07 Kasım 2020 23:55

Bidenlar değil, halkların mücadelesi dünyayı daha yaşanılır yapacak!

ABD'de kutlamalar

Fotoğraf: AA

Paylaş

ABD’de oy sayımı bazı eyaletlerde sürüyor ve Trump oylarının çalındığını iddia edip mahkemelere başvuruyor olsa da Biden’ın seçimi kazandığı anlaşılıyor. 

Virüsün yaygınlaşma ivmesinin hızla artması ve yeni zirvelere doğru gitmesi, yanı sıra İzmir’de yaşanan deprem felaketi dahi medyamızın ABD seçimlerine ilgisini azaltmadı. Tersine; önce anketler üstünden Biden’ı daha seçim yapılmadan kazanmış ilan eden ünlü simaların, “Biden’ın seçimi neden kazanacağı”na dair “analizlerini” izledik. Ama açılan sandıklarda Trump’ın ciddi biçimde önde olduğu görülünce, bu sefer “Biden’ın neden kaybettiği”nin gerekçelerini açıklayan “derin analizler”ine tanıtlık ettik. Postadan çıkan oylar rüzgarı tersine döndürüp, Trump’ın kaybedeceğinin ortaya çıkmasıyla da bu sefer, “Biden’ın neden kazandığı”nın “daha derin” analizlerle ortaya konulduğunu gördük. Tabii önceki söylediklerinin neden tutmadığını açıklamaya bir ihtiyaç duymadan.

YANDAŞIN VE AKP’NİN TRUMP AŞKI HAKİKATEN SAMİMİYMİŞ!

Trump’ın kaybedeceğinin ortaya çıkması, yandaş medyanın ve sözcüsü olduğu siyaset erbabının Trump aşkının gelip geçici bir aşk olmadığını gösterdi! 

Çünkü Trump’ın 2016’da ABD’nin başkanı olarak seçilmesi bütün dünyada endişeyle karşılanırken sadece Türkiye’de (ve birkaç ülkede) sevinç çığlıklarıyla karşılanmıştı. Ama bu sevgi, Obama ile kan uyuşmazlığı yaşayan AKP iktidarının Trump’la yeni bir başlangıç yapma niyetinin ifadesi olan bir jest olarak yorumlanmıştı.

Yıkılıp giden Trump’ın arkasından, belki bir avuç fanatiği dışında kendisine oy verenler bile ağlamazken bizdeki yandaş medyanın gözyaşı dökmesi, yandaş medyanın en ideolojik organı Yeni Şafak’ın “Mezardakilere oy kullandırmışlar” ve “Sandıktan kaos çıktı” gibi manşetlerle çıkması, yandaş medyanın diğer organlarının da bu çizgide “Haber üretimi yapması”, AKP ve yandaş medyanın Trump aşkının ne kadar derin ve samimi olduğunu gösterdi. 

BIDEN, TRUMP’TAN SONRA NE YAPABİLİR?

Trump’ın seçimi kazanmasının hemen arkasından 10 Kasım 2016’da bu köşenin başlığı, “Dünya artık daha güvensiz bir gezegen” şeklinde olmuştu. Aradan geçen 4 yılda Trump, yaptıklarıyla hakkındaki bu yargıyı güçlendirdi: ABD’yi “İklim Anlaşması” ve İran’la yapılan “Nükleer Anlaşma”dan çekerek İran’a yeni yaptırımları devreye soktu; Çin’e karşı ticaret savaşı başlattı; “Orta menzilli füzelerin sınırlandırılması” ile ilgili anlaşmadan çekildi, silahlanmayı kışkırttı!..

Trump; özgürlükler, batılı demokratik normlar, insan hakları, çevre sorunu, göçmenler, barış, kadın hakları... gibi değerlerle alay eden, onları aşağılayan tutumu ve ırkçı, şoven söylemi ile dünyanın her yerindeki neofaşistlere, Neonazilere, popülist parti ve yönetimlere dayanak, ilham kaynağı oldu. 

Ancak Biden’ın, Trump’ın Amerikan sermayesinin çıkarları doğrultusunda attığı adımları geri alarak, örneğin “Trump öncesi” döneme dönüp Obama’nın bıraktığı yerden başlayacağını beklemek de aşırı saflık olur. Belki Biden, örneğin “İklim Anlaşması”na, “Nükleer Anlaşma”ya geri dönme gibi kimi sembolik adımlar atabilir. Ama onun, ABD büyük sermayesinin ihtiyaçları doğrultusunda atılmış olan; örneğin silahlanma, uluslararası ticarette rakiplerine üstünlük sağlamak... için yaptığı girişimleri geri alması beklenemezdir.

ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE NE BEKLENİYOR?

AKP iktidarının gayriresmi sözcüleri Biden’dan çok endişeliler. Bu sözcülerin bir bölümü “Reis buna da bir çare bulur” diye iç ferahlatsa da önemli bir bölümü Biden’ın demokrasi, özgürlükler, yargı, yaptırımlar...gibi konularda kendilerine önemli sorunlar çıkarmasından endişelidirler. Bu yüzden de seçim sürecinde başka herhangi bir ülkedeki iktidarın göstermeği biçimde Trumpçı bir tutum almışlardır.

Hiç kuşkusuz burada Türkiye’de burjuva siyasetin “ABD başkanları”nı, ABD’nin siyasetinden bağımsız, “Türk dostu” ve “Türk düşmanı” gibi değerlendirme geleneği de vardır. Oysa dünya kapitalist-emperyalist sisteminin baş patronu ABD ve onu başkanları için “Türk dostluğu ya da düşmanlığı” diye bir şey yoktur; ABD’nin çıkarları vardır ve amaçları Türkiye’yi yönetenleri ABD’nin dünyayı yönetim stratejisine kazanmaktır! Havuçla ya da sopayla!

Burada değişen sadece başkanların üslubu olabilir!

ABD için Türkiye ve İsrail bölgenin en önemli ülkeleridir. 68 yıldır NATO üyesi, ekonomisiyle, asker gücüyle, nüfusuyla, jeopolitik yeriyle Türkiye, ABD için çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden de ABD başkanları için Türkiye’yi kimin, nasıl yönettiği, demokrasi, insan hakları karnesi... gibi konular ikincil, üçüncül sorunlardır. Bu bedenle Biden’ın başkan olması ABD’nin Türkiye’ye ilişkin politikasının esasını değiştirmeyecektir. Ama Türkiye’nin dış politika yönelimleri, ABD’nin stratejisiyle çelişen yönleri Trump yönetiminin olduğu gibi Biden yönetiminin de sorunu olacaktır. Bu yüzden aralarında sürtüşmeler, çeşitli tartışmaların olması da kaçınılmazdır. Ama, sürtüşme ve tartışmalardan ABD Türkiye ilişkilerinin Trump dönemine göre nitelik bakımından daha kötü bir evreye geçeceğini beklemek doğru olmaz. Tıpkı, kimi liberal çevrelerin; Biden yönetiminden “Türkiye’nin demokratik ülke olması için tek adam yönetimine karşı mücadele edeceğini” beklemeleri gibi!

BIDEN’IN KAZANMASININ DÜNYA İÇİN HİÇBİR ‘OLUMLU’ YANI YOK MU? 

Emperyalist kapitalist dünyanın demokrasinin beşiği sayılan ülkelerde bile Neonazi, neofaşist partiler yükselmekte, bazı ülkelerde popülist liderler iktidara gelmektedir.

Trump, bu popülist liderler, Neonazi, neofaşist partiler ve çevreler için bir umut, dünya kapitalizminin başındaki ülkenin başkanı olarak, bu en gerici güçlere moral-motivasyon kaynağıdır. Bu yüzden de Trump seçimi kazandığında bu popülist, Neonazi, neofaşist, İslamofobici...odaklar çok mutlu olmuş, durumu sevinçle karşılamışlardır! Şimdi de kuşkusuz Trump’ın kaybetmesiyle çok üzülmüşlerdir. 

Bu yüzden de Amerikan halkının, oylarıyla Trump’ı iktidardan düşürmüş olması; dünyadaki popülizm, ırkçılık, neofaşizme karşı mücadele eden güçler tarafından olumlu karşılanmaktadır. 

Bu yüzden de “Bugün dünya artık Trump dönemine göre daha güvenlidir” diyemesek de “Halklar geleceğe dair daha bir umutludur” diyebiliriz. 

Ama bu “umutluluk“ hali, Biden ve Bidenların dünyayı daha iyi bir dünya yapacağına dair bir umut değildir. Tersine, umut ancak halkların, işçi sınıfının emperyalizme ve kapitalizme karşı sömürüsüz, savaşsız ve barış içinde bir dünya mücadelesindedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa