Tank Palet fabrikası ya da Dersim’in keçileri

Habertürk programının ekran görüntüsü
Sürekli gerilim biriktiren ve iktidarın gerilim noktalarını baskılamayı tek yöntem olarak gördüğü ‘Yeni Türkiye’de bir haftayı daha geride bırakırken, yeni gerilimlerle devam edecek bir haftaya daha giriyoruz.
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Habertürk TV’de 28 Kasım 2020 günü yayımlanan ‘Gerçek Fikri Ne?’ isimli programdaki sözleri nedeniyle RTÜK, 5 kez yayın durdurma ve en üst sınırdan para cezası verdi. Tepkiler üzerine de RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin şu açıklamayı yaptı: “2 gündür RTÜK’ü ve şahsımı hedefe koyan tartışmaları dikkatle ve ibretle izliyorum. Üzülerek görüyorum ki kahraman ordumuza yapılan hakareti konuşan yok. Bir kişi herkesin izleyebileceği bir yayında Türk Silahlı Kuvvetlerine söylemekten imtina ettiğim şekilde dil uzatıyor, yayının sorumlusu ise adeta izlemekle yetiniyor.”
Şahin’in bu açıklaması, çok açık bir tahrifat içeriyor.Aça aça gidelim. Söz konusu programda Başarır şunları söylüyor: “Cumhuriyet tarihinde ilk kez, devletin ordusu Katar’a satılmış, ben değer biçemiyorum, 20 milyar dolar olduğu söyleniyor, 50 milyon dolara satılmış.” Ardından programın diğer konukları Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü ve Akşam Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ile Kamuoyu Araştırmacısı Hilmi Daşdemir, Başarır’ın sözlerine tepki gösteriyorlar. Başarır tepkiler üzerine şöyle devam ediyor: “Tank Palet fabrikası nedir? Ordudur tabii. Bu ülkenin namusudur. Benim namusumdur?”
Ve RTÜK’ün, programın katılımcıları tepki gösterirken, sessiz kalmakla suçladığı Program Sunucusu Eren Eğilmez, “Çarpıcı bir ifade kullandınız, itirazları da alalım” diye araya giriyor. Ardından da Başarır’a soruyor: “‘Ordu satılmıştır’ ifadenizden kastınız nedir? Geri almayı düşünür müsünüz?”
Şimdi ilkokul seviyesinde açarak soralım. Başarır, burada Şahin’in iddia ettiği gibi TSK’ye hakaret mi ediyor, yoksa iktidarı mı eleştiriyor? Bu ülkede sadece milletvekillerinin değil, dokunulmazlığı olmayanların da gerek TSK gerekse de başka bir kuruma dair düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerinin demokrasinin bir koşulu olduğunu da not ederek devam edelim. Başarır burada aslolarak iktidarı eleştiriyor. Kaldı ki TSK’yi de eleştirse bu sansürü haklı kılmazdı.
Ayrıca program sunucusu da, Başarır’dan hem sözlerini açmasını istiyor hem de, bu sözler için, “Geri almayı düşünür müsünüz?” diye de soruyor.
Program sunucusu, mesleki ilkeler bakımından başka ne yapabilirdi? Kaldı ki, konuğuna söylediği sözleri geri almayı düşünüp düşünmeyeceğini sormak bile kanımca doğru tutum değildi. Program sunucusu belki rejiden yönetmenin kulağına fısıldadığı uyarı üzerine bunu yaptı, belki de “Böyle yapmazsam televizyona kesin çakarlar” diye düşünerek yaptı. Belki de tamamen bunun doğru olacağını düşündüğü için. Program sunucularının kendilerini böyle bir baskılanma altında hissettikleri bir yayıncılık düzeni, ancak koyu baskı rejimlerinde olabilir.
Bu ‘milli’ soslu tartışmalar sürerken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Tank Palet fabrikasının Katar’a peşkeş çekilmesi Türkiye’ye bir ihanettir” dedi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da şu yanıtı verdi: “Yapılan işlemin adı satış değildir. İşin adı işletme hakkı devridir.”Biri bir açıklama yapıyor, diğeri de yanıt veriyor. Gazetecilerin görevi de bu tartışmaları doğru bir biçimde yansıtırken, açıklamaların gerçekleri ifade edip etmediğini de sorgulamaktır.
Şimdi ‘Tank Palet’ üzerinden yürüyen bu tartışmanın sağlamasını, ilgisizmiş gibi düşünülebilecek bir haber üzerinden yapmaya çalışalım.Yenitunceli.com’un paylaştığı belgeye göre, ABD vatandaşı Bradley Garrett Van Hoose’a Dersim’de dağ keçisi vurma izni verildi. “Av turizmi” kapsamında verilen izin belgesinde şahsın mesleği “iş adamı” olarak yer aldı. Belgeye göre Van Hoose, 7-13 Aralık tarihleri arasında Salördek’te avlanacak.
Geçtiğimiz temmuz ayında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Dersim’de dağ keçilerinin avlanabilmesi için ihale açmıştı. Yükselen tepkiler sonrası geri adım atılmış ve 17 dağ keçisinin avlanmasıyla ilgili ihale iptal edilmişti. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bu kez de “Av turizmi” kapsamında 1 dağ keçisini avlaması için ABD’li Bradley Garrett Van Hoose’a izin verdi. Tank paleti gibi bir mevzunun yanında Dersim’in dağ keçisinin lafı mı olur, diye düşünenler çıkabilir.‘Millilik’ söylemi altında siyaseti baskılayarak muhalefeti kriminalize etmeyi benimseyen bir yönetsel zihniyet, Dersim’in dağındaki keçinin hayatını babasının malı gibi doları basan Amerikalıya satabiliyorsa bu büyük bir haberdir.O keçinin hayatı ile basın özgürlüğü arasındaki bağlamı da anlatmaya kalkmayalım. Yapmaya kalksak bile en fazla İçişleri Bakanı Soylu çıkıp, “Suç duyurusunda bulunun kardeşim” der. Siz de keçileri kaçırırsınız.
Dersim’in dağlarındaki tek bir keçinin av olmadığı bir hafta dileğiyle…
Evrensel'i Takip Et