Fahrizade suikastı İsrail’in Biden’a mesajı mı?
Fotoğraf: İran Devlet Televizyonu/AA
İran’ın nükleer programının başındaki isim olarak bilinen Savunma Araştırma ve Geliştirme Kurumunun Başkanı Muhsin Fahrizade, Tahran’a bağlı Abserd ilçesinde düzenlenen suikast sonucu öldürüldü. Saldırıyı resmen üstlenmese de nisan 2018’de İran’ın nükleer programıyla ilgili Mossad tarafından ele geçirildiği iddia edilen belgeleri açıklayan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Fahrizade’yi “Bu ismi unutmayın” sözleri ile hedef yapmış olması, saldırının İsrail tarafından gerçekleştirilmiş olması ihtimalini oldukça güçlendiriyor. Yine New York Times gazetesi de suikast konusunda görüştüğü üç ABD’li yetkilinin suikastın arkasında İsrail’in olduğunu söylediklerini yazdı. İran yönetimi de bu suikasttan İsrail’i sorumlu tutarak uygun zaman ve yerde “intikam”ın alınacağı açıklaması yaptı. Suikasttan sonra Netanyahu’nun Twitter hesabından “Gergin günler bizi bekliyor” açıklamasını yapması ve yine 3 Kasım seçimlerini kaybeden ABD Başkanı Trump’ın İsrailli bir gazetecinin “Fahrizade’nin Mossad’ın hedef listesinde yer aldığı ve öldürülmesinin İran için büyük bir darbe olduğu” mesajını paylaşması da suikastın adresini göstermesi bakımından önem taşıyor.
Bu suikastla ilgili söylenebilecek ilk şey, İran konusunda Trump’tan farklı bir politika izlemesi beklenen Biden’a bölge (Ortadoğu) politikası konusunda mesaj vermeye yönelik bir boyutu olduğudur.
Bilindiği gibi ABD’nin Obama döneminde (2015) İran ile imzaladığı P5+1 (BM’nin 5 daimi üyesi ve Almanya) anlaşmasının rahatsız ettiği ülkelerin başında İsrail ve körfezdeki Arap ülkeleri geliyordu. Çünkü İran’ı en önemli bölgesel tehdit olarak gören bu ülkelere göre yapılan anlaşma İran’ın elini güçlendiriyor ve tehdidin büyümesine yol açıyordu. Zaten Trump’ın başkan seçildikten sonra yaptığı ilk işlerden biri de “felaket” olarak nitelendirdiği bu anlaşmadan çekilmek olmuştu.
Fahrizade İran’ın nükleer programı için önemli bir isim olsa da kimi haber ve yorumlarda yer aldığı gibi bu suikastın İran’ın bu konudaki çalışmalarına darbe vuracağı değerlendirmeleri gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Çünkü İran’ın bu konudaki çalışmaları artık şu ya da bu isme bağlı olmaktan çok daha ileri bir düzeye gelmiş bulunuyor. Ancak tıpkı bu yılın başlarında (3 Ocak) İran’ın bölgedeki en önemli ismi Kasım Süleymani’nin Bağdat Havaalanında ABD tarafından suikastla öldürülmesi gibi bu kez başkent Tahran yakınlarında gerçekleştirilen bu saldırının da İran’ın güvenlik açıklarını ortaya vuran ve bu yönüyle İran’a karşı bir meydan okuma anlamı taşıyan bir saldırı olduğu açıktır. ABD’yi saymazsak bölgede terör saldırılarını egemenlik mücadelesinin bir aracı olarak kullanan ve İran’ı tehdit olarak gören ülkelerin başında İsrail’in gelmesi, bize bu suikastın adresi olarak yine İsrail’i gösteriyor.
Peki, İsrail bu suikast ile ocakta ABD’nin başına geçecek olan Biden’a hangi mesajı vermek istiyor olabilir?
Bu saldırının İran ile gerilimi tırmandırmayı ve karşılıklı yeni saldırıları kışkırtmayı amaçladığı düşünüldüğünde Biden döneminde İran ile olası bir yumuşama ve anlaşma zeminini tahrip etmeyi hedeflemiş olması akla en yatkın ihtimal olarak görünüyor. İsrail ile başını S. Arabistan ve BAE’nin çektiği körfez ülkelerindeki yönetimlerin ABD’nin İran ile olası bir anlaşmasını bugün de istemedikleri ve bu nedenle de ABD seçimlerinde Trump’ı destekledikleri bir sır değil. Fakat bu durumdan Biden yönetiminin İsrail ve körfez ülkelerine karşı tutum alacağı sonucunu da çıkarmak bir yanılgı olacaktır. Aksine ABD, Biden döneminde de stratejik bir konu olarak gördüğü İsrail’i destekleme politikasını sürdürecektir. Ayrıca İsrail ve BAE’nin başını çektiği körfez ülkeleri arasındaki anlaşma ve iş birliğini de teşvik etmeye devam edecektir. Öte yandan Filistin yönetimi ile ilişkilerde de Trump dönemine göre kısmi bir yumuşama beklentisi olsa da bu yumuşamanın Filistin ve İsrail arasındaki uzlaşma zeminini güçlendirmeyi amaçlayacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Şurası açıktır ki Biden, İran ile uzlaşma/anlaşma ihtimalini masada tutarken ne ABD emperyalizminin ve ne de İsrail başta bölgedeki müttefiklerinin İran karşısındaki çıkarlarını savunmaktan vazgeçiyor. Aksine yapılan açıklamalara bakılırsa Biden, İran ile uzlaşarak bölgede ABD ve müttefiklerinin pozisyonunu koruyup güç dengesini lehine çevirmek üzere Çin’i durdurmayı amaçlayan bir strateji izlemeyi amaçlıyor. Bu nedenle dikkatini Asya-Pasifik’e çevirip güçlerini buraya kaydırmayı hedefliyor.
Toparlamak gerekirse Fahrizade suikastı ile Biden yönetimine İran politikası konusunda bir mesaj verilmesi amaçlanmış olması bu suikastın Biden’ın elini güçlendirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü İran’ın önemli isimlerini hedef alan ve zaaflarını ortaya çıkaran bu saldırılar, ABD’nin İran’ı yeni koşullarda bir uzlaşmaya razı etmesini kolaylaştırıyor.
Ayrıca son saldırıda olağan şüpheli İsrail ve saldırının hedefi olan İran yönetimleri için de şunu belirtmek gerekiyor: Bugüne kadar böylesi saldırılar bu iki bölgesel gücün müttefiklerini kendi etraflarında birleştirmelerine ve yine “düşman” ve “tehdit”i sürekli canlı tutarak içeride yaşadıkları sorunları bertaraf etme ve halklarını kendi politikalarına yedeklemelerine yarıyor. Dolayısıyla bu suikast asıl olarak bölge halklarına karşı bu savaş baskı ve yoksulluk düzeninin devamı yönünde yapılmış bir müdahale olarak anlam kazanıyor.
Bölgedeki fotoğrafa bu perspektiften bakıldığında kazananın, saldırganı ve “mağdur”u ile bölge rejimleri ve emperyalistler, kaybedenin ise; iş, ekmek, demokrasi ve barış isteyen bütün bölge halkları olduğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle bölge hakları bu gidişatı Bidenları bekleyerek değil, ancak kendilerine dayatılan bu gerici kamplaşmayı aşabilecekleri bir eksende emek, demokrasi ve barış talepleri etrafında antiemperyalist bir mücadele hattında birleşerek değiştirebilir.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30