18 Kasım 2020

Koronavirüs, Kavala ve cezasızlık politikası

Fotoğraf: Engin Akyurt/Unsplash

Sevgili okuyucularım, bu haftaki yazımda üç konuya değinmek istiyorum. İlki koronavirüs (covid-19) hakkında. Biliyorsunuz, koronavirüs ve insan hakları açısından olası etkileri hakkında yazılmış çok iyi yazılar yayımlandı şimdiye kadar. Onlardan birisi aylar önce (6 Nisan 2020) Avukat Deman Güler tarafından yazılmış olan “25 maddede korona salgınının insan haklarına etkisi” başlıklı Duvar gazetesinde yayımlanmış yazıydı. (*)

Deman Güler’in yazısında yer alan hak ve özgürlükler şöyle sıralanmış:

1- Güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkı, 2- Sosyal güvenlik hakkı,  3- Ailenin korunması hakkı,  4- Eğitim hakkı, 5- Yiyecek, giysi ve barınma hakkı, 6- Herkesin fiziksel ve ruhsal sağlığını gerçekleştirmesi hakkı, 7- Çevresel ve endüstriyel hijyen koşullarının sağlanması hakkı, 8- Kültürel yaşama katılma hakkı, 9- Bilimsel gelişmelerden ve bunların uygulanmasından yararlanma hakkı, 10- Kadın hakları, 11- İfade özgürlüğü, 12- Engelli hakları, 13- Su hakkı, 14- Irkçılık yasağı, 15- Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, 16- Toplantı özgürlüğü, 17- Kamu hayatına doğrudan ya da temsilciler eliyle katılma hakkı, 18- Göçmen işçiler ve ailelerinin korunması, 19- Çocuk hakları, 20- Mülteci hakları, 21- Borçlar için hapis yasağı, 22- Seyahat özgürlüğü, 23- Özel hayatın gizliliği, 24- Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü ve 25- Yaşam hakkı. 

Dünyada ve Türkiye’de yaşananlara baktığımızda, ne kadar haklı ve yerinde tespit ve öngörüler olduğu anlaşılıyor.

İkinci olarak değineceğimiz konu, Osman Kavala ile ilgili olarak mahkemeye HSK tarafından yazılmış olan yazı hakkında olacak. Kavala davası, Selahattin Demirtaş ve Ahmet Altan davaları ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesinin ihlalini oluşturan örnek davalardandır. Ne diyordu “Hakların kısıtlanmasının sınırları” başlıklı 18. madde?

“Bu Sözleşme’nin hükümleri gereğince, sözü edilen hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar ancak öngörülen amaçlar için uygulanabilir.”

Yani siyasi amaçlar için bir siyasi muhalifinizi (Demirtaş örneği), insan hakları, kültür ve demokrasi konularında çalışan STK liderini (Kavala örneği) ve düşüncelerini beğenmediğiniz gazeteci ve yazarları (Ahmet Altan örneği) cezalandıramazsınız. Cezalandırırsanız bu 18. maddenin ihlalini oluşturur. Gerçekte bu kişiler ve benzer durumdaki (belediye başkanları, gazeteciler, yazarlar, milletvekilleri, siyasi parti üye ve yöneticiler, hak arayan işçiler, emekçiler, yüksel direnişçileri, KHK mağdurları, barış akademisyenleri, tabip odası yöneticileri) yasaları ihlal ettikleri için değil, siyasi amaçlarla cezalandırılmışlardır, cezalandırılmaktadır.

Üçüncü konuya geliyoruz. Bir de cezalandırılmayanlar var. İnsan hakları ihlalcisi kamu görevlileri cezalandırılmıyor. Bu konuda devletçe bir politika uygulanıyor. Bu politikanın adı, cezasızlık politikasıdır. Çok eski bir tarihi vardır.

Cezasızlık ne demek? Cezasızlık, ağır insan hakları ihlallerinin faillerinin, bu ihlallerin sorumlusu olan kamu görevlilerinin, araştırılmaması, bulunmaması, bulunanların soruşturulmaması, kovuşturulmaması, yargılanmaması; yargılananların ise cezalandırılmaması halidir. Bir durumdur yani, cezasızlık.

İnsan hakları savunucuları da cezasızlığa karşı mücadele ederler. Cezasızlığa karşı mücadele hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşam bulması için verilen bir mücadeledir aynı zamanda (Cumartesi Annelerinin onlarca yıldır gözaltında kaybedilenlerin akibetlerinin açıklanması, faillerinin bulunması, yargılanması ve cezalandırılması için verdikleri mücadele, tipik cezasızlığa karşı mücadelenin örneğini oluşturmaktadır.)

Hukukun üstünlüğü AİHM’nin Silver ve diğerleri/İngiltere (1983) kararında belirttiği gibi, hak ve özgürlüklere kamu görevlilerinin (devletin, hükümetin) müdahalesinin etkili hukuksal denetimi anlamına gelir.

Üçüncü konumuzu Kemal Kurkut’u öldüren kamu görevlileri polisler hakkında verilen beraat kararı nedeniyle dile getiriyoruz. Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamalarına katılmak isteyen Kemal Kurkut, alanın girişindeki kontrol noktasında, barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmişti.

Yargısız infazı fotoğrafıyla belgeleyen gazeteci yargılanıyor. Silahsız, üstü çıplak genç, arkasından ateş eden polislerinin kurşunuyla katlediliyor. Şahitli-ispatlı bir durum var. Ama öldüren polise beraat kararı veriliyor.

Cezasızlık, eğer, yanlışlıkla bir dava açılmışsa, kamu görevlisinin beraati demek.

Devletin, kendisini, kendi yargısıyla aklaması demek!

Cezasızlık politikasının bir türü olarak…

* https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/04/06/25-maddede-korona-salgininin-insan-haklarina-etkisi 

Evrensel'i Takip Et