Seyit Rıza ve Dersim sözlüğü!

Fotoğraf: Wikimedia Commons 

Kürtçe-Türkçe yayınlanan kültür sanat politika dergisi dilop’un Kasım/Aralık sayısının kapağındaki başlık: 

‘Sözcük değil, sözlüktür Dersim!’ 

Şair Sezai Sarıoğlu’nun dergideki yazısından kapağa taşınmış. O özgün üslubuyla Dersim’i anlatan Sarıoğlu şöyle yazıyor: “Dünya görüşünüzü ve kalbinizin yerini unutmadıysanız, ‘Dersim, sözcük olmanın ötesinde insanı yüzleşmeye davet eden bir sözlüktür...” 

Öyledir.

Dersim’i ‘sözlük’ yapan birçok şeyden bahsedilebilir. Endemik türleriyle, vadileriyle, Munzur’uyla... İnsana, insanlığa ve cümle canlıya emanet bir ‘eko sistem’in armağan ettikleriyle, özgün bir coğrafyadır...

İnançlarıyla da öyledir. Bildiğimiz ‘dört kitabın’ dördüne de sıkıştırılamayacak inançlarıyla... 

Taşın da ağacın da suyun da bir canı vardır deyip, ziyaret bellediği taşlara, ağaçlara, yaşam kaynağı Munzur’a dua eden, kuşaklar ötesinden miras hümanizmasıyla...

Evet, coğrafyası, inanç ve insanî değerleri Dersim’i ‘özel’ kılan boyutlar... Sadece bu değil ama. 

İmrendirici olduğu kadar, bu özgünlük hep ‘bela’ açmıştır başına Dersim’in! Ayrıksılığı, tarihinin her aşamasında, ‘halledilmesi gereken bir sorundur’ birileri nezdinde. Osmanlı’dan günümüze uzayan ve en kanlı durağı ’38 Tertelesi’ diye anılan trajik bir öyküdür bu. Resmî tarihte yer bulmaz ama resmî belgeler ve canlı tanıklıklarıyla sabit 1937-38 kırımı, Dersim’i bir şehirden ötesine taşıyıp sözlükleştiren en kritik başlıktır aslında. 

***

Bugün 15 Kasım... 

Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 83’üncü yıldönümü. 

Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Fındık Ağa, Hesenê İvraimê ve oğlu Resik Uşen ile birlikte Elazığ Buğday Meydanı’nda 15 Kasım 1937’te idam edildı Seyit Rıza... 

İdama ‘uygun olsun’ diye Seyit’in yaşının küçültülüp oğlunun yaşının büyütülmesi de dahil, hukuksuzlukları arşa çıkmış dava sürecini; ‘beni oğlumdan önce asın’ şeklindeki son talebinin bile gözetilmemesini, ve o yaşlı insanın idam sehpasına dimdik yürüyüşü, gecenin karanlığına “Ayıptır, cinayettir” diye haykırışı... 

Hepsini bizzat idam için özel görevlendirilmiş dönemin emniyet müdürlerinden (sonrasının has devlet adamı) İhsan Sabri Çağlayangil’in anlatımlarından öğreniyoruz. 

Çağlayangil, sadece idam gecesini değil, öncesini de anlatıyor: “Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti...”*  

“Yediden yetmişe kesilen, fare gibi zehirlenen Dersim Kürtleri”!

Neden?

Kabul etmemişler!

Neyi peki?

Meseleye asgari ilgisi olan herkes bilir ki Dersim, daha ‘25’lerdeki Şark Islahat Planı’ndan itibaren yürürlüğe sokulan devlet stratejisi açısından “halledilmesi gereken bir çıbanbaşıydı”! 13 yıllık bir hazırlık sonrası yapılan bir toplu kırımdır sözkonusu olan. Öyle, devlet yöneticileri bir sabah uykularından uyanıp “hadi Dersim’i kıralım” demediler yani. 

Öncesi var.

Tek milletçi, tek dilci, tek dinci bir sistemdi yaratılmak istenen… Sadece Türkçe konuşan, kendisini Türk olarak tanımlayan, Sünni İslamın devletçe formatlandırılmış biçimini dini belleyen bir “millet” kurgusuna uymuyordu Dersim.  Kürttü, Alevi-Kızılbaştı. ‘Tek’e bağlanması, Türk-Sünni potasında eritilmesi gerekiyordu. 

İşte bu ‘tektekçi’ inşada “çıbanbaşı” bellenmişti Dersim.

Bellendi de noldu?

“Dersim davası bitti.” 

Öyle mi gerçekten? Bitti mi? 

Fare gibi zehirleyince, kesince, yaşını küçültüp/büyütüp idam edince, mezar yerleri bile olmayınca bitiyor muymuş davalar? 

***

“... Ve her geçen gün biraz daha öğreniyoruz bu topraklarda her inkârın altında yakın ya da uzak tarihli bir toplu mezarın yattığını... Toprağa yalnızca ölülerin değil, hakikatlerin, dillerin, kültürlerin, kelimelerin gömüldüğünü... Zamanla kabaran toprak yalnızca ölüleri, kemikleri değil hakikatleri de geri verir. Zaman’ın rüzgârı estikçe toprağın altına gömülen ne varsa yavaş yavaş çıkmaya başlar ortaya.”**

Murathan Mungan’ın dediği ‘zamanın rüzgârı’ esti ve Dersim’in gerçeğini de çıkardı ortaya. 

Görüldü ki hiç de ortadan kalkmamış ‘Dersim davası’.

Demenanlı silahşorlar Silê Pıtê ile Hesê Gevê’nin efsaneleşen direnişleri, sonrasında demokrasi ve özgürlükler mücadelesine evrilerek yeniden boyutlandı Dersim’de. 

Bitmeyen davadır ki, hep ‘güvenlik’ politikalarının konusu yapıldı Dersim. 

Yazının sonunda dilop’un sunusuna dönelim: 

“1937/38’de yaşanan ve yerelde ‘Tertele’ diye bilinen Dersim katliamı da ‘güvenlik harekâtı’ olarak geçti devlet arşivlerine. Terteleyi yaşayanlar açısından ise yitirilenlerin acılı anıları, yurtsuzluk ve sürgün hikâyeleriyle dile getirilen bu gerçeklik, hâlâ duyulan bir ‘güvensizlik’ hissinin de nedeni oldu. 83 yıl önce idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları da dahil, ‘özür dilenmeyen Dersim’, bahsettiğimiz ‘güvenlik-güvensizlik’ sarkacının konusudur hâlâ...”

Bahsedilen ‘özür’, 2011’de sırf muhalefeti sıkıştırmak babında ağızdan çıkmış “gerekirse özür de dilenir” sözündeki gibi değil elbette. 

‘Özür’ de ‘yüzleşme’ de ancak bütün siyasi ve hukukî boyutları kapsayan bir hesaplaşmaya işaret ediyorsa anlamlıdır. 

Ancak öyle ‘güne’ ve hayata dokunulabilir...

83 yıl önce asılan Seyit Rıza ve arkadaşlarının bugün de Dersim’in gününe ve hayatına tam içinden dokundukları gibi...

* https://www.hurriyet.com.tr/kilicdaroglu-sordu-caglayangil-yanitladi-konu-dersim-15608090

** Murathan Mungan, Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle Bir Dersim Hikâyesi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et