19 Kasım 2020 23:45

Gazoz, sakız ve reformlar!

Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA

Paylaş

Dini fanatizmin son marifetlerinden birini herhalde biliyorsunuz. İstanbul’da F1’i kazanan takım zaferini gazoz patlatarak kutladı. Gazozun elbette bir sorumluluğu yok, o görevini yapmış, kazananların geleneksel olarak patlattığı şampanya gibi köpürmüş. Sakız ise yeni reform müjdesinin simgesi. Nasıl oldu derseniz onun izahı da şöyle; iktidar her çıkmaza girdiğinde hukukta, ekonomide reform müjdesi veriyor. Gerçi şimdiye kadar ilan ettiği tüm reformlar geriye doğru yapılan hamlelerin adı oldu ve reform bu nedenle iktidarın çiğneyip attığı bir sakız oldu.

Hukukta ve ekonomide reformun ilk adımı bir mafya bozuntusunun ana muhalefet partisinin liderini tehdit etmesi ile atılmış durumda. Öncesinde de “derin” işlere yeniden soyunduklarını müjdelercesine Ağar, Eken, Alan ve Çakıcı birlikte bir fotoğraf vermişlerdi. Ana muhalefet partisinin faaliyetlerini açıkladığı kitap toplatılıyor, bir gazeteci “Savunma bakanı ile pikniğe bile gitmediği” için ceza alıyor. Her gün yeni bir hukuksuzluğun adaletsizliğin haberini alıyoruz.  Cezaevleri gazetecilerle dolu ve cumhurbaşkanına hakaretten ceza alanlara özel yeni bir cezaevi yapılsa burası üç günde kapasitesini aşacak durumda. Köpürt gazozu, çiğne sakızı, patlat balonu.

 Ama işler bu kadarla kalmayacak. Ekonomideki reformun ilk örneği olarak “acı reçete”nin müjdesini en tepedeki bizzat verdi. Halkımız sanki bolluk ve refah içinde yaşıyordu, biraz tasarruf ederse ülke kalkınmada ve üretimde şahlanarak ilk üç ekonomi arasına girecekti! Oysa kriz ve üzerine gelen salgın koşulları zaten işçi ve emekçi halkın belini büktü, nefesini kesti. “Acı reçete” işte bu koşullarda gündeme giriyor. Bu reçetelerin yabancı, yerli sermayeye sunulan yeni fırsatlar, halk için yaşam ve çalışma koşullarının daha da ağırlaşması demek olduğunu yeryüzünde bizim halkımızdan daha iyi bilen bir halk var mı acaba? Kuşkusuz benzer koşulları yaşayan halklar var ve onlarda bu işlerin böyle yürüdüğünü en az bizim kadar biliyorlar.

 “Acı reçeteyi” gündeme getiren acı gerçek şu, ekonomi dibe vurmuş durumda. Kovid-19’un ağır hastaları yoğun bakıma alınıyor ve makine ile nefes alıp veriyor. Ekonominin durumu da tam olarak böyle. Bankalara, enerji şirketlerine, inşaat tekellerine, otomotive verilen teşvikler, aktarılan fonlar, sağlanan vergi avantajları, merkez bankasında biriken fonların iç edilmesi, işçilerin birikimlerinden sermayenin fonlanması, ülkenin en değerli varlıklarının tefecilere rehin verilmesi vb. ekonomiyi yoğun bakımdan çıkaramadı. Şimdi ek vergiler, zamlar sırada bekliyorlar. Bu arada para pul oldu, borç anapara ve faiz ödemeleri, garantili firmalara aktarılan paralar hiç aksamaya uğramıyor.

Bu koşullar iktidardakiyle, muhalefettekiyle partilerdeki çözülmeyi de hızlandırıyor. Ülkede neredeyse parti enflasyonu var. Yakın zamanda pek çok parti kuruldu ve yeni kurulacak olanlar da yolda. Sermaye ve sömürü düzenini korumaya yeminli bütün bu partiler bu olup bitenler hakkında halka ne diyorlar? Halkı mücadeleye çağıran, bütün bu olup bitenden halkın sorumlu olmadığını ve krizin yükününde halkın sırtına yıkılamayacağından söz eden, onları mücadeleye çağıran var mı? Üstelik bunların içinde ana muhalefet partisi gibi “Eğer olumlu kararlar alınırsa destekleyeceklerini” açıklayanlar da var. Ama gerçekler ne ekonomik ve siyasi sorunların üstesinden gelinmesinin ne de salgının yayılmasının önlenmesinin bu iktidardan kurtulmadan gerçekleşmeyeceğini açıkça kanıtlıyor.

 Öte yandan bütün bu olup bitenler sanki sendika üst yöneticilerini hiç ilgilendirmiyor! Topun ağzındakiler sanki bir kez daha işçi ve emekçiler değil. Oysa esnek çalışmanın getirilmesine ve kıdem tazminatının gasbedilmesine karşı zayıf da olsa bir hayatiyet belirtisi göstermişler, işçiler biraz hareketlenmiş, bu maddeler torba yasadan çıkarılmıştı. Eğer iktidarın zayıf karnından söz edilecekse bu zayıf karın işte tam da burasıdır, yani işçi ve emekçilerin kitlesel mücadelesi. Bütün deneyimler gösterdi ve kanıtladı ki, iktidarın ve sermayenin saldırıları ancak birleşik bir işçi ve emekçi hareketi ile püskürtülebilir ve bu adımı atmak için bugünkü koşullardan daha uygun koşullar pek nadir bir araya gelebilir. Biraz yetenek, biraz cesaret, biraz ön açma; bugün gerekli olan bu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa