Bir Başkadır | Bir başka olduğu kesin de!
Netflix Türkiye adlı YouTube kanalında yayımlanan 'Bir Başkadır | Resmi Fragman | Netflix' adlı videodan alınmıştır
‘Milli hedefler’ koyma ve toplum olarak bu hedefleri gerçekleştirmek için bir bilinç akışı oluşturma geleneği bu ülkenin genlerinde var. Bizim çocukluğumuzda Eurovision şarkı yarışmasını kazanmak mühimdi. Tıpkı futbolda “Avrupa Avrupa duy sesimizi” sloganının gösterdiği gibi. İkisi de 2000’lerin başında oldu çok şükür. Zaten bir kere başardıktan sonra bir daha da o tarafa dönüp bakmadık. Eurovision’a katılmıyoruz bile. Bir en karmaşık sanat filmini, bir en çok izlenen filmi, olmadı “Ağla ağla öldük” yapıtını gönderip durduğumuz Oscar da hiç azımsanmayacak bir kitle için “Başarıya duyulan açlık”ı temsil ediyor.
Kanımca, son yıllarda hayatımızda ciddi bir yer/zaman kaplayan Netflix ile kurduğumuz ilişki de öyle. Şimdiye kadar bu platform için üretilen içeriklerin zayıflığına bakıp “Bizi dünyaya rezil ediyorlar”, “Türkiye bu değil”, “Daha iyisini hak ediyoruz” serzenişlerini duymuyoruz sanmayın. Ama işte görülüyor ki, Berkun Oya’nın yeni Netflix projesi “Bir Başkadır” milletçek beklediğimiz o “uluslararası proje” olma yolunda ilerliyor. En azından ilk iki günün izlenimleri böyle. Halbuki bu satırların yazarı sekiz bölümlük diziyi fazlasıyla “yerli ve milli” bulmakta, hatta bütün gücünü ve zaafını bu özelliklerinden aldığını düşünmektedir.
En nihayetinde şimdilerde fazlaca kullanılmayan ama burada bizi ikna etmekte de zorlanmayan bir ‘kesişen hayatlar’ hikayesi “Bir Başkadır”. Hikayenin merkezinde başörtülü genç bir kadın olan Meryem var. Arada sırada bayıldığı için psikiyatr Peri ile seanslara başlıyor ama muhafazakar bir çevrede olduğu için bunu söylemesi gerekirken Hoca efendiye aktarmıyor. Ağabeyi Yasin askerliğini komando olarak yapmış, şimdi barlarda fedailik eden ‘ortalama’ bir Türk erkeği iken, yengesi geçmişinde uğradığı cinsel şiddetten dolayı ciddi psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Peri’nin görüştüğü iki kadın Gülbin ve Melisa, Meryem’in evine temizliğe gittiği Sinan ile yatarken, Hoca’nın kızı başörtüsünü çıkarıp (Dindarların çocukları deist-ateist mi oluyor) gece alemlerine aktığı bir gece Yasin’e yakalanır. Arabesk memleketin her yerinden vıcık vıcık fışkırır, fonda Ferdi Özbeğen çalar, ’80’lerin ruhu gelip boğazımıza oturur ve finalde ülke olarak yaşadığımız büyük depresyonun ayırdına vararak kala kalırız oturduğumuz yerde.
Ve evet, “Bir Başkadır”, Türkiye sınırları dahilinde üretilmiş en iyi Netflix işi. Berkun Oya’nın karakter yaratma, diyalog yazmadaki maharetleri kimi yerde göz kamaştırıyor. Meryem karakteri ince ince işlenmiş. Her ayrıntısı tasarlanmış, her jesti, mimiği bir anlam ifade eder hale geliyor. Göz devirmeleri, laf çevirmelerinin hiçbiri boşa değil hepsi o anın hikayesinde anlamlar kazanıyor. Öykü Karayel çağının en iyi kadın oyuncularından birisi olduğunu ispatlıyor. Yasin’in yükselip alçalan sesi, kadınlar üzerinde tahakküm kurmak ile onları anlamak arasında gidip gelen ikircikliğinin altından ustaca kalkıyor Fatih Artman. Settar Tanrıöğen’in Ali Sadi Hoca karakterine kattığını anlatmaktan hicap duyarım. Ezcümle dizinin oyunculuk açısından ve çoğu karakteri bakımından tıkır tıkır işlediğini söylemeden geçmeyelim.
Paul Haggis’in Oscar kazanan 2004 tarihli filmi “Çarpışma”, Los Angelas’ta birbirinden ayrı ırk, cins ve sınıftan insanın temaslarını anlatıyordu. Yalan yok içli de bir hikayesi vardı. Ve fakat yıl 2004’tü ve o zaman bu kesişen hayatlar çok modaydı. Berkun Oya yine de bu modası geçmiş yöntemi yerli ve milli unsurlarla bezeyerek işlev katıyor açıkçası. En nihayetinde birbirinden ayrılmış, başka başka kompartımanlarda olduğunu sanan; etrafındakilere, ülkesine ve en önemlisi kendisine yabancılaşmış insanlar topluluğunun o kadar da birbirinden kopuk olmadığını salık veriyor bizlere. Aynı dizi karakterinin izlerken herkesin benzer hisler yaşadığını, yalnızlığın sadece dizi boyunca ne iş yaptığını bir türlü anlamadığımız playboy Sinan’a mahsus olmadığını, inanmamanın insanın kafasını özgürleştirmediği gibi inanmanın da her şeyi açıklamaya yetmediğini görüyoruz.
Ama işte Meryem hariç bu kadar stereotip karakterin bir araya geldiği dizide birbiri ardına bağlanmış anlar dışında bütünlüklü bir hikayenin varlığından söz etmek mümkün mü, orası biraz karışık. Misal İspanya’daki bir Netflix izleyicisi hangi olay örgüsünü takip/merak ettiği için izlesin “Bir Başkadır”ı. Belki de bu yüzden takip edecek bir ana hikayemiz olmadığı için tıkır tıkır giden tempo, akışkan kurgu 5 ve 6. bölümlerde teklemeye başlıyor, durağanlaşıyor. Dizi de iricene bir ‘Türk sanat sineması’ örneği gibi duruyor. Yalnızca hikayeye değil de daha çok karakter ve durumlara odaklandığı için değil, estetik tercihlerinde de öğle. Berkun Oya, ağırlıklı olarak Türkiye sanat sinemasında gördüğü kadrajlarını, BKM filmlerinden fırlamış flycam görüntüleri, ’80’lerin müzikli arabesk filmleri estetiğiyle harmanlıyor. Bu karakterlerin ve memleketin kafasının karışıklığına dair bir tercihse anlamlı olabilir ama aynı zamanda hikayenin görsel tutarlılığını da bozuyor.
Berkun Oya’nın karakter yaratma maharetinden bahsetsek de bazı ezberlerden kaçınamadığı da gözleniyor. Boğazda yalıda oturup Halk TV izleyenler üzerinden ülkede bir kesim mi tarif ediliyor pek anlaşılmıyor. TÜSİAD mı mesela? Çünkü son gördüğümde eski bakan damadın ekonomi paketinin ne kadar da muhteşem olduğunu anlatıyordu yalılarda oturanlar. Ben en son naçizane son küçük memur/işçi emeklisi sülalemi biliyorum durmadan Halk TV izleyen kitle olarak. Yine Tülin Özen’in canlandırdığı Gülbin karakterinin temsil ettiği Kürt karakter, hikayenin içine en yedirilememiş bölüm kanımca. Burada iki kız kardeş didişmesinin nedenini bir türlü tam olarak anlayamadığımız gibi “AKP ile anlaşma” yaftası dönüp dolaşıp yine Kürtlerin başına patlıyor! Kanımca dizinin konunun özelliği gereği siyasal alana girmek zorunda kaldığı ama çok da girmek istemediği bir yer burası. Diğer karakterlerin dertlerine dair açıklığı burada göremiyoruz mesela… Ancak siyasal hafızamız hikayeyi tamamlamamıza yardım ediyor.
“Bir Başkadır” dokunaklı bir anlatı kuşkusuz. Bir tür bu çağın “memleketimden insan manzaraları” eseri. Çok ayrı gibi duranların aslında birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını göstermek niyetinde, bu konuda da fena değil. Aynı gemideyiz demiyor ama sanki bir kayıkta toplanmaya çağırıyor milleti!
- Zamanı eğip bükmenin şehveti 21 Aralık 2024 04:15
- Uçucu bir peri masalı 02 Kasım 2024 04:15
- Altın Koza ve kronik festival problemleri 05 Ekim 2024 04:30
- Dibini görmeyen... 31 Ağustos 2024 04:25
- Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor! 10 Ağustos 2024 04:50
- ‘The Boys’ evreni nasıl kuruldu? 03 Ağustos 2024 04:15
- Roma’nın gurbet kuşları! 27 Temmuz 2024 04:25
- En güzeli uzaktan sevmek belki… 20 Temmuz 2024 04:42
- Analardır, adam eden adamı! 13 Temmuz 2024 04:40
- Amerika kimin rüyası? 06 Temmuz 2024 04:46
- Türkiye’nin film festivali rejimi 11 Mayıs 2024 04:15
- Müslüm’ün yapımcısından: Amy Winehouse! 04 Mayıs 2024 04:37