24 Kasım 2020

Fransa'da otoriter sapma: Genel güvenlik yasası

Paris'te eylem | Fotoğraf: Julien Mattia /  AA

Evrensel gazetesinde yirmi haftadır yayınmlanan yazılarımda birçok defa gözetleme ve denetleme sistemlerinin dünyadaki ve Türkiye’deki seyrine dikkat çekmeye çalıştım. Son günlerde ve bu defa Fransa’daki gelişmeler nedeniyle konu bir kez daha tüm sıcaklığıyla gündemde. Fransa’da hükümet bir genel güvenlik yasası çıkarıyor. Hatta yasa cumayı cumartesiye bağlayan gece Millet Meclisinde oylandı ve kabul edildi bile. Şimdi Senatoda görüşülecek. Başta Paris olmak üzere çok sayıda kentte yasayı protesto eylemleri düzenleniyor. Hem de sokağa çıkma kısıtlamasına rağmen. Geçtiğimiz cumartesi günü Trocadéro Meydanı’nda bilgiye erişim hakkını ve basın özgürlüğünü savunmak için on binden fazla insan bir araya geldi. Zira eylemciler nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarının bilincindeler. Genel güvenlik yasasının demokrasinin içini boşalttığını ve özgürlüklere bir saldırı niteliğinde olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle eylemde, G. Orwell’a referansla “Büyük Macron bizi gözetliyor”, “2020 yeni 1984’tür” yazılı dövizler taşıdılar. Eylemler sırasında, Washington Post gazetesinin 2017 yılında D. Trump’a karşı attığı manşeti kullandılar: “Demokrasi karanlıkta ölür”. Protestolarda “Sürekli güvensizlik duygusu için genel güvenlik yasası”, “Güvenlik güçleri için genel güvenlik, bizim için genel güvensizlik”, “Polis her yerde, görüntüler hiçbir yerde” gibi pankartlar da taşıdılar.

Yasanın polislerin kimliğini ifşa eden nitelikte bilgi ve fotoğrafların yayımlanmasını yasaklayan 24. maddesi basında kendisine geniş yer buldu. Düzenlemeye göre polis görüntüleri ancak polislerin yüzü bulanıklaştırıldıktan sonra dolaşıma sokulabilecek. Söz konusu yasa maddesi ile, polisin şiddet uygulaması ve şiddetinin cezasız kalması kolaylaşıyor. Madde uyarınca bundan böyle şiddet uygulayan polislerin fotoğrafları artık sosyal medyada paylaşılamayacak. Paylaşanlar için paylaşımın bedeli ağır: 1 yıl hapis ve 45 bin avro para cezası. Bu düzenleme hem düşünce özgürlüğüne hem basın özgürlüğüne hem de bilgi edinme hakkına bir tehdit olarak algılandığı gibi, “otoriter bir sapma” ve “özgürlük düşmanı” olarak da kabul ediliyor. Polisi koruyan, buna karşılık halkı savunmasız bırakan bir yasa olması hasebiyle.

Türkiye’de de söz konusu yasa özellikle bu düzenlemeden hareketle haberleştirildi. Ancak genel güvenlik yasası bununla sınırlı değil ve demokrasi açısından tehdit oluşturan başka düzenlemeleri de içeriyor: Belediye polislerinin silah bulundurması, droneların ve göğüs kameralarının kullanımının yaygınlaştırılması gibi. Yasa ile genelde toplumun, özelde de eylemlerin denetimini artırmak amaçlanıyor. Big Brother protestocuları gözetliyor! Bu yasa sayesinde Fransa semalarında dronelar artık daha özgürce uçabilecek! Zira düzenleme, drone kullanımı için izlenmesi gereken yasal prosedürleri neredeyse ortadan kaldırıyor.

Fransa’da görüntü savaşlarını şimdilik yurttaşlar kaybetmiş, devletin güvenlik güçleri kazanmış durumda. Dronelar ve kameralarla elde edilen görüntülerin nerede ve nasıl kullanılacağının düzenlemede belirtilmemiş olması bir belirsizlik alanı da yaratıyor. Yasayla birlikte, otoriter sistemlerin en önemli özellikleri olarak kabul edilen öngörülemezlik, belirsizlik ve caydırıcılık politikalarına bir yenisi eklenmiş oldu.

Düzenlemeler çok tanıdık değil mi? Fransa’daki bu gelişmeler Türkiye’nin 2015 baharını hatırlatıyor. Güvenlik paketinin TBMM’de yasalaştığı günleri. Güvenlik paketine karşı düzenlenen eylemleri. Ve tüm itirazlara rağmen iç güvenlik paketinin yasalaşmasını. 2015 yılında Türkiye’de otoriterleşme virajlarının en önemlilerinden biri dönüldü, ortalık daha bir karardı. Şimdilerde o virajı Fransa’da Macron hükümeti dönüyor. Dünya demokrasi tarihi de hızla kararmaya devam ediyor…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et