30 Kasım 2020 23:48

Katar’la ilişkiler ‘Borç alan talimat da alır’ aşamasında!

sefer Katar Emiri, Şeyh Tamim bin Hamad al Tani  ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan görüşmesi

Fotoğraf: AA

Paylaş

Son yıllarda ne zaman dövizde bir dalgalanma, ekonomide bir gerilim ortaya çıksa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programlı olmayan bir ziyaretle Katar’ın başkenti Doha’da soluğu aldığına tanıklık ettik.

Pek çok ülkenin kapısı çalındığında da tek ciddi “swap” anlaşmasının Katar’la yapılabildiğini gördük.

Merkez Bankasının rezervlerinin “eksi 40’milyar dolara” düşüşünün, Hazinenin tamtakır olmasının, ekonominin tepesindeki kişilerin halledilmesine kadar gelmesinden endişeye kapılmış olmalı ki, bu sefer Katar Emiri, Şeyh Tamim bin Hamad al Tani “Neler alıyoruz, batan geminin malları içinde kelepir daha neler var bir de yerinde görelim?” diye geldi!Borsanın yüzde 10’u, “Haliçport”taki yat limanları, yapılacak iki otel ve diğer tesislere Katar’ın ortak edilmesi tartışıldı, daha da tartışılacak. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Şeyh al Tani’nin bu ziyareti sırasında Katar’la 10 dolayında anlaşmanın imzalandığını, daha da imzalanacağını duyurdu. Tabii yandaş medya ve siyaset erbabı, bu ülkenin birikimlerinin kapalı kapılar arkasında haraç mezat satışa çıkarılmasını “Amerikan sermayesi gelse itiraz etmezsiniz” mealindeki bir propagandayla iş birlikçiliklerine meşruiyet kazdırmak için çok nefes tükettiler, daha tüketecek de görünüyorlar.

TÜRKİYE’NİN ‘SU YÖNETİMİ’ KATAR’A MI DEVREDİLDİ?

Borsanın yüzde 10’unun satılmasından Galataport’a, serbest bölgelerin yönetiminden, Tank Palet Fabkrikasının Katar’a verilmesine kadar Katar’la ilişkinin Türkiye’ye neye mal olduğu son günlerde yeniden gündeme geldi. Ama, belki de bu anlaşmalar içinde en hayati olanı gölgede kaldı: “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı!”

CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Türkiye ile Katar arasında imzalanan “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın içeriğinin kamuoyuna açıklanmasını istedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sunan Ayhan Barut, “Ülkemizin su kaynakları yönetimini tamamen Katar’a devrettiği ileri sürülen, ulusal egemenliğimizi hiçe saydığı belirtilen bu anlaşmanın iptalini talep ediyoruz” diyor.

Ayhan Barut soru önergesinde;

“Söz konusu anlaşmanın içeriğinde ne var, bu anlaşma ile ne amaçlanmaktadır? Böyle bir anlaşma gereksinimi nasıl ve niçin ortaya çıkmıştır? Su kaynakları yönetiminin bu anlaşmayla tamamen Katar’a devredildiği doğru mudur?”... gibi önemli sorular soruyor.

Soruların yanıtı içindedir ama “mutabakat”ın içeriği açıklanmadığı ve açıklanmak istenmeyeceği için, sorular soru olarak da önem kazanmaktadır.

DÜNYADA SU SAVAŞLARI BEKLENİRKEN!..

Özellikle “küresel ısınma”nın da gündeme gelmesiyle su sorunu, sadece bilim insanlarının “muhtemel geleceğe dair” bir tartışma konusu olmaktan çıkıp, kırda ve kentte yaşayan tüm insanların, hatta tüm canlılar dünyası için yaşamsal bir sorun haline gelmiştir. Hele de bizim gibi, hızla su fakiri ülkeler safına katılan ülkeler için!

Dicle ve Fırat’ın suyunun nasıl paylaşılacağı konusunda Türkiye, Suriye ve Irak arasındaki görüşmelerin giderek zorlaşmasının yanında su sorununun bölgedeki diğer siyasi gelişmelerle iç içeliği de dikkate alındığında; Türkiye’nin dünyadaki “su savaşları”nın en kritik ülkelerinden birisi olacağını (olduğunu) söylemek asla abartı olmaz.

“Su yönetimi”, “Suyun paylaşımı”, şimdiden çok stratejik bir sorun haline gelmiştir.

Bu yüzden de su yönetiminin Katar’a verilmesi, en azından Katar’ın Türkiye’nin su yönetiminde etkin bir role sahip olması;

1) Türkiye’nin içindeki su yönetiminin etkin bir biçimde Katar’ın eline geçmesi, suyun özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesinin başına geçmesidir. Yani Türkiye’de su yönetiminin Katar’ın kârını en yükseğe çıkaracak biçimde düzenleneceğidir.

2) Türkiye’nin komşu ülkelerle (Suriye, Irak, Bulgaristan, Gürcistan gibi Türkiye’den çıkan nehirler ve Türkiye’ye dış ülkelerden gelen nehirlerin suyunun paylaşımı konusunda Katar’ın söz sahibi olması anlamına gelmektedir.

Ki, böylece Katar Türkiye’nin su yönetimine etkin biçimde katılarak, kendi çıkarı uğruna, Türkiye’nin suyunun başına geçecektir!

KATAR DÜYUNU UMUMİYESİ DEĞİL Mİ?

Ortaokul düzeyinde eğitim almış bir T.C. vatandaşı bile, “Düyunu Umumiye”nin özetle, Osmanlının dışarıdan aldığı borçları ödeyememesi sonucu, alacaklı ülkelerin Osmanlının gümrük, tuz vergisi, tütün başta olmak üzere tekel ürünleriyle ilgili vergileri doğrudan toplayarak alacaklarını tahsil etmesinin adı olarak bilmektedir.

Katar’la yapılan son anlaşmalar Türkiye-Katar ilişkilerinde Erdoğan Hükümetinin, giderek Katar’dan aldığı borçları ödeyemeyen bir ülke duruma geldiğini göstermektedir. Çünkü örneğin arazi almak, otel almak, yalı almak... bir alışveriştir. Ama ülkenin su yönetiminin bir başka ülkeye vermek, bir alışverişten çok, herhalde Duyunu Umumiye’ye benzemektedir. Bu yüzden de su yönetiminin Katar’a verilmesi, “Su yönetimi, Katar’ın borçlarının tahsil etmesi için mi verildi?” sorusunu büyütmektedir.

Hele de, “Musluktan akan ve susandığı zaman içilen bir madde” olması ötesinde su hakkında bir bilgisi olmayan Katarlılara Türkiye’nin su yönetiminin verilmesi insanlığın aklıyla alay etmek değilse, başka ne anlamı olur ki?

Tıpkı ordusu olmayan Katar’a Türkiye’nin Tank Palet Fabrikasının teknolojisini yenilemek için verildiğinin iddia edilmesi gibi!

Erdoğan, “IMF bizden borç istedi. Verin dedim. Bugün borcu alan yarın talimat alır dedim” diyordu.

Al Tani’ni ziyareti sırasında yapılan, “Su yönetiminin Katar’a verilmesi” başta olmak üzere yapılan 10 anlaşma, Türkiye-Katar arasında ilişkilerin artık “alacak verecek” konusu olmayı aşarak, “Talimat alma aşamasına” gelindiğinin işareti olması bakımından da ayrıca önem kazanmaktadır. Bugün bu talimat almanın biçimi “Alacaklarımı şöyle tahsil edeceğim” aşamasındadır, başka ne talimatlar olacak onu da göreceğiz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa