‘Sarık’ meselesi
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/169376.jpg)
Fotoğraf: Pixabay
Kirvem,
Memleketimizin sathındaki bilumum işlerimiz, gidişatımız sanki rayından çıkmış, sanki milletçe attığımız adımların neredeyse tümü kelimenin tam anlamıyla bataklığa saplanmış, sanki istikbalimizle, yarınlarımızla ilgili maddi-manevi bilumum hayallerimiz daha henüz “Açmadan solan güller”e dönüşmüşçesine, şu sıralar seksen üç milyonu bulan nüfusumuzla hep beraber tuhaf bir haleti ruhiye içinde bir nevi cendereye sıkışmış durumdayız...
Nitekim kimi vatandaşlarımızın dediklerine bakılırsa; içinde debelenip durduğumuz bu sıkıcı atmosferin asıl kaynağı, bir müddetten beri tüm dünyada olduğu gibi, keza bizim de kapımıza ansızın gelip dayanan, her geçen günün ardından giderek tepemizin tasını attıran bir virüsün elinde resmen oyuncak olmakla kalmayıp, ayrıca bu işin sonunun nereye varıp, nerede, nasıl noktalanacağını da henüz doğru dürüst kestiremediğimiz için ister istemez bunalımdayız...
Ancak öte taraftan ülkemizin kahir ekseriyetini oluşturan vatandaşlarımızın bu baptaki kanaatlerine göre; hemen neredeyse her konuda zaten ezelden beri bazen mızıkalar, arada bir bandolar eşliğinde bir ağızdan koro halinde, “Derdimi ummana döktüm...” şarkısını dillendirip durduğumuz halde, milletçe dertlerimize derman bulamadığımız için zaten sinirlenip burnumuzdan solurken, şimdilerde bu virüs belasına karşı aldığımız “sözde” tedbirlerin laçkalığı, dönüp dolaşıp nihayetinde tüm sıkıntılarımızın tepesine maalesef tüy dikti!
Aslında el alem, tabii ki bizler de laboratuvarlarda geceli gündüzlü yapılan klinik çalışmalar sonucunda bugün yarın çıkmasını beklediğimiz aşılara bir yandan umutlarımızı bağlamışken, aynı zamanda da hepimizin korkulu rüyasına dönüşmüş bu virüsün kökünü kurutmayı düşlüyoruz ama, diğer yandan da, nedense, ne hikmetse bitip tükenmeyen kıytırık gerekçelerle, entimintekofti hesaplarla dünyayı zindana çevirmekten yana kendi aramızda kıran kırana savaşmayı veya durduk yere onun bunun nasırına türlü bahanelerle basmayı ihmal etmiyorsak, demek ki aklımızdan zorumuz mu var ne!
Mesela dünyayı hallaç pamuğuna çeviren bu pandemi nedeniyle ülkemizdeki vaka sayılarını açıklama konusunda ketum davranıp, dolayısıyla gerçekleri halkımızla, namıdiğer sokaktaki vatandaşlarımızla alanen, hilafsız hurdasız paylaşmak yerine, tam aksine en “yetkili ağızlar” marifetiyle rakamları sulandırıp takla attırdık ama, bu arada çuvala sığmayan sipsivri bir mızrağın affedersiniz bilmem neremize saplanan acısıyla karşılaşınca; bu kez de feleğimizi şaşırdık...
Zihniyet bu olunca... Yani her zamanki gibi olaylar, meseleler karşısında başımızı deve kuşu misali kuma gömerek, minareye kılıf uydurarak işin içinden kolaylıkla sıyrılacağımızı sanırken, diğer yandan evdeki hesaplarımızın çarşıya uymadığını görünce, bu kez de ahlayıp vahlıyoruz ama nafile!Nafile, çünkü bir zamanlar ülke genelinde bu mendebur virüsle ilgili gerçekleri doğru dürüst telaffuz etmeyi sanki “kozmik” odada saklanan devlet sırrı misali saklayıp, bir bakıma rakamları ezip suyunu çıkarıp, dolayısıyla halkımızı “resmen” yanıltanların, şimdilerde, ister istemez vatandaşlarımızla paylaştıkları vaka sayılarına bakılırsa, bu gidişle biraz daha gayret edersek, nüfusumuza göre dünyada neredeyse birincilikle ipi göğüslemek üzereyiz...
Yani?
Yani sarığımız düştü; kelimiz bilmem kaç mumluk ampul misali elhamdülillah parıldayıp duruyor Kirvem!
Evrensel'i Takip Et