Sultanın yalnızlığı
Athos Savaşı’ndan sonra | Tablo: Alexey Bogolyubov
IV. Mustafa’nın Kabakçı Mustafa isyanıyla tahta oturması Rusya’ya kadar seferde olan ordu karargahında hayal gücünü zorlayan gelişmelere neden oldu. İsyandan evvel görevinden alınan Yeniçeri Ağası Pehlivan, Sadrazam Keçiboynuzu Hilmi İbrahim Paşa’nın Silistre’deki kampını basarak, burayı ele geçirdi. İktidardan düşmüş olan sadrazam ve seferdeki diğer divan üyeleri Rusçuk’a kaçarak Alemdar Mustafa’ya sığındılar. Ali Yaycıoğlu bu hadisenin önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor: Nizâm-ı Cedîdçileri koruması altına almakla Alemdar Mustafa artık bu partinin yeni lideri haline geliyordu. Partinin diğer üyelerinin de İstanbul’dan kaçıp Rusçuk’a gelmesiyle imparatorlukta artık ikili bir iktidar dönemi başlamış oldu.
Bu gelişmeler karşısında IV. Mustafa derhal ittifaklarını güçlendirmek zorundaydı. Padişah, eski Anadolu Eyaleti Valisi Çelebi Mustafa’yı sadrazamlığa atayarak Rusya’yla savaşı yürütmek üzere cepheye gönderirken Alemdar Mustafa’ya da bir mektup yollayarak kendisinden bağlılık talep etti. Alemdar beş bin askerle yeni sadrazamı karşılamak üzere Silistre’ye gidip onunla bir toplantı yaptı. Nizâm-ı Cedîdçilerin hamisi haline gelmesine rağmen kurnaz âyan İstanbul hükümetine sadık görünüyordu.
İstanbul’da ise Nizâm-ı Cedîdçilerin malı, mülkü el değiştirmiş ancak halkın şikayetçi olduğu düzende bir değişiklik olmamıştı. III. Selim’e komplo kurduğu iddia edilen Köse Musa Nizâm-ı Cedîdçilerin servetine çöreklenerek “Başyağmacı” lakabını kazanmıştı. Yeni padişah IV. Mustafa’nın iktidarı da pek güvende değildi. Önemli makamlar Yeniçeriler ve yamakların elindeydi ve ordu Tuna boyunda olduğundan sultanın elinde iktidarını koruyacak, pekiştirecek askeri bir araç yoktu. Devrik padişah III. Selim hâlâ hayatta ve sarayda mahpustu. Daha önemlisi et ve ekmek fiyatları isyandan sonra daha da artmış, bu da bazı Yeniçeri ve yamakların yeniden ajitasyona başlamasına neden olmuştu. Sultanın acilen yeni müttefiklere ihtiyacı vardı.
Yaycıoğlu sultanın yeni müttefik arayışında “En beklenmedik gelişmenin” Canikli Tayyar Paşa’nın İstanbul’a gelmesi olduğunu söylüyor. Hadiselerin gidişatına bakılırsa padişahın müttefik tercihi kendisi için ölümcül olmuşa benziyor: Nizâm-ı Cedîd’in amansız bir düşmanı olan Tayyar Çapanoğulları tarafından yenilgiye uğratılmasının ardından Rusya kontrolündeki Kırım’a kaçmış ve orada İmparator Alexander dahil olmak üzere önemli bağlantılar kurmuştu. Şimdi Rusya’yla savaşta olan imparatorluğa dönüyordu. Ağustos 1807’de Tayyar’ı affeden IV. Mustafa Trabzon ve Canik’teki eski topraklarını iade etmiş ve Başyağmacı Köse Musa’nın yerine sadrazam kaymakamı olması için İstanbul’a davet etmişti. Yaycıoğlu’na göre padişahın amacı Nizâm-ı Cedîd’e muhalif Anadolu âyanının desteğini almak, Karadeniz’de etkili olan Tayyar üzerinden yamakları kontrol edebilmek, Tayyar’ın Rusya’daki bağlantılarını barış görüşmelerinde kullanmaktı. Ancak sultanın bu çarşı hesabı evde bile tutmuyordu: Sadrazam Çelebi Mustafa Tayyar’ı bir tehdit olarak algıladı, Tayyar’ın yamaklar üzerindeki otoritesinden çekinen Şeyhülislam Ataullah da aynı şekilde bu ittifaka karşıydı. Tayyar’ın azılı düşmanı ve Anadolu’nun güçlü âyanı Çapanoğlu Süleyman sultana bir mektup yazarak atamayı protesto etti. Rusçuk’taki Nizâm-ı Cedîdçiler III. Selim’in hayatından endişe ediyor, Napoléon’un elçisi Horace Sébastiani ise açıkça Rus yanlısı olan Tayyar’ın sadrazam kaymakamlığını yeni iktidarın dış politikasının bir işareti ve bir tehdit olarak değerlendiriyordu. Bu koşullarda Tayyar mart 1808’de görevden alındı.
Tayyar kaymakam atanmadan iki ay evvel, haziran 1807’de Napoléon Rusya’yı ağır bir yenilgiye uğratmış, Ağustosta Fransa ve Rusya imparatorları kuzey Almanya’nın Tilsit kentinde bir araya gelerek bir ittifak anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşmanın gizli bir maddesine göre Napoléon Rusya’ya Britanya’ya karşı kendisiyle ittifaka girmesi karşılığında Osmanlı’ya karşı savaşta Fransa’nın desteğini sağlayacaktı. Napoléon bir yandan IV. Mustafa’ya himaye sözü verirken, diğer yandan Rusya’yla Balkanlardaki Osmanlı eyaletlerini paylaşma planları yapıyordu. Bu gelişmelerden haklı olarak huylanan Britanya ise yeni bir diplomatik hamleyle Sir Arthur Paget’i İstanbul’a yolladı. Bu misyon da bu kez Fransa’yı alarma geçirdi. Yaycıoğlu, Rusya’yla ateşkesin imzalandığı ağustos 1807’den ateşkesin süresinin dolduğu nisan 1808’e kadar Osmanlı diplomasisinin bir buhran içinde olduğunu aktarıyor. Baş döndürücü bir diplomasiye sahne olan bu dönem Osmanlı imparatorluğu ve Türkiye’nin jeopolitiğini anlamak, yorumlamak için vazgeçilmez kaynaklar sunuyor. Umarım yeni kuşak tarihçiler bu dönem diplomasisine daha dikkatli eğilme fırsatını bulabilirler. Ele aldığımız konu açısından ise 1808’in baharı yazın çok sıcak geçeceğini müjdeliyordu: IV. Mustafa tamamen izole olmuştu.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22