05 Aralık 2020 23:59

Asgari ücrette 50 yıllık oyun bu yıl da mı oynanacak?

Bakırköy Pazar Alanına düzenlenen yürüyüş

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Asgari Ücret Tespit Komisyonu (AÜTK)(*) ilk toplantısını geçtiğimiz cuma günü yaptı.

Türk-İş, DİSK ve Hak-İş konfederasyonları başkanları, AÜTK toplantısından hemen önce yaptıkları ortak basın açıklamasında, “Asgari ücretin bir işçi ailesinin insanca yaşayacağı düzeyde olmasını ve vergiden muaf tutulmasını” istediler.

İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu ‘Asgari ücret insanca yaşanacak düzeyde olmalı ve vergiden muaf tutulmalıdır’ derken,

DİSK Gıda-İş Sendikası da asgari ücretin en düşük memur maaşı (4 bin 82 TL) düzeyine çıkarılarak vergiden muaf tutulmasını istedi.

KESK ise, “Asgari ücretin hükümet ve patronun çoğunlukta olduğu komisyon ile değil, grev hakkını da içeren toplu pazarlık yöntemi ile belirlenmesi gerektiği”ni vurgulayarak sorunun bir başka önemli yanına dikkat çekti.

Sendikal cenahtan gelen talepler böyle ama patronlar ve hükümetin tutmuna bakıldığında açıkça görülüyor ki, 50 yıldır sahnelenen “asgari ücret tespit oyunu” virgülü bile değiştirilmeden bu yıl da sahneye konulmak istenmektedir. Ki, bu oyun; üç dört komisyon toplantısı ve yapılan laftan ibaret açıklamalarla sürdürüldükten sonra, hükümet ve patron temsilcilerinin oylarıyla patronların isteği olan rakamın asgari ücret olarak ilan edilmesiyle sonlanmaktadır!

KONFEDERASYONLAR TALEPLERİ ÇOK GÜZEL İFADE ETMİŞ, AMA!..

Cuma günü konfederasyonlarının ortak açıklamasında dile getirilen talepleri gören herkes, konfederasyonların uzmanlarının, asgari ücretin dolaylı ya da dolaysız etkileri, bu etkilerin geniş işçi-emekçi yığınların ücret ve sosyal haklarına yansımaları konusunda ayrıntılı bir çalışma yaptığını görecektir.

Kuşkusuz konfederasyonların ya da bağlı sendikalarının emek mücadelesinin talepleriyle ilgili araştırmalar yapmaları, bunların yaygınlaştırılıp akademide, emek mücadelesi içinde tartışmaya açmaları, hiç tartışmasız önemlidir. Ama eğer bu araştırmalar, işçi ve genel kamuoyunu aydınlatmayla sınırlı kaldığında, ne kadar güzel ve emek verilmiş olursa olsun, sendikalar herhangi bir “sivil toplum kuruluşu” olmanın ötesine geçmemiş olurlar. Çünkü sendikalar, ancak sendikal eylemin, sendikal mücadelenin merkezleri olarak, taleplerin elde edilmesi mücadelesinin örgütleri olarak hareket ettikleri ölçüde sendika olmayı hak etmenin alanına geçmiş olurlar.

Bu yüzden de AÜTK’nin çalışmalarına başladığı gün konfederasyonların yaptığı açıklamadaki taleplerin haklılığı, çok güzel formüle edilmiş olmaları eğer bu taleplerin elde edilmesi mücadelesiyle tamamlanmıyorsa, bu güzel formülasyonlar kubbede hoş bir seda olmayı aşamamaktadır.

Bu yüzden de son yıllarda asgari ücret tespit ayı olan aralık ayında yapılan bu tartışmalar, sadece patronlar ve hükümetine yeni kolay zaferler kazandırmaktadır. Çünkü AÜTK’deki patron ve hükümet temsilcileri sendikaların sözünü ettiği talepleri bilmiyor ya da anlamıyor değillerdir. Tersine onlar en az sendikacılar kadar bu taleplerin işçiler için hayati olduğunu bilmektedirler. Ama onlar temsil ettikleri sınıfın çıkarı doğrultusunda davranmaktan geri kalmamaktadırlar.

İŞÇİNİN AĞIRLIĞININ SAHAYA YANSIMASI ÖNEMLİ

Burada şaşırtıcı ve sorun olan, patron ve hükümet temsilcilerinin sınıfçı tutumu değil, kendine işçi temsilcisi diyenlerin ve onların arkasında olan sendikaların, işçi yığınlarını asgari ücret mücadelesinin dışında tutan, böylece asgari ücretin belirlenmesini 15 kişilik komisyon üyeleri arasındaki “pazarlığa” indirgeyen “işçi sınıfı dışı” tutumlardır.

Örneğin konfederasyonlar, bağlı sendikalar cuma günü yaptıkları basın açıklamasında ilan ettikleri talepleri;

  • “İnsanca yaşanacak bir ücret”in TL olarak karşılığı ne kadardır?
  • Asgari ücretin vergi dışında bırakılması neden önemlidir?
  • Asgari ücretin ailenin geçim ücreti olarak kabul edilmesi neden gereklidir?
  • Asgari ücretin tespitinin AÜTK gibi bir komisyona neden bırakılamayacağı ve yerine nasıl bir mekanizmanın geçirilmesi gerektiği... gibi soruları sendikalı sendikasız demeden tüm işçiler arasında tartışmaya açması, bu tartışmayla işçilerin ağırlığını sahaya yansıtacak bir örgütlenmenin yapılması da gerekmez miydi?

Elbette ki gerekirdi.

Çünkü böyle bir çalışma yapılmadan 50 yıllık “asgari ücret tespit” oyununun bozulması çok zor, hatta imkansızdır.

BUGÜN DE YAPILABİLECEKLER VAR

Ancak, bugün bile, oyun tamamıyla bozulamasa da, AÜTK’yi işçilerin isteğine daha yakın bir yere getirmek de olanaksız değildir. Çünkü, bugünden harekete geçilirse, en azından her konfederasyondan mücadeleci sendikacıların yönetimde bulunduğu sendikaların, sendika şubelerinin ve ileri işçilerin az çok örgütlü olduğu iş yerlerinin harekete geçmesi önemli bir kitlenin hareketlenmesine de yol açabilir. Ki, burada İİSŞP, İzmir Emek ve Demokrasi Platformu, Gebze Sendikalar Birliği... gibi yerel platformların girişimleri önemli olabilir.

Unutmayalım ki, son torba yasadan emeklilik hakkının gasbına ve kıdem tazminatı ve emeklilik hakkının fiilen ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler işçi tepkisinin yayılma alametlerinin ortaya çıkmasıyla geri çekilmişti.

Bugün de eğer işçi tepkisinin ortaya çıkıp yayılabileceğinin işaretleri gösterilebilirse, AÜTK’den “10’a-5’lik” bir çoğunlukla işçiler, patronların aklından geçen asgari ücrete mahkum olmayabilir.

Dahası böyle bir çalışma olursa, bu yıl asgari ücretin miktarı ne olursa olsun, önümüzdeki yıllarda AÜTK’nin baş aktörü olduğu “asgari ücret oyunu”nun bozulup, işçilerin insanca yaşayacağı bir asgari ücretin ve onunla bağlantılı taleplerin elde edilmesinin yolu açılmış olur.

Bu da küçük bir adım olmaz!

(*) İşçilerin yüzde 40’ının (7 milyondan fazla işçinin) asıl ücreti de olan asgari ücret, her yıl aralık ayında toplanan (5 işçi, 5 patron 5 de hükümet temsilcisinden oluşan AÜTK tarafından belirlenmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa