Askıda bakan kime yaradı?

Askıda ekmek.

Uzaktan eğitime destek amaçlı askıda tablet.

Şimdi de askıda bakan!

Bakan Berat Albayrak, ‘istifa etti mi, etmedi mi?’ sorusunun cevabını Türkiye saatlerce öğrenemedi. Hazine ve Maliye Bakanı adeta askıda kaldı.

Durum saatlerce netlik kazanmasa da net olan bir şey var; tek tek askıda olanlar aslında bir bütünün parçası. Yani ekmeksiz kalmak, eğitimden mahrum olmak ile bakanı askıda bırakan sistem arasında bir bağlantı var.  

***

Bağlantıları kurmaya günün sıcak konusundan, bakanın istifasından başlayalım.

İstifanın değerlendirmesi gereken üç sac ayağı var.

Birincisi teknik diyebileceğimiz, ‘ekonomik kararlar’ ve atamalar üzerinden değerlendirme.

İkincisi biriken krizlerin yeni halkası olarak istifanın daha da görünür kıldığı iktidar içindeki gerilimin… Ve de otoriter sistemin defolarının ortaya konulmasına yönelik bir değerlendirme.

Üçüncüsü de meselinin temel kaynağının tespiti ve çözüm perspektifinden yapılacak bir değerlendirme.

SİNYALLERİ GELİYORDU

Devrim yaptığı söyleniyordu.

Bir ‘devrimin’ (Ucuz TL ile kalkınmanın) öncüsü olarak lanse edilmesi daha birinci ayını doldurmadı. Nasıl oldu da bu kadar kısa sürede Albayrak kendisini, kendi deyimiyle ‘at izinin it izine karıştığı’ bir çıkmazda buldu.

İşin teknik yönünden başlayalım.

Reis görüntüde faiz karşıtı. Merkez Bankası’nın faiz artırması yasak. Ama gel gör ki kasada (Merkez Bankasında) bir yıl içinde ödenmesi gereken borcu karşılayacak kadar bile para yok. Ekonomik, finansal bağımlılık çok.

Böyle bir ekonomik tabloda sorunları çözmeyince, Merkez Bankası’nın kur yangınını söndürmesinde ‘faizi’ artırmak bir araç. 

Berat Albayrak da bunun farkında.

Nitekim 2017 yılında da ekonomi, tıpkı bugünkü gibi faiz-enflasyon-kur sarmalı içindeyken… Berat Albayrak’ın göreve gelmesinin ardından Merkez Bankası faiz artışına gitmişti.

Şimdi de…

Görevine geçen hafta son verilen Merkez Bankası eski Başkanı Murat Uysal şu mesajları veriyordu: “Fiyatlar kur yüzünden artıyor. TL aşırı değersiz hale geldi. Piyasalar Merkez Bankasına güvenmiyor”.

Bu sözler bir faiz artışının altyapısını oluşturan sözlerdi. Üstelik ‘İstesek kuru düşürürüz (Faizi artırarak) diyen Albayrak ile aynı doğrultuda ve O’nun bilgisi dahilinde edilmiş sözler.

Zaten…

Faiz artışı beklenen fakat gerçekleşmeyen 22 Ekim’deki son Merkez Bankası para kurulu toplantısı öncesinde… Faiz artışı konusunda Uysal’ın bakanla anlaştığı bilgisi yayılmıştı.

ABD’de Biden’ın başkanlığı kazanmasının kur üzerindeki olası yıkıcı etkisini azaltmak için bakanın elini faiz silahının tetiğinde tuttuğu da…

Önce Uysal gitti.

Yerine, kavgalı olduğu, hiç haz etmediği Naci Ağbal getirilince de Bakan Albayrak…

ARTAN İÇ GERİLİMLER VE ‘TEK ADAM’ DEFOSU

İstifa elbet de uzun bir sıkışmanın dışa vurumu!

‘Metal yorgunluğu’ görev değişimleri…

Davutoğlu, Babacan kopuşları…

‘Pelikan’* atakları…

Birikip geliyor işte.

2015’te ‘faizci’ Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve para politikalarının başındaki Ali Babacan gözden düşürüldü. O zamanın gözdeleri iki ‘başdanışman’ Yiğit Bulut ve Cemil Ertem’di.

‘Faizci’ Başçı sürüldü. Arkasındaki Babacan ise partiden göçtü. Danışmanlar ise güçlendi.

Ama ne sorunlar dindi ne de gerilim azaldı.

2001’deki kuruluştan itibaren partide yer alan…

“Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı”… ‘Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’ gibi sıfatları bulunan Bülent Gedikli istifa etti, 2017’de.

Ardından güçlenen danışmanlar Bulut ve Ertem gözden düştü.

Ekonomik sıkıntılar, riskler büyütülüp ötelenirken iç gerilim enerjisi de yükselip duruyordu.

‘Başkanlık gelecek sıkıntılar bitecek’ dendi. Olmadı!

‘Hele sistem otursun düzelecek’ denildi. İşler daha kötüye gitti. Gerilimler iyice arttı.

Partide Berat Albayrak ile güç kavgasında olduğu bilinen…

Cumhur ittifakında kilit isim, ‘güvenlikçi-devletçi’ taktiğin uygulayıcısı…

Süleyman Soylu istifa ettiğinde… 

Hem…

Soylu’nun istifasının yaratacağı depremi göğüslemek yerine istifayı reddederek kendi gücünü gösteren Erdoğan yara aldı… 

Hem de sorunlar sadece geleceğe ötelenmiş oldu.

***

An itibariyle Türk Lirası’nın görülmemiş değer kaybı. Görülmemiş işsizlik. Pandeminin işleri ağırlaştırıcı etkisi. Son baharın şu son günlerinde ‘karakışı hissettiren’ ekonomik görüntü.

Dış politikadaki açmazlar, iç politikada tıkanıklar…

İktidar içi fay hatlarında gerilimi iyice tırmandırdı.

Albayrak’ın istifası daha yaşanacak sarsıntılardan sadece biri.   

Sosyal iletişim ağlarından duyurulan garip istifa açıklaması öncesinde de… 

Albayrak’ın görevde kalması halinde 30-40 kadar AKP vekilin, istifa ederek DEVA ve Gelecek Partisine geçeceği… İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu konuyu araştırmak üzere bizzat Erdoğan tarafından görevlendirildiği iddiaları yayılmıştı fısıltı gazetelerine.

Fakat yine de…

Başına buyruk bürokrat istifası’ görüntüsü de… 

Aile içinden birinin, Saray’ın gözde makamından, ‘beceremediği için görevden alınmış’ olması ihtimali de…

Tek adam sistemi için çizik atıcı!

Şu an suların durulması da ancak, ne zaman geleceği belli olmayan, bir sonraki sarsıntıya kadar sürer.

***

Bir kez daha açığa çıktı ki…

“Güç” tutkusuyla bir elde aşırı yetki toplanması yönetimi ‘rasyonelliğe’ ve ‘verimliliğe’ yol açmıyor. 

‘Hızlı alınan kararlar’ faydadan çok felaket getirdi.

Misal…

Bir akşam saat 22.00’de öğrendik, 31 büyük ilde iki saat sonra sokağa çıkma yasağının başlayacağını.

Marketlere koştuk milletçe. Virüs panayırına dönüştürdük marketleri. Skandal kararın Bilim Kurulundan değil Erdoğan’dan çıktığını öğrendik; İçişleri Bakanı Soylu’nun “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla” vurgusu eşliğinde.

Binlerce gencin psikolojisini, geleceğini etkileyen karar da böyle bir skandaldı.

YKS ve LGS tarihleri bir anda öne alındı. Sınava girecek milyonlarca genç attıkları tweetler ile sosyal medyayı yıktılar.

Sınav tarihinin öne alınmasını ilan eden de Erdoğan’dı.

Hız skandallarını defalarca yaşadık. Ama iş pandemi de niye maske dağıtılamadığını, bakanın istifa edip etmediğini öğrenmeye gelince hiç hız görmedik.

Gördüklerimiz ve göremediklerimiz sistem hakkında yeterince aydınlatıcı.

Pandemi ve kriz sınıf çelişkilerini derinleştirip, devletin sınıfsal karakterini sorgulama olanaklarını genişletirken... Aydınlatıcı gelişmelerin ışığında iktidar içi çekişmelere değil geleceğe odaklanmak gerekir.

PİYASALARIN SEVİNCİ HERKESİN SEVİNCİ Mİ?

Ekonomi açısından ‘ağır ve tekinsiz’ bir dönem.

Hükümet faiz artırsa etrafındaki binlerce şirketi, krediyle beslenen çeperdeki bir sermaye grubunu zora sokabilir.

Kurların bu derece yükselişi başka bir sermaye grubunu, ithal girdi ile ihracat ve üretim yapan sermayeyi vuruyor.

Dengelemenin, ikisini de memnun etmenin zor olduğu günler.

Büyük sermaye ve çeşitli güç odakları alternatif arayışları hızlanırken… Parti içi çatışma da şiddetleniyor.

Bu çatışmanın Albayrak’ı istifaya götürmüş olmasından piyasa memnun. İstifa haberi kesinleşmeden bile TL’ye yüzde 3 değer kazandırdı.

Finans sermayesi kendi beklentileri doğrultusunda atılacak adımların ‘ödüllendirileceği’ sinyali vermiştir. Fakat onların beklentileri ile aylardır ücretsiz izinde olan, kısa çalışma ödeneği ile geçinen, aylardır iş arayan milyonların beklentisinin uzaktan yakından alakası bulunmuyor.

Naci Ağbal’ı Merkez Bankası başına getirerek ‘kararlı duruş’ gösterisi yapan hükümetin icraatlarının da hiçbir alakası yok. (Ayrıntı için 5 Kasım 2020 tarihli, ‘Ucuz kalkınmacılık pahalı bedel’ başlıklı yazıya bakılabilir).

Bu arada sadece piyasalar değil sorunları bakanın damat olması üzerinden açıklayan muhalefet de sevinçli. ‘Liyakat’ deyip duruyorlardı. Sorun bakan mıydı ki?

Örneğin tarım, liyakatli Kemal Derviş programıyla dışa bağımlı hale gelmedi mi?

AKP’nin “altın yılları” denen 2002-2007 arasında liyakatli Derviş programı uygulayıcılarıyla ekonomi yüksek cari açıkla krize yakalanılmadı mı?

Şimdi kayrılan damat gidince sorun düzelecek mi? Bakan Albayrak’ın istifası, Saray merkezli belirlenen ekonomi politikalarında hiçbir değişikliğe yol açması beklenemez.

Evet, ‘konuya hakim’ liyakatli biri olmanın önemsizleştiği, Saray ‘çemberinin’ içinde olmanın her şeyi belirlediği bir süreç yaşanıyor.

Evet, akraba kayırmacılığına dayanan bir nepotizm de söz konusu.

Evet ikisinin de varlığı sorunları derinleştiriyor. Lakin sorunu yaratan bunlar değil.

Ekonomik krizin malî bir krize dönüşmesinin ayak seslerinin duyulduğu bir dönemde ağır sorunlarla karşılaşacak olanların ihtiyacı liyakatten çok daha fazlası!

* Pelikan: AKP iktidarının yarattığı ‘nakdi ve ayni’ imtiyazlarından esas palazlanan grup olarak gösterilen ve 1 Mayıs 2016’da Pelikan Dosyası adlı internet sitesinde yayınladıkları yazıyla Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevden ayrılmasını sağlayan klik.

Evrensel'i Takip Et