18 Kasım 2020 23:46

Erdoğan’ın acı reçetesi

Erdoğan açıklama yapıyor

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Birkaç ay öncesine kadar ‘uçuşa geçen’ hatta ‘pik yaptığı’ iddia edilen Türkiye ekonomisi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ve ekonomi yönetimindeki değişim sonrasında birdenbire ‘acı reçete’ uygulanacak noktaya geldi.

24 Ocak kararları sonrasında başlayan, yıllar içinde büyük ölçüde yabancı sermayeye ve sıcak paraya bağımlı, üretimden çok tüketime ve borçlanmaya dayalı politikaların biriktirdiği ağır sorunlar Türkiye ekonomisini sürekli birbirini tekrar eden kısır bir döngünün içine hapsetmiş durumda.

Ekonomide ‘Yeni bir seferberlik başlattıklarını’ ifade eden Erdoğan, ‘Ekonomide acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan çekinmeyeceğiz’ dedi. Ekonomide yaşanan ağır sorunlar karşısında çözüm olarak geçmişte IMF programlarını hatırlatan ve toplumun hafızasında derin izler bırakan ‘acı reçete’ uygulayacaklarını açıkladı.

Türkiye’nin temel ekonomik göstergelerinin her geçen gün daha da kötüleşmesi, ekonomide ülkenin geleceğini ipotek altına alan yanlış karar ve uygulamaların sayısını arttırdı. İşin ilginç tarafı, her fırsatta IMF karşıtı söylemler kullanan Erdoğan’ın çözümü, IMF’nin kemer sıkma politikalarını hatırlatan ‘acı reçete’ uygulamasını önermek oldu.

Erdoğan’ın uygulamaktan çekinmeyeceklerini söylediği ‘acı reçete’ ile hayata geçirileceği iddia edilen ‘piyasa dostu’ ekonomik reformların tamamının emek ve halk düşmanı politikalar olacağı konusunda en küçük bir şüphemiz yok. Öyle anlaşılıyor ki iktidar, önümüzdeki dönemde tamamen ‘yerli ve milli’ karakterli bir ‘IMF’siz IMF programı’ uygulamak için hazırlık yapıyor.

Kemer sıkma politikaları denilince ücretlerin baskılanması, temel tüketim ürünlerine yönelik kapsamlı bir zam yağmuru ve yeni vergi artışları ilk aklımıza gelenler. Bu durumun yaratacağı üretim ve istihdam kayıplarının işsizliği ve yoksulluğu daha da arttırması kaçınılmaz.

Kovid-19 salgını ile ekonomik kriz süreci iç içe geçmiş bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Salgının yarattığı iş ve gelir kayıpları ekonomik sorunları daha da arttırırken, ‘piyasa dostu, emekçi düşmanı’ politikaların altında ezilen milyonlarca emekçinin yaşadığı borç ve geçim krizi daha önce hiç olmadığı kadar derinleşmiş durumda.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezinin eylül sonu itibarıyla yayımladığı son verilere göre eylül 2019’da 31 milyon 375 bin kişinin 572 milyar lira bireysel kredi borcu varken, bu yıl aynı dönemde borçlu sayısı 2 milyon 268 bin artarak 33 milyon 643 bin kişiye, borç miktarı ise yüzde 46 artışla 837 milyar liraya yükselmiş. Eylül sonu itibarıyla ödenmemiş bireysel kredi ve kredi kartı borcu olan kişi sayısı ise 3 milyon 498 bin. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezinin (BETAM) araştırmasına göre bu yılın şubatından eylülüne kadar ortalama kişisel gelir düzeyi yüzde 4.6 azalırken hanelerin yüzde 43’ünün borçları artmış.

‘Acı reçete’ ifadesi, iktidarın öncelikli hedefinin bir taraftan kaynakları sermayeye aktarmaya devam ederken, diğer taraftan bütçe açığının kapatılması için tedbirler alınacağı, bunun için başta asgari ücret zammı olmak üzere, zam oranlarının düşük tutulacağı, yüksek oranlı vergi artışları ve temel tüketim ürünlerine zamların peş peşe geleceğini tahmin etmek zor değil. Emekçilerin yaşam koşullarının salgın ve ekonomik daralmayla birlikte çok daha ağırlaşması yetmiyormuş gibi, krizin bütün faturası bir kez daha emekçilere ödetilmek isteniyor.

Erdoğan’ın acı reçetesinin ortaya çıkaracağı faturanın tamamen emekçilerin sırtına yıkılması konusunda, toplumun örgütlü güçlerinin ve halkın geniş kesimlerinin ekonomide yapılan yanlışlar karşısında yeterince sesini yükseltmemesi ve tepkisiz kalmasının da büyük payı olduğunu, bu durumun devam etmesi halinde daha çok acı reçetenin gündeme geleceğini göz ardı etmemek gerek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa