14 Kasım 2020 22:24

Orçun Benli’nin yaratıcı dünyasında hayatın içinden bir film: Gelincik

Gelincik filminin afişi

Gelincik filminin afişi

PAZAR
Paylaş

Yönetmen Orçun Benli’yi 2000’lerin başında tanımıştım. O günlerde Akademi İstanbul’da sinema televizyon bölümünde öğrenciydi. Tanıdığımda heyecanlı, girişken, cesur, düşleri olan, düşlerini gerçekleştirebilecek istek ve kararlılıkta biri olduğunu fark etmiştim. Okul günlerinde kendi projelerinde ya da arkadaşlarının kısa filmlerinde, belgesellerde kameramanlık, montaj dahil birçok alanda çalışmalar yapıyordu. Mezun olduktan sonra sektörde, dizilerde yardımcı yönetmen olarak çalışmaya başladı. Zaman zaman Beyoğlu’da, İstiklal Caddesi’nde karşılaşıyor, ayaküstü sohbet ediyorduk. O sohbetlerimizin birinde “bir Mahir Çayan filmi” yapmak istediğini, yapacağını söylemişti.

Sinema ve 12 Eylül kitabıma çalıştığım, arka arkaya “12 Eylül filmleri” izlediğim günlerdi; kitabı tamamlayıp yayınevine teslim edecekken Orçun Benli de ilk uzun sinema filmi “Bu Son Olsun”u çekmiş, tamamlamıştı. İzlemiş ve kitaba dahil etmiştim. O güne dek izlediğim, kitapta değerlendirdiğim diğer filmlerden ayrı bir yerde duruyordu “Bu Son Olsun.”

1986 yılından itibaren çekilen ve “12 Eylül filmleri” başlığıyla tanımlanan filmleri ele almış, konularıyla inceleyip, değerlendirmeler yaparak genel değerlendirmeye, analize katkıda bulunmaya çalışmıştım. 12 Eylül koşullarında yapılan ikisi de 'Yılmaz Güney filmi' olan “Yol” ve “Duvar” dışında sessizlik 1986 yılında Şerif Gören’in yönettiği, “Sen Türkülerini Söyle” filmiyle bozulur. 

Farklı tarih aralıklarıyla “Bu Son Olsun” (2012) filmine dek süren 12 Eylül filmleri, yaşanan toplumsal dönüşümlere paralel özellikler içeriyordu. Kitapta 38 filmi ele almıştım.

Bütün bu filmleri izledikten sonra, “Beynelmilel, Eve Dönüş, Bu Son Olsun gibi filmleri, - belki birkaç film daha eklenebilir- dışında tutarak toplamından ortaya çıkan, geriye kalan sonucu tek cümlede özetlemek istersek ‘yenilgi, teslimiyet, ‘yılgınlık ve umutsuzluk’ sözcüklerini yan yana/arka arkaya kullanabiliriz. Toplamında anlatılan bir yenilgiler tarihidir” diye yazmıştım, Orçun Benli’nin “Bu Son Olsun”unu da ayrı tutarak. Film eğlenceli ve bir ilk film olarak başarılıydı.

Filmde sokaklarda yaşayan beş evsiz 12 Eylül 1980 sabahı geldiğinde sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalırlar. Ancak onların gidebilecekleri tek evleri vardır; o da yine sokaklardır. Yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte aynı cezaevinde bulurlar.

Bu başarılı çıkıştan sonra yeni filmlerle sürdürür çalışmalarını Orçun Benli. 2014 yılında “Gulyabani”, 2015’de “5 Dakkada Değişir Bütün İşler”, 2017’de “Ver Kaç”, 2017’de “Hep Yek 2” filmleriyle çıkar izleyici karşısına.

GELİNCİK

Orçun Benli’nin “Gelincik” filminden Haziran 2020’de sinema sayfalarında yer alan “Ahmet Mümtaz Taylan ile Kaan Yıldırım’ın rol aldığı Orçun Benli filmi ‘Gelincik’ten ilk teaser yayınlandı!” bilgisiyle haberdar olmuştum. Haberde şu bilgiler de yer alıyordu:

“Yönetmenliğini Orçun Benli’nin üstlendiği ve senaryosunu Şükrü Üçpınar’la birlikte kaleme aldığı ‘Gelincik’ filminin çekimleri geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Birçok projede birlikte görev alan Benli ve Üçpınar ikilisi ‘Gelincik’ filmiyle, daha önce yaptıkları komedi filmlerinin aksine bu defa kara, gergin ve sert bir filmle seyircinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Film 90’lı yılların siyasi atmosferinde ve faili meçhullerin gölgesinde, elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikayesini anlatıyor. Polisiye ve gerilim filmi sevenler için müjdeli haber niteliğinde.”

Filmin katıldığı ve gösterildiği 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ahmet Mümtaz Taylan’a filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü verilmişti. 

Film gece karanlığında polis telsizlerinden geçen anonslarla başlar. Görüntü akan yolda sonradan Ayhan olduğunu öğreneceğimiz film kahramanının yolculuğuna geçtiğinde jenerik de akar yol boyu. Orman içinde, ıssızlığın ortasında bir dağ evine gelmiştir Ayhan. Kimsesiz evde önce anıları olan bazı eşyalardan, objelerden kurtulur çöpe atarak. Yiyecek sorununu çözmek için çıktığı avda bir gelincik vurur. O sırada birden yanında beliriveren gizemli ve meraklı Karadayı ile tanışır. “Gelincik vurmak tavşan vurmaya benzemez. Tavşan hep kaçacağını sanır, döner dolaşır aynı yere gelir. Gelincik öyle değil” diyen Karadayı, eşi vurulan gelinciğin mutlaka geri gelip intikam alacağı konusunda Ayhan’ı uyarır.

Polis eskisi Ayhan, görevden ayrılıp yeni bir hayata başlamak için geldiği bu orman evinde hep peşinde, ensesinde birileri var tedirginliğiyle, paranoyasıyla yaşar. Geçmişinde işkence gibi kara lekeler olan Ayhan, görevdeyken işlediği suçlardan dolayı birilerinin peşine düşeceği korkusuyla yaşıyordur. Peşindeki gelincik midir, Karadayı mı, yoksa karanlık geçmişi mi? Tüm bu soruların yanıtı ormanda bulduğu bir toplu mezarda mı gömülüdür?

Ekip olarak “kaldırdıkları” birine işkence yaparlarken diğer polisle işkence sesleri arasında kızlarını, çocuklarını konuşmaları, yıllardır sorulan “İşkenceciler evde eşlerinin, çocuklarının yüzüne nasıl bakıyor, başlarını nasıl okşuyorlar?” sorusuna gönderme olarak dikkat çekici. Ay sonunu çıkaracak bir maaşları bile yoktur fakat memuru oldukları devlet adına insanlara acı çektirmeyi, yok etmeyi seçebiliyorlardır; ülke, insanının sahici fotoğrafıdır bu.

Karadayı’nın anlattığı av hikayeleri, yok edici avcı bir polisken yaşadıklarını, yaşattıklarını anımsatır Ayhan’a; yer aldığı operasyonlar, yok ettiği insanlar canlanır gözünde. Bugünle, geçmiş, gerçekle hayal birbirine girmiştir. Ayhan kimdir, Karadayı kim?

“Bu Son Olsun”la kendi sesini, kendi dilini kısa sürede bulacağını hissettiren Orçun Benli, yaptığı filmlerle bu arayışında epey yol almış. Gelincik’le de Şükrü Üçpınar’la birlikte kotardıkları çalışılmış senaryodan, müzik kullanımına, kurgusuna, filmin atmosferine katkı sunan doğal ışık kullanımına kadar bunu göstermiş. 

Orçun Benli, “Tam da hayatın içinden” bir film yapmış.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa