11 Kasım 2020 23:08

Bahaneye kaçma, bahaneden kaç

Futbol sahasında bir araya gelmiş ve uzakta ancak flu şekilde gözüken futbolcular.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Teknik direktörlerin dilinden şanssızlık yakınması hiç eksik olmuyor. Hüsranla ayrıldıkları maçların ardından sonucu açıklamak üzere en çok kullandıkları iki bahaneden birisi şanssızlık. Diğeri elbette hakem… Şanssızlık ve hakem hataları olmasa önlerine çıkan her rakibi silip süpürecekler ama işte bu iki faktör bir türlü yakalarını bırakmıyor!.. İşin asıl endişe verici yanı, bu bahaneci yaklaşıma ve buna bağlı olarak ortaya konan saçmalıklara ciddi ciddi inanılıp değer verilmesi, dolayısıyla bu yaklaşımın yaygınlaşmasına hizmet edilmesi. Bilgi açısından öyle sefil bir futbol ortamı söz konusu ki bahaneler geçer akçeliğini asla yitirmiyor. Üreteni ve inananı bu kadar çokken daha uzun süre gündemin ön sıralarındaki yerini koruyacağa benziyor bahaneler…

Başarısızlığın ardından sürekli olarak şanssızlıktan yakınılır lakin buna karşılık hiç kimse iyi sonuçları şans faktörüyle açıklamaz. İyi sonuçlar hiç kuşkusuz, teknik direktörün verdiği görevlerin oyuncular tarafından sahada en iyi biçimde uygulanmasıyla elde edilmiştir!..

“Şans faktörü” denilen şey olasılıklar bütünüdür. Söz gelimi atılan bir şutun kale direğinden dönmesi şanssızlık olarak nitelenir ama tam direğin dibinden gol olması şansla ilintilendirilmez. Oysa şut atıldıktan sonra topun direğe vurması da, ağlarla buluşması da oyunun akışı içindeki olasılıklar arasındadır. Topun direkten dönmesi şanssızlıkla açıklanamayacağı gibi, atılan şutun golle sonuçlanmasında da şansın yardımından söz edilemez. Şut atıldıktan sonra hepsi, gerçekleşebilecek olasılıklar arasındadır… Hoş, golleri zaten şansa bağlayan yok.

Bilgi yetersiz olunca, onun boşluğunu kaçınılmaz olarak bahaneler dolduruyor. Bahaneler ön planda yer tutunca da eksikleri, yanlışları, hataları, kusurları saptamak, diğer bir deyişle öz eleştiri yapmak mümkün olmuyor. Sonuçta da öz eleştirinin önünü kesen bahaneler, gelişimi sekteye uğratıyor.

Şanssızlık çok kullanışlı bir bahane. Yaratacağı olumsuz sonuçlar düşünülmeden, hesap edilmeden fütursuzca dile getirilebiliyor. Bu bakımdan bir teknik direktörün şanssızlık bahanesine sığınması takımı adına büyük bir tehlikenin önünü açması anlamına geliyor…

Teknik direktörlerinin şanssızlıktan söz ettiğini duyan oyuncular da aynı bahaneye sığınır. Kendilerinde kesinlikle bir sorun olmadığı düşüncesine kapılırlar ve sorumluluğu kendilerinin dışında bir yerde aramaya başlarlar. Asla kendilerindeki eksiği, hatayı, yanlışı görmez ve gelişmeye ihtiyacı olduklarını kabul etmezler. Bu yaklaşım, teknik direktörlerde, yöneticilerde ve futbolcularda bir alışkanlığa dönüştüğünde ise artık o takımdan keyif/zevk veren bir oyun ve istikrarlı başarılı sonuçlar beklemek boşunadır. Ki karşılaşmaları ağırlıklı olarak bahanelerle açıklamaya gayret eden yaklaşımın çoktandır bir alışkanlık haline geldiğini hiç kimse inkar edemez.

Futbolumuzun seviyesi, bahaneci yaklaşımın gelişmenin önündeki en büyük engellerden birisi olduğu gerçeğini açık biçimde gösteriyor.

Oyuna şans faktörünü sokmak, bir anlamda bilgi yetersizliğinin itirafıdır. Bilginin kapsadığı alan genişleyip bilimin gücünü kavrayan teknik direktörler çoğaldıkça hiç şüphe yok ki oyun kendisini çoraklaştıran tüm bahanelerden sıyrılacak ve hızla gelişecektir…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa