29 Kasım 2020 22:39

Çocuklar, büyükler gibi olacaksa tartışma bitmiştir!

Paylaş

Mafya liderlerinin, barışı savunan akademisyenler için, “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız” sözlerinin, ifade özgürlüğü muamelesi gördüğü, muhalefet liderlerini tehdit eden Çakıcı’ya hakaret gerekçesi ile insanlarının evine Polis Özel Harekat (PÖH) tarafından basılarak gözaltına alınıp ardından da tutuklandığı bir dönem. Ayrıca iktidarın da “yargıda reform” söylemleri ile gündem oluşturmaya çalıştığı bir dönem, diye de ekleyelim.

Bu hakim iklim içinde, önemli birçok gündem de, bu iklimin hegemonik baskısı ile hak ettiği düzeyde tartışılamadan gerilere itiliyor.

Örneğin geçtiğimiz günlerde büyüklerden küçüklere yeni sansürler geldi. Helga Bansch, Heinz Janisch, Christine Nöstlinger, Elena Favilli ile Francesca Cavallo’nun kitapları muzır neşriyat ilan edildi. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu kitapların “18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişimleri üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte” olduğunu iddia etti. 1117 sayılı Kanun kapsamında eserlerin ön kapaklarına “Küçüklere zararlıdır” damgası basılması, reklam ve propaganda yapılmaması, sipariş kabul edilmemesi, okul ve benzeri yerlere sokulmaması gibi sınırlamalar getirildi.

Bugün gazetemizin kültür sayfasında Christine Nöstlinger’in “Evde ve Uzakta” isimli eserinin muzır ilan edilmesine yönelik olarak, Kitabın Çevirmeni Suzan Geridönmez’in tepkisi yer alıyor. Geridönmez, sansür kararı için, “Son dönemde özellikle çocuk ve gençlik yayıncılığına yönelen ve günden güne kapsamını ve boyutunu artıran sistematik bir sansür uygulaması olarak değerlendiriyorum” diyor. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı birçok okulda Christine Nöstlinger’in kaleme aldığı kitapların önerildiğine ve sevilerek okunduğuna dikkat çeken Geridönmez “Tebligatta muzırın anlamı ‘edebe aykırı’, ‘terbiyesizce’ ve ‘iğrenç’ diye tanımlanmaktadır. Ben kendi duygularımdan önce, özgür seçimleri ‘iğrenç’ olarak değerlendirilen öğretmen ve ebeveynlerin duygularını ve gösterecekleri tepkiyi merak ediyorum.” diye de ekliyor

Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz yıl da, Yeni Akit gazetesinin hedef göstermesinin ardından, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi”, “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi”, “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler” kitaplarını ‘muzır’ neşriyat ilan etmişti.

Türkiye Yayıncılar Birliği ise, 1 Ekim 2019 günü yaptığı açıklamada şöyle demişti: “Eserlerin değerlendirmesinin, türüne göre değişen uzmanlar tarafından yapılan ön incelemeden geçmeksizin, Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığının atadığı beş birim amirinden oluşan kurulca yapılması; düşünsel, toplumsal ya da sanat eseri olarak değerlendirilmesi gereken eserlerin, bu nitelikleri haiz olmadığı yönünde raporlar verilmesine, anayasal bir hak olan açıklama ve yayımlama özgürlüğünün ihlal edilmesine yol açmaktadır.

Bu şekilde içinde pedagog ve cinsel sağlık uzmanı dahi olmayan kişilerden oluşan kurul tarafından, eserler hakkında oldukça özensiz bir biçimde, genel ve soyut ifadelerle hazırlanmış kararlarla muzır neşriyat kararı verilmesi, ifade ve basın özgürlükleri açısından tehlike oluşturmakta ve demokratik toplum ilkesini tehdit etmektedir.”

Aynı kafa devam ediyor. Çocuklarımız, cinsiyetçi söylem ve nefret dili bakımından sayısız örneği imza atan Yeni Akit gazetesinin, ahlak standartlarına emanet.

Birçok kişi hatırlayacaktır ama yine de konumuz bağlamında hatırlatalım. Geçtiğimiz yıl 23 Nisan günü, NTV Darüşşafakalı çocukları ağırladı. NTV sunucusu, canlı yayına katılan Darüşşafaka öğrencisine gelecek planlarını sordu. Öğrenci de, “Almanya Köln Üniversitesinde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da belki Alman vatandaşı olurum” yanıtını verdi.

Bugün de, Avusturya’da doğan ve kitaplarıyla Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü (1973) dahil birçok ödül almış olan Christine Nöstlinger’in kitabı Türkiye’de “muzır” bulunarak sansüre uğruyor. Bu kafanın en büyük mağduru özellikle yoksul ailelerin çocukları oluyor. Zengin AKP’lilerin çocuklarını eğitim için Batı ülkelerine gönderdikleri birçok kez haber olarak da gündeme gelmişti.

Önemli eserlere imza atmış olan bilim insanlarının barışı savundukları için ihraç edildiği, başka bir sürü akademisyenin de yine muhalif kimlikleri nedeniyle üniversitelerden uzaklaştırıldığı bir Türkiye’de gençler ya da ebeveynler nasıl iyimser olabilir ki!Bu yasakçı, milliyetçi, tarikatçı, muhafazakar zihniyet, eğitim müfredatını belirleyebilme yetkisiyle, çocuklara sansür koyarken Türkiye’nin geleceğine de ipotek koyuyor.Dönüp bakmasını bilen herkes, biraz destekleyici fırsatlar sunulduğunda yeni kuşakların çok daha zengin ve gelişmeye aday özellikler gösterdiğini görüyordur.

Kendi hayatımdan iki örnek ile bağlayayım. İki yakın arkadaşımın küçük kızları, merakı ve kendi çabalarıyla internetten Japonca öğrendi. Yine, başka iki yakın arkadaşımın oğulları da, harika piyano çalıyor. 

Çekilin önlerinden, tutamazsınız onları!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa