20 Kasım 2020 23:46

Değneğin faiz ucu da kur ucu kadar boklu!

Fotoğraf: AA

Paylaş

Faiz kararı öncesinde öyle bir yargı oluşturulmuştu ki... Faiz mutlaka artmalıydı!

Faiz artışı beklentisiyle dolar, avro değeri gerileyince… ‘Kurları bu düzeyde tutabilmek için faizi artırmaktan başka çare yok’ korosunun sesi iyice yükselmişti.

Koro sesini yükselttikçe, ‘Faiz artışı ciddi düzeyde olmalı’ algısı yerleşiyordu.

Maazallah faiz artmazsa ne döviz gelirdi ülkeye… Ne de parası olanın dövize kaçışı durdurulabilirdi. Yüksek kur ülke ekonomisini batırırdı!

Kurtuluş faizde’ korosunun gürültüsünün altında şu KRİTİK SORU ezilip gidiyor, duyulmaz oluyordu: Yüksek döviz kuru vatandaşı dövüyordu da faiz vatandaşı ezmeyip seviyor muydu ki?

***

Merkez Bankası faizi artırdı. Hem de ağırlıklı olarak beklenen düzeyde: 4.75!

Yorumlar: Merkez beklentileri karşıladı!

İyi de beklentisi olan kimdi? Soluğunu tutmuş kararı bekleyen kimdi?

Cevap: Piyasa!

Kim bu piyasa?

Sermayedarlar. Finans kapital tabi ki.

Onlar rahatladı. Piyasaların rahatlaması hepimizin rahatlaması anlamına mı geliyor ki?

KRİTİK SORU: Kimler bunalacak?

***

Bunca sevinç çığlıklarının altında hafıza tazelemekte fayda var. 

Tarih: 24 Eylül 2018.

Merkez Bankası 6.25 puanlık faiz artışına gitti. Şimdikinden 1.5 puan daha fazla.

Yine piyasalarda alkış kıyamet!

Gel gör ki… Faizle ödediğimiz onca ‘acı bedelin’ sonunda geldiğimiz yer iki yıl önceki nokta oldu; faiz artışı ve önümüzde yeni bir acı reçete!

Bir KRİTİK SORU daha: Piyasaların derdine derman olan faiz birilerine sürekli acı bir reçete hazırlayıp duruyor mu?

***

Faiz kararından bir gün önce

“Yüksek faizle gerçek anlamda yatırım, istihdam üretim yapabilir miyiz. Yüksek faize yatırımcımızı ezdirmememiz gerekiyor”

Türkiye Ekonomi Şûrasında edilen bu sözler şöyle servis edildi haber ajanslarınca; Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yüksek faiz çıkışı.

Bir gün sonra, faiz kararının akşamı

Erdoğan Türkiye İhracatçılar Meclisi heyetiyle buluşuyor. Merkez Bankası faiz yaklaşık 5 puan artmış. Cumhurbaşkanından tek bir faiz lafı yok*.

Onun yerine hamasi laflar var: “Demokrasimizi, hak ve özgürlükleri, hukuku güçlendirerek ekonomimizi büyüteceğiz”.

***

Bırakalım öncesindeki, ‘Faizi indirmeyeni, laf dinlemeyeni görevden alırım’ efelenmelerini. ‘Faiz sebep enflasyon netice. Faizi indireceğiz enflasyonu aşağı çekeceğiz’ tezinin çöpe atılışını…

Bir gün önceki ‘Ezdirmememiz gerekiyor’ çıkışı neden yenilip, yutuldu? 

Bu soruya ‘tutarsızlık’, ‘bel kemiksizlik’ diye cevap vermenin faydası da gereği de yok. İktidar duvara toslayıp, yön değiştirmişken peşine düşülecek bir KRİTİK SORU da şu: Duvara toslandığında ezilenler için şimdi gidilen yönde bir çıkış var mı?

BEDELİ AĞIR OLACAK

Duvara toslama ile gündeme gelen ‘acı reçete’ ile bir kez daha gördük ki…

“Büyük ve güçlü” ülke olduğunu iddia eden Türkiye ekonomisi yabancı kaynak girişi olmadan büyüyemeyen... Uluslararası sermayeye kıyak bir değerlenme ortamı sunmadan yol alamayan bağımlı bir ülke!

İşte bu bağımlılıktan dolayı finans çevreleri beslenirken vatandaşın cebine, boğazına el atılacak.

Faiz artışıyla birlikte tüketim frenlenecek. İç talep (birkaç ay sonra) zayıflayacak.

İşsizlik, pandemi derken ekonomik durumları ağırlaştığı için tüketemeyen milyonlar artık kredi ile de tüketemeyecek.  

Son verilere göre kredi faizleri tüketici için yüzde 18 iken ticari kredilerde yüzde 16.70 düzeyindeydi. Faizler artığı için kredi kullanımı hızla aşağıya düşüyordu.

Yeni faiz artışıyla birlikte kredi faizi de birkaç hafta içinde yüzde 20’ye çıkar. Kredi ile tüketim de dibe doğru gider.

Salgın döneminde sağlanan güçlü kredi ile artan iç talep ithalatı da artırmıştı. Zira üretim ithalata bağımlı. Şimdi ithalat azalır ama üretim de geriler.

Kovid vakalarının tırmanışı ile artan karantina önlemleri ekonomide daralmayı büyütür.

Bedeli işsizlik olur.

Resmi rakamların ötesinde gerçekte yüzde 30’a (sayı olarak 10 milyona) dayanan işsizliğin daha da artacak olması korkunç değil mi?

Kredi faizleri bir hükümet zoruyla yüzde 10’a kadar indirildi. Kredi almayanı adeta dövdüler. Şimdi ne olacak?

İşler iyi gitmeyince, yüzde 10 cazip geldiği için alınan kurumsal krediler, 3 ayda bir yeniden faizlendirildiği için şimdi yüzde 20’ye dayanınca kaç esnaf perişan olacak? Kaç KOBİ batacak acaba?

Pandeminin zararını azaltmak için krediye koşması nedeniyle, borçlu küçük işletmelerin sayısı 3 milyonu aştı. Varın olası enkaz hesabını siz yapın!

Sadece kısa vadeli kredilerle çalışan esnaf ve KOBİ’ler etkilenmeyecek. TL borçların bir kısmı sabit faizli ve değişen faizlerden etkilenmeyecek olsalar da kredi kartı borcunun minimumunu ödeyen ailelerin (Ki bu sayı milyonları buluyor) son faiz artışından etkilenmesi kaçınılmaz.

Faiz yükü artan, TL ile borcu olan şirketler bu maliyeti çalışanına yansıtacak. Ücret ve maaşlar baskılanacak. Üstelik enflasyon önümüzdeki günlerde daha da artacakken yaşanacak bu baskılama.

Bu tespiti ben değil Merkez Bankası yapıyor: “Türk lirasındaki değer kaybının gecikmeli etkileri, uluslararası gıda fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki bozulma enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir”.

Hayat pahalılığı artarak devam edecek. Yani bir başka bedel, işini kaybetmediği için şanslı sayılacak çalışanın daha da yoksullaşması olacak.

Ayrıca enflasyon arttıkça, faiz daha da artabilir. Zira Merkez faizi artırırken, Gerekirse yine artırırım’ mesajı verdi.

Bitti mi? Tabii ki hayır!

Ekonomik küçülme, işsizlik, yoksulluk yetmezmiş gibi…

Bir de zam ve yeni vergilerle karşılaşılacak. Zira bütçe açığı büyüyecek, bu açık iç borçlanmayı yükseltecek.

Ekonomi küçülecek vergi geliri azalacak.

Üretim dışa bağımlı olduğu için bir türlü azalmayan ithalat şimdi düşecek. Bu hazinenin yüksek bir gelir ithalat vergisinden mahrum kalmasına yol açacak. 

Gelecek yıl bütçeden 200 milyar TL faiz ödenecek.

İşte hükümet kasasının boşalan bu kısmı halkın sırtından doldurulacak.

BİRİLERİNİN CEBİNDEN BİRİLERİNE MİLYARLARCA LİRA AKACAK

EKONOMİDEKİ kredi borçluları yüzde 5’lik artış için milyarlarca lira kadar finans kesimine ekstra para ödeyecekler.

Merkez Bankası tarafından haftalık olarak yayımlanan verilere göre… 13 Kasım ile biten haftada yurt içi yerleşiklerin TL mevduatı 1.5 trilyonun üzerinde. Bunun ağırlıklı kısmı kısa vadeli.  Şimdi bunlar yüksek faizle yenilecek.

Artan faiz nedeniyle birileri milyarlarca lira kazanacak.

Faiz yeni, üretilmiş değer değil. Üretilmiş artı değerin birilerine aktarılması demek. Birileri milyarlarca faiz geliri elde ederken birilerinin cebinden milyarlarca lira uçup gidecek.

Faiz ve üzerinden gelecek ‘acı reçete’ halkın refahından (gelirinden) alarak kaynakların uluslararası mali sermayenin alacaklarına tahsis edilmesinin adıdır. 

‘ACI İLACI’ ÖNCE BİR HÜKÜMET İÇSİN HELE

Merkez Bankası büyük bir faiz artırımı yaparak para piyasalarında coşku yarattı. Bazıları öyle ileri gitti ki, ‘Artık sorun kalmadı’ demeye başladı.

Borç, işsizlik, yoksulluk. Sorun bunlar ve Merkez Bankasının çözebileceği dertler değil.

Halk, yeterince acı ilaç içti ve artık midesi kaldırmıyor.

Ankara Kahveciler ve Esnaf Odası Başkanı İsa Güven özetliyor durumu; koronavirüs tedbirleri kapsamında kahvehanelerin yine kapatılacak olmasına gösterdiği tepkide.

“Oyun oynanmadığı için zaten 30-50 çayla geçiniyorduk. Bizlere 25 bin lira verdiniz. Bizler dükkan kiramızı, ev kiramızı ödeyemiyoruz. Bizim kahvehanelerimizin ne zaman açılacağı belli değil.  Çıkın ‘Artık Türkiye Cumhuriyeti’nde kahvecilik yaptırmayacağız’ deyin vatandaşı da borçlandırmayın. 9 aydır çektiğimiz kredileri ödeyemiyoruz.

Pandemide hükümet ucuz kredi ile yani para politikası ile ağrıyı dindirmeye çalıştı. Sıra maliyede. Desteklerde.

Mesela İngiltere’de 2021 mart ayına kadar tam zamanlı çalışamayanların ücretlerinin yüzde 80’ini devlet karşılayacak.

Temel gelir artık kaçınılmaz oldu!

Kaynak için müteahhitleri bütçe ortağı yapmaktan vazgeçerek başlayabilir işe.

***

Konunun sermayeye vadedilen başka boyutları ve toplum açısından başka sonuçları da var. Onları da başka yazıya bırakalım        

* İnanmayan Erdoğan’ın konuşmasının yer aldığı Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesine bakabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa