8 Kasım 2020

Metin’siz miydi bu bir yıl?

Fotoğraf: Evrensel

Bir zamanların camileri artık yeterince ilgi çekici olmaktan çıkmıştı. Dinin ticaretle kapitalist tarzda birleştirilip uyumlu kılındığı zamanlardı. Camilerin ya girişlerinde ya da alt katlarında ticari işletmeler, zücaciye-kırtasiye-abiye dükkanları yapılıyor, kiraya verilerek para kazanılmasının yolları genişletiliyordu. Söğütlü Çeşme Camisi de bu türden bir alt kat dükkân çeşitliliğine sahipti. Yan sağ tarafındaki küçük bahçede birkaç küçük boy ağaç ve oturmaya elverişli birkaç bank vardı. Bu banklardan birine oturmuş, etrafı seyrediyordu. Yarım saat sonra bir randevuya gidecekti ve yer beş dakikalık uzaklıktaydı. Biraz aşağıdan geçen yolda kornalara asılıp sağır edici gürültü çıkararak birbirlerini geçmeye çalışan minibüs şoförlerinin geçidi vardı. Bu hengameye dayanmak sabır isterdi.

Görüşeceği genç arkadaşla ilk kez yüz yüze tanışacaklardı. Buluşma, artık klasikleşmiş olduğu ve yalnızca devrimcilerin değil başkaca insanların da kullanmaya başladıkları, giderek yaygınlaşan parola-şifre yöntemiyle gerçekleşecekti. Genç adam diktatörlüğün zindanlarından kısa bir süre önce çıkmıştı. On yılı aşkın olmuş içerdeydi. Henüz ilk gençlik dönemine adım atar atmaz içeri düşmüştü.

Dışarıya çıktığı dönemde ülke, toplum, işçi ve gençlik hareketi, devrimci örgütler ve kendi partisi on yıl öncesinden çok büyük farklılıklar gösteren koşullarda, farklı durumda bulunuyordu. Çetin koşullardan geçilmiş ve zorluklar devam ediyordu. Örgütlü mücadelenin emek verecek, katkı sağlayacak insan gücüne ihtiyacı artmıştı. Onca işkencelerden geçmiş, gençlik yıllarını zindanlarda, zulüm kuşatmasında geçirmiş olanları, hemen faaliyete katmaya çalışmak, insafsızlık olmaz mıydı? İnsan, normal koşullarda böyle de düşünülebilir. Ama söz konusu devrimci örgüt çalışması ve mücadelenin sürekliliği olduğunda ve ihtiyaçlar da acil kodlu ise, başka bir tutum almak da yanlış olacaktı.

Darbe sonrası yeniden toparlanma dönemiydi. Ulaşabildikleri arkadaşlarına örgütlü mücadelenin ihtiyaçları temelinde faaliyetin belirli bir alanında görev almalarını öneriyor, kimileri kabul ediyor, kimiyse, yaşanan koşulların bıraktığı etki sonucu, bu gücü gösteremeyeceklerini açık yüreklilikle söyleyip bir biçimde yardımcı olmaya çalışacaklarını belirtiyorlardı. Parti ve önceli örgüt geleneği, gönüllülük ve benimsemeyi; samimiyet ve özgür iradi kararlılığı önemsemekteydi. Randevusuna gideceği genç adam, örgütlü mücadeleyi sürdürme kararlılığıyla bu randevuya gelmekteydi. Hapisten yeni çıkmıştı; anne-babası ve kardeşi yurt dışındaydılar; onları görmek, bir süre yanlarında kalmak istemesi en doğal hakkıydı. Ancak koşullar ve olanaklar buna izin vermiyordu. Bunu düşünerek üzülmesine rağmen durumu açık açık konuşmak zorundaydı.

Bir süre sonra buluştular. Akşam üzeri beş gibi bir zamandı. Yan sokaklardaki kıraathanelerden birine hem sokağı hem de içeride oturanları görecek şekilde bir masaya oturup çay söylediler. Hal hatır faslından sonra, ‘asıl mesele’ye gelindi. Durum anlatıldı, nasıl yardımcı olabileceği ve çalışmaya nasıl katılabileceği konuşuldu. O zamanlar, içeriden yeni çıkmış birinin pasaport çıkarıp yurt dışına gitmesi mümkünsüzdü. Ellerinde ise buna uygun bir kimlik yoktu. Üzüntü verici bir durumdu ama durum tam da böyleydi.

Genç adam faaliyete katılma konusunda ikirciksizdi. Aradan ne kadar zaman geçti anımsanması giderek zorlaşmış bulunuyor. Bir süre sonra akrabalarını görmeye gidip tekrar yurda döndü. İlkin Gerçek Dergisi’nde, sonra Evrensel Gazetesi’nde çalıştı. Bir süre sonra ise Emek Partisi’nin İstanbul örgütünde çalışmayı örgütleyen ileri militan kadrolardan biri olarak şimdi artık dost-düşman çok sayıda insanın bildiği ve tanık olduğu Metin olarak görev aldı. Annesi, kendilerini görmek üzere yurt dışına gittiğinde, kendileriyle birlikte kalmasını söylediklerini, ancak onun, “Anne ben on yıl zindan karanlığında kaldım, şimdi burada yine karanlıkta kalmak istemiyorum. Memleketimde arkadaşlarımla birlikte günü-güneşi görmek istiyorum” dediğini söylerken, onun o coşkun gülümseyişinin kaynağını da açıklamış oluyordu.

Metinsiz bir yıl geçti. Ama o, bayrağına sarınmış ve onu dalgalandırmayı sürdürerek Kürt-Zaza-Türk-Arap emekçileri mücadeleye çağırmaya; genç militanlara örnek olmaya devam ediyor.

Evrensel'i Takip Et