gönderdiler. Bir can kurtarmak işçiler için ne demektir biliyorlardı. O işçiler ki onlarca defa ölümle burun buruna gelmişlerdi. O madenciler ki defalarca göçük altında kalmışlardı, onlar ki yanı başlarında ölen maden işçisi kardeşlerini göçükten çıkarmışlardı. Bazen ceset bazen nefes alıp verirken. O madenciler ki madenin mezar olduğu işçi arkadaşlarını yoldaşlarını göz yaşları içinde, isyan ederek, kahrederek, öfkelenerek uğurlamışlardı.
Maden işçileri acının da dayanışmanın da ne demek olduğunu biliyorlardı. Onun gereğini yaptılar.
Ve o işçiler ki önceki gün haklarını almak için devam eden yürüyüşlerinde yeniden AKP barikatlarıyla karşılaştılar. Soma’da kesiliyor işçilerin önü, Kırkağaç’ta kesiliyor yolları. Ankara’ya, Saray hükümetine doğru yürüyüşleri engellenmek isteniyor. Dövülüyorlar, tartaklanıyor, gözaltına alınıyorlar. DİSK kıdem tazminatını yok eden yasaya karşı çıkıyor diye TBMM önünde polis barikatı ve şiddetiyle karşılaşıyor. Deprem sonrası halk öfkeli ve öfke taşıyor…
Peki CHP nerede, İyi Parti, Gelecek, DEVA, SAADET… Neredesiniz!
O dün İzmir’e koşan, köhne düzenin yıkıntıları altında can verenlere ulaşmaya çalışan işçiler polis ve asker postalları altında ezilirken, ters kelepçeyle tutsak edilirken neden Türkiye’nin dört bir yanında işçiler için eyleme geçilmiyor. Türkiye’nin dört bir yanında öfke var, direnişler var. Arayış sürüyor.
CHP ile birlikte adına “Millet İttifakı” denilen muhalefet neden suskun? İşçilerin, halkın, emekçilerin çıktığı sokaklara, alanlara çıkmaktan neden korkuyorlar? Neden sokağa çıkan işçiyle halkla birlikte görünmek istenmiyor? Neden işçilerin koluna giren birlikte barikat oluşturan olmuyorlar? İşçilerle, emekçiler ve yönetimden bunalmış halklarla kurulacak bir direniş kolunun yeni bir ülke yaratmada yeni bir yol açacağını bildikleri halde neden bundan sakınıyorlar?
Çünkü bunu istemiyorlar. Birkaç beylik sözle, rutin açıklamalarla, verilen demeçlerle savuşturuyorlar. Tepkilerin içini boşaltmaya çalışıyorlar. İşçi ve halk muhalefeti büyüsün fabrikaları, işyerlerini, aşsın, sokaklara taşsın, demokratik bir düzen isteyen milyonlar ayağa kalksın istemiyorlar.
Ve AKP de bunu kullanıyor. AKP yedeklediği MHP ile birlikte muhalefetle dilediği gibi oynuyor.
- Emperyalizm, savaş ve yeni dönem 21 Ekim 2023 04:47
- Filistin ve TBMM'de gizli görüşme kararı 14 Ekim 2023 04:51
- Ankara saldırısı ve iktidarın yeni planı 07 Ekim 2023 04:50
- Yine Gezi, yine hukuksuzluk 30 Eylül 2023 04:53
- İktidarın politikalarına boyun eğen muhalefet yol alamaz 23 Eylül 2023 04:51
- CHP Tanrıkulu'yu AKP'nin önüne attı 16 Eylül 2023 05:32
- Karaburun Bilim Kongresi; kapitalizm ve yıkım 09 Eylül 2023 04:45
- 1 Eylül Dünya Barış Günü ve dinmeyen savaşlar 02 Eylül 2023 04:45
- Antep’teki işçi direnişleri ve gösterdikleri 26 Ağustos 2023 04:26
- Yargıtaydan hukuksuzluğa bir onay daha… 19 Ağustos 2023 04:57
- Yeni dönem ve dayatılan "yeni" yaşam tarzı 12 Ağustos 2023 04:40
- Diyanetten Kobanê davası fetvası 05 Ağustos 2023 05:05