Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat

Sermayenin yeni hafif piyadeleri

Geçtiğimiz hafta Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbangulu Berdimuhammedov, Alabay cinsi köpeği için başkent Aşkabat’a dev heykel diktirdi.

Eski bir Sovyet Cumhuriyeti olan Türkmenistan’da, zenginlikler artık halkın değil oligarkların elinde. Açlıkla yüz yüze kalan yüz binlerce emekçi ise yurt dışına çıkarak göçmen işçi durumuna düştü. Bu ülkelerden biri de Türkiye.

İşte o göçmen işçilerin, kendi vatanı Türkmenistan’da, başkanın köpeği kadar değeri yok.  

BİR KİTAP

Taner Akpınar’ın Kor Kitap’tan çıkan “Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri - ‘Kaçak’ Göçmen İşçiler” kitabı, ülkemize çalışmaya gelen Türkmenistanlı işçilerin inşaat sektöründe nasıl bir sömürüye maruz kaldığını anlatıyor. Sadece Türkmenistanlılar da değil; Azerbaycanlı, Gürcistanlı, Afganistanlı toplam 35 göçmen işçiyle konuşmuş Akpınar. Farklı topraklardan gelseler de sömürü çarkında “kaçak işçi” olarak yaşadıkları hikaye bir.

1 yıl önce iş kazası yaptım ve parmağım koptu. İşveren ilgilenmedi bile. Doktora gitmek için para bulamadım, bez sardım kopan yere, kanamayı durdurmak için, parmağım yok şimdi” diyor Azerbaycanlı bir işçi. Çok değil 7 lira cepte kalsın diye banyo yapmak için Iğdır’dan Nahçıvan’a gidip gelen göçmen işçilerin öyküsü de cabası.

Türklerin tek bildiği söz ‘hadi hadi, çabuk çabuk’, başka söz yok. Hiç durmadan sürekli çalıştırıyorlar bizi” diyor bir başkası. O da Türmenistanlı. Yani “soydaşlık” kavramı iş bulmada ne kadar minnet duygusu yaratsa da; sömürü katmerleştikçe bu kavram anlamını kaybediyor.

İstanbul’dan Iğdır’a uzanan saha çalışmalarında Akpınar, etnik yakınlaşmanın sömürüyü nasıl perdelediğine de ayna tutuyor. İnşaatlarda çalışan Kürt işçilerle yurt dışından gelen göçmen işçiler arasında kışkırtılan rekabet bunun bir örneği. 

Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri kitap kapağı.

SÖMÜRÜ ŞEMASI

Peki göçmen işçiler Türkiye’de nasıl iş buluyor ve inşaat sektöründe sömürü mekanizması onlar üzerinden nasıl işliyor?

İş bulma bürosu gibi çalışan yapılar, malzeme satarken yanında göçmen işçi pazarlayan nalburlar, taşeron firmalarla göçmen işçiler arasında mekik dokuyan komisyoncular… Bütün bu simsar zinciri sistematik bir sömürü zeminine işaret ediyor. Akpınar’ın saha deneyimlerinden edinerek sunduğu şu şema ise çarkı anlamayı kolaylaştırıyor:

Asıl işveren - Asıl işverenden ihale alan firma - Asıl işverenden işi alan firmanın bu işi başka bir taşeron firmaya vermesi - Bu ikinci firmanın işi parçalayarak daha küçük ölçekli taşeron firmalara vermesi - Taşeronların işi ustalara ya da çavuşlara vermesi - Ve son olarak hep birden “kaçak göçmen işçiler”in tepesine binilmesi.

KAÇAK MI KAÇAK KONUMUNA DÜŞÜRÜLENLER Mİ?

Marx’ın yedek işçi ordusu tanımından hareketle kitaba “Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri” adını veren yazar, göç ve göçmenlik üzerine piyasada dolaşan hegemonik piyasa kavramlarıyla da çatışıyor. Liberal akımların göçü “Akılcı bireylerin eylemi” olarak değerlendiren tezine karşılık; göçmen ağları üzerinde hem sermayenin hem de hükümetlerin bariz rolünü gözler önüne seriyor.

Göçmenler gerçekte kaçak mı yoksa kaçak konumuna düşürülenler mi? Göçmen işçiler “Akılcı birey eylemi olarak” kendileri mi ülkeden ülkeye geliyorlar yoksa artı-değer elde edilmek üzere sermaye tarafından mı taşınıyorlar?

Yazar, köşeli sorular eşliğinde kaçak konuma düşürülen emekçilerin aslında engellenmediğini, sadece yasal statülerinin engellendiğini belgeliyor. Göç kavramına Marksist pencereden yaklaşan Akpınar, kapitalist birikimin sermayenin kendini sürekli olarak genişletebilmesi için gerekli olandan çok daha fazla bir emekçi nüfusu durmadan ürettiğini belirterek; göçmen işçilere neden ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.

“Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri”nin odaklandığı bir diğer mesele de çalışma hayatında enformelleşme ve bu enformelleşme ile göçmen işçiler arasındaki bağ. Yazar, 1980 sonrası uygulanan neoliberal ekonomik politikaların, kayıt dışı çalışmanın önünü nasıl açtığını göstererek; esnekleştirilmiş iş gücü piyasalarıyla işçi sınıfının nasıl baskı altına alındığını anlatıyor. Yedeğin de yedeği olarak kullanılan göçmen işçiler sermaye için burada bir başka “piyade” anlamı kazanıyor. TİSK Başkanı Refik Baydur’un “Gerekirse eski Sovyet cumhuriyetlerinden ayda 80 dolara çalışacak işçi getirebiliriz, Rusya’da işçiler 50 dolara çalışmaya dünden razı” sözleri de kitabın bir diğer güçlü kanıtı.

VAN

Son dönemde Van’da artış gösteren göçmen ölümleri de Akpınar’ın kitabından bağımsız değil. Zira tıkabasa doldurulmuş bir minibüste yahut Van Gölü’nün dibindeki batık bir teknede can veren bu insanlar, Türkiye ile birlikte batı kapitalizmine artı-değer üretmek için taşınan hafif piyadeler.

Mültecilerle Dayanışma Ağı’nın incelemelerde bulunmak üzere 3 günlük ziyaret için gittiği Van’da, göçmenleri taşıyan bir minibüsün devrilmesi  sonucu 2 kişi öldü 33’ü yaralandı. Cuma günü yaşanan bu olay, kayıt dışı göçmen emeği transferinin Türkiye’de hâlâ dimdik ayakta olduğunu bir kez daha gösterdi.

AKADEMİK CESARET

“Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri”, Taner Akpınar’ın aynı zamanda doktora tezi olan “Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı / Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü” ile birlikte okunabilir. Saha çalışmasının ayrıntılarına buradan ulaşmak mümkün.

Göçmen işçilerin yanı sıra Akpınar’ın işçileri kaçak çalıştıran işverenlerle görüşme çabası da takdire değer. Tehdit pahasına bu erdemi gösteren akademik cesaret, göçmen işçiler kadar Türkiye işçi sınıfının hazinesine de değerli bir katkı sunuyor.

Kitabı amfide ders dinler gibi okudum, tavsiye ederim.

Evrensel'i Takip Et