03 Aralık 2020 23:55

TÜPRAŞ işçisinin mücadelesi tüm sınıfın hak mücadelesinin parçasıdır

Fotoğraf: Petrol-İş Aliağa Şube

Paylaş

Başta en büyük ve kamuoyunda en tanımış işletmeler olmak üzere fabrikaların birer “Kovid-19 yayılma üssü” haline geldiği artık gelişmeleri az çok izleyen herkes için bilinen bir gerçektir. Gazetemize gelen işçi mektupları ve muhabirlerimizin “saha”dan yaptığı haberler, bu gerçeği çeşitli yönleriyle ortaya sermektedir.

Patronların pandemiyi fırsata çevirmek için işçilerin kazanılmış haklarını gasbetme girişimlerinin, virüsün yayılma hızının artışına paralel olarak daha da yoğunlaştığı görülüyor. Tek adam yönetimin tam desteğini alan patronlar ne TİS kurallarını ne de işçilerin yasalara geçmiş haklarını tanıyan, işçi haklarını gasbetmeyi kendileri için "doğal hak" gören bir tutumu her geçen gün daha da genelleştirmektedirler.

Patronların açık hak gasplarının gerekçesi ise, "Pandemiye karşı mücadele önlemlerinin gereği" olmasıdır! Ama ne var ki, bu gerekçeye işçilerin artık pandeminin ilk günlerindeki kadar bile inanmadıkları anlaşılıyor. Çünkü bugüne kadar patronların “pandemi” gerekçesiyle aldıkları bütün önlemler işçilerin haklarını gasbetme olarak gerçekleşmiştir. Ama patronlar “pandemi var” diye kendisine yeni masraf açacak (Servisler için pandemi koşullarına uygun bir düzenleme yapmak, yemekhane ve çalışma alanlarında “hijyen” ve "fiziki mesafe”nin uygun hale getirilmesi... gibi) önlemlere pek de itibar etmemiştir.

TÜPRAŞ’TA DİRENİŞ!

Sermayenin, "pandemiye karşı mücadele” bahanesiyle işçilerin TİS’le belirlenmiş ya da birer kazanım haline gelmiş haklarına yönelik saldırının son örneği Koç Holdingin TÜPRAŞ tesislerinde yaşanıyor.

Koç Holdingin, “pandemiye yönelik önlemler” kapsamında sabah işe başlama saatlerini sabah 08.00’den 07.00’ye çekmesi karşısında işçiler TÜPRAŞ patronunun gönderdiği servislere binmediler. Her gün olduğu gibi, saat 08.00’de işbaşı yapan işçiler, toplu olarak patronun girişimini protesto ettiler.

Dün gazetemiz, TÜPRAŞ yönetiminin; “İşçilerin işe başlama saatlerini yeniden düzenlemeyi”, “Ara dinlenme” (çay molası deniyor) sayısını 2’den 1’e, indirirken süresinin de kısaltmak istenmesi”ne, “Pandemiyle ilgili düzenlemeyle belirlenen haftalık iznin yıllık izinden sayılmak istenmesi”ne karşı işçilerin tepkilerini manşetten duyurdu.

İşçilerin örgütlü olduğu Petrol-İş Sendikası ve gazetemize mektup yazan işçiler, TÜPRAŞ yönetiminin TİS’te belirlenmiş ya da 30 yıldır kullandıkları haklarını tek taraflı olarak değiştirmeye kalkmasını kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar.

Tabii burada daha önemli olan işçilerin ve sendikalarının, sadece patronların hak gasbı girişimlerine sözle karşı çıkmanın ötesine geçerek, eyleme de geçmiş bulunmalarıdır.

TÜPRAŞ İŞÇİLERİNİN EYLEMİ ESNEK ÇALIŞMAYA KARŞI MÜCADELEDİR!

TÜPRAŞ işçilerinin eylemi;

  • Koç Holdingin bünyesinde ve Türkiye’nin en büyük ve en stratejik tesislerinde işçilerin kendi haklarının gasbına karşı mücadele,
  • Mücadelenin ilk bakışta “küçük hak ihlali” gibi görünen ama gerçekte son 25 yıldır her TİS döneminde patronların dayatıp sendikaların reddettiği esnek çalışmaya karşı tutumun altını oyarak çökertme tutumu olarak biçimlenen patronların sinsi girimine karşı bir işçi mücadelesi olması bakımında da “Sınıf hakkını savunma mücadelesi” olması bakımından da önemlidir.

Çünkü TÜPRAŞ yönetimi, basit gibi görünen düzenlemeleri; işçilerle sendikalarıyla karşılıklı olarak görüşerek ve işçilerinin isteklerini de dikkate alan bir düzenleme olarak değil, TİS maddelerine ve yasalara geçmiş haklarını umursamadan, “Ben bildiğimi yaparım. İşçi kim oluyor da benim sahibi olduğum işletmede haktan hukuktan söz edip benim mülkiyet hakkımı sınırlıyor?” diyen bir tutumu dayatıyor. Çünkü “Esnek çalışmaya karşı mücadele” sadece mekan ve zaman esnekliği değil aynı zamanda patronun mutlak hakimiyetini sınırlayan işçi kazanımlarının savunulmasıdır.

Bu gerçekler dikkate alındığında, TÜPRAŞ işçilerinin eylemi, elbette en başta kendi haklarına yönelik bir saldırıya karşı direniyor olması bakımından kendileri için önemlidir. Ama ülkenin içinden geçtiği koşullar ve patronların pandemiyi kendileri için fırsata dönüştürme amacı dikkate alındığında TÜPRAŞ işçilerinin direnişinin, sadece kendileri için değil, tüm sınıfın esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasına karşı mücadelesinin bir parçası olduğunu söylemek gerekmektedir.

Bu yüzden TÜPRAŞ işçilerinin mücadelesinin, sınıfın ileri kesimi ve mücadeleci sendikacılar tarafından konfederasyon ve sendika farkı gözetmeksizin tüm işçilerin mücadelesi olarak görülmesi gerekir. Bu özellikle de TÜPRAŞ’ın rafinerilerinin bulunduğu sanayi bölgelerinde bölgedeki işçilerin dikkatinin rafineri işçilerinin mücadelesine çekilmeleri, bu mücadelenin kendi mücadeleleri olarak görülmesi, rafineri işçileriyle dayanışmaya giren bir tutum almaları için teşvik edilmelerini gerektirmektedir.

Günün koşullarında işçilerin hak mücadelesi ancak bu perspektifle ele alındığı ölçüde ilerleme şansına sahip olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa