10 Kasım 2020 09:40

Resmi açıklamayı yetkilisi yapar, haberi kim yapacak?

Berat Albayrak kürsüde konuşurken

Berat Albayrak | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Medyanın bu kaçıncı haber verememe krizi… En bilindiklerinden başlayalım 28 Aralık 2011, Askeri Savcılık raporuna göre saat 17.20’de Şırnak’ta Roboski köyünden kaçakçılık yapmak üzere sınırı geçen köylüler insansız hava aracı tarafından tespit edildi. Akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in onay vermesinin ardından “terörist” sanılan köylülere dört bomba atıldı. 17’si çocuk 34 kişi ve ulaşım aracı olarak kullanılan katırlar öldürüldü. Haber sosyal medyaya düştü ama haber bültenlerine bir türlü ulaşamadı. Dönemin ana akımından ilk ses CNN Türk sabah kuşağında Medya Mahallesi’ni hazırlayan ve sunan gazeteci Ayşenur Arslan’dan geldi, üstelik kulağından yüksek sesle gelen “haber verilmeyecek” talimatına rağmen.

Bir buçuk sene sonra Gezi protestoları başladı, Taksim meydanında polis şiddeti uluslararası medyanın gündemi haline gelirken ana akım iki haber kanalından biri penguen belgeseli, diğeri de yemek programı yayınlıyordu. Önce “penguen medyası” dilimize girdi ardından “havuz medyası”, ne olur ne olmaz diye her kanala bir “Alo Fatih” atandı.

Ankara katliamında yaralananlara polis müdahalesi ana akım kanallarında sansürlendi. Yakınlarını kaybedenlerin isyanlarını yansıtan kanallara dava açıldı.

31 Mart seçimleri gecesi Anadolu Ajansı 14 saat hiçbir veri güncellemesi yapmadı. Hiçbir medya kuruluşu seçim sonuçlarını veremedi. Genel Müdür Şenol Kazancı halen görevinin başında.

27 Şubat 2020 gecesi, İdlib’de düzenlenen hava saldırısında 34 asker hayatını kaybetti. İlk haber yine sosyal medyada yayıldı. Ölenlerin sayısı bir bir artarken, televizyonlarını açanlar hiçbir haber alamadı, sosyal medyaya erişim engellendi. Uluslararası haber kanalları ölen askerlerin sayısını yayınlarken Türkiye’de ekranlarda "1709 rejim unsuru etkisiz hale getirildi" yazıyordu.

Ve son olarak dün akşam saat 19.20 civarında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Instagram hesabından istifa ettiğini belirten bir açıklama yayınlandı. Bu satırlar yazılırken 22 saat geçmişti, hiçbir resmi açıklama yapılmadı. Dahası Habertürk, Halk TV, Tele 1, KRT ve Uçan Kuş TV haricinde hiçbir kanal bu haberi henüz veremedi. Haber Twitter’a düştüğünde herkesin ilk aklına gelen gerçek olup olmadığı sorusuydu, zira bakanın Twitter hesabı kapalıydı ve kendisine ulaşılamıyordu. Kimi gazeteciler hesabın “hack”lenmiş olabileceğini söyleyip hemen atlamayın uyarısı yaptılar meslektaşlarına. Neye atlanmıştı? Hesabın Albayrak’a ait olduğuna ilişkin doğrulama işareti mevcuttu. Üzerinden bir saatten fazla zaman geçmesine rağmen yalanlanmamıştı. Bir bakanın sosyal medya hesabından istifasını bildirip ortadan kaybolması dünyanın her yerinde haberdi.

Ardından haberin nasıl verilmesi gerektiği tartışmaları başladı. Kimilerine göre haber “iddia” olarak verilmeliydi. “Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa ettiği iddia edildi”. İddia eden kimdi? Yalanlama olmadığına göre bakanın bizzat kendisi…

Tüm bunlar bilindiği üzere Twitter’da dönen tartışmalar, ekran başındakiler hükümete yakın kanallarda boşuna bir bilgi kırıntısı aradı. Diğerlerinde bazı gazeteciler haberi doğrulattıklarını söylediler. Yalnızca BBC ve Reuters doğrulayanın Hazine ve Maliye Bakanı yetkilisi olduğunu yazdı. Diğerleri olaya dair epey ayrıntı veriyor, ancak bu bilgilerin nereden geldiğini açıklamıyordu. Bu kadar kısa sürede birbirinden farklı senaryoların dolaşıma girmesi ülkenin medya iklimi hakkında da fikir vericiydi.

Peki, haber kanalları başta olmak üzere eskinin ana akım kanalları bu haberi “Berat Albayrak’ın sosyal medya hesabından istifa ettiğine dair bir açıklama paylaşıldı” cümlesiyle dahi neden veremedi? Herkesin bildiği sır kimden saklanıyordu?

Bu bir gizleme, görmezden gelme değil, bir çerçeveleme sorunu. Haber, hangi cümlelerle, hangi başlıkla, hangi bakış açısıyla verilecek. Kim konuşacak, kimin konuşması engellenecek. Cumhurbaşkanı’nın dil ya da konuşmasını yazanın el sürçmesiyle yanlış ifade ettiğini düzeltmeye cesareti olmayan bir medyadan bahsediyoruz. Kim, ne uğruna risk alacak? Resmi açıklama herkesi kurtaracak.

Bir de sorumsuz ama yetkililer var. Nagehan Alçı mesela, Habertük’teki programda “resmi kanallardan hiçbir bilgi alamıyoruz açıklama yapılmıyor” eleştirisi yapanlara “Ben doğrulattım, size açıkladım ya” diyordu ve ekliyordu “Yüzde 90 bu istifa kabul edilmeyecek”. Bu gazetecilikte bir kulis bilgisi midir, bir temenni mi? Kulis haberciliği deformasyona uğrayalı çok oldu. Kaynağın ismi verilsin demiyorum ancak bilginin güvenilirliği açısından gazetecinin iddiasının ötesinde dayandırması gereken kanıtlar olmalı.

RTÜK’ÜN DENETLEME İŞLEVİ ARTIK HÜKÜMSÜZDÜR

Konunun en can alıcı kısmını sona sakladım. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, kurumun yayıncılığını eleştirmeye dahi kıyamadığı kanallar haberi veremezken bir açıklama yaptı. Tweet’i “@BeratAlbayrak kutlu davamızın vazgeçilmezidir” ile bitiyordu. Bu açıklama RTÜK’ün radyo ve televizyon yayınlarını düzenleme ve denetleme işlevinin artık tamamen hükümsüz olduğu anlamına geliyor. İktidarın politikalarını, politikacılarını bir “dava” üzerinden sahiplenen, tarafını bu derece açıkça ortaya koyan bir düzenleyici kurum başkanının koltuğunda bir dakika bile oturamaması gerekir. Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım’ın “ışıklar yanıyor” tweet’ine gösterilen tepkinin yarısı gösterilmedi. RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın itirazları dışında muhalefetten Şahin’in istifasını isteyen çıkmadı. HDP kotasından seçilen üye Ali Ürküt’ün hukuksuz yere cezaevinde olmasına sessiz kalındığı gibi, sükut yine ikrardan geldi.

Basın özgürlüğünün korunmadığı, hatta bu derece sahipsiz kaldığı bir ülkede mecliste ya da meclis önünde “bu bir yönetememe krizidir” diye ne kadar bağırsanız boş, bu krizden canı yananların sesini duyuramadığı bir iklime ses çıkarmadıktan sonra…

ABD seçimleri sonrasında henüz oy sayımı bitmeden Donald Trump hiçbir kanıt göstermeden oyların çalındığına dair açıklama yaparken pek çok medya kuruluşu yayını kesti. Buralarda çok eleştirildi, özellikle iktidara yakın kalemler bunu saygısızlık olarak nitelendirdi. Belki Trump’a bayıldıklarından değil örnek olması endişesinden. Oysa iktidarın gücünü medya yoluyla suiistimal etmesine verilen çok ciddi ve haklı bir tepkiydi.

Trump’ın, Berlusconi’nin ya da benzerlerinin iddialarını, görüşlerini dile getireceği pek çok kanal var, ancak toplumun doğru bilgiye erişebileceği kanallar bir bir tıkanıyor.

Albayrak’ın istifasına ilişkin resmi açıklama AKP MYK toplantısından sonra da gelmedi. Resmi açıklama illa ki gelecek, peki ama haberini kim yapacak? Kim konumunu, gücünü suiistimal edenlere dur diyecek?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa