8 Aralık 2020

Depresif toplum yaratmak

DİĞER YAZILARI

Tarih boyunca gücü elinde bulunduran iktidarlar halklarını yönetmenin kolaylığını zorbalıkta bulmuşlardır. Adı ne olursa olsun; kral, sultan, padişah, diktatör, imparator, saltanat sürdükleri dönemlerde işçileri, emekçileri ve yoksulları göz ardı ettikleri tarihsel bir gerçektir. Genellikle insan değerleriyle ilgilenmemişler, kudret, mal, mülk ve zenginleşme peşinde koşarken insanı, insanlık ahlakını görmezden gelmişlerdir. Kendi zenginliklerine zenginlik kattıkça halkların ağır vergi yükü altında ezilmesi, her gün biraz daha yoksullaşması, saltanat sürenlerin hiçbir zaman umurunda olmamıştır.

Yazıya başlarken aklıma takıldı bunlar. Günümüzde yalnız ülkemiz değil bütün dünya benzeri pek görülmemiş bir kriz yaşıyor. Amansız bir salgın hastalığın ve dibe vurmuş bir ekonominin pençesinde kahrolup duruyor insanlık. Elbette ülkemiz de bu kötücül sonuçtan payını fazlasıyla alıyor. Kapitalist düzene dayalı siyasetlerin, insanlığa getirdiği bu felaketi yok etmenin henüz bir ışığı da gözükmüyor ortada. Çağdaş bilimin her türlü olanağı kullanarak gerçekleştirdiği çabalara rağmen salgının ne zaman, nasıl sona ereceği konusunda bir açıklık yok.

Gezegenimiz böylesi ağır koşulları hemen hemen 100/200 yılda bir yaşamış. Geçmişe dönük yazılı metinlerden çıkarsadığım kadarıyla hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar ağır bedeller ödememiş insanlık. Veba, kolera salgını günlerinde bile. Bu kez sorun kapitalizmin yerleştiği toplumlarda siyasetin, özelde de iktidarların şeffaflıktan uzak, yalan odaklı bir medya yaratmasında yatıyor. Halk kitleleri salgının gerçek boyutu konusunda yanıltılıyor. Bunun sonucu da insanların tehlikeyi hafife almaları olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki iletişim çağı denilen günümüzde yazılısıyla, görseliyle, işitseliyle bilgi kirliliğinden geçilmiyor. Halkların kafası karışık. Bir yandan salgına özveriyle göğüs geren doktorlar ve sağlık çalışanları bu amansız virüsten hastalarını kurtarmaya çaba harcarken bir yandan da psikiyatrlar, psikologlar beyin sağlıklarını kaybetmekten korkan hastaları ayakta tutmaya çalışıyor. Din bağnazı siyasetin uyduruk reçeteleri ne virüsü ne de ekonomideki tepetaklak oluşu düzeltmeye yetiyor. Halklara moral gücü aşılaması beklenen devlet erkleri ise tam tersine halklara korku salmakla meşguller; amaç kitleleri sindirmek, iktidara karşı çıkmalarına engel olmak.

Ülkemde sorunlar her geçen gün biraz daha büyüyor. Bilgi kirliliğinin yarattığı hastalıklar insanları depresif kılıyor. Depresif toplum yaratmak bu kadar mı kolay diye düşünmeden edemiyorum.

Yazıya otururken düşünmüştüm. Ne yazmalı, neyi yazmalı yeteri kadar içleri kararmış olan insanlara bir küçük aydınlık bile sunamıyorsan neden yazıyorsun ki! dedim kendime. Yazmak, düşündüklerini paylaşmak yazan için bir rehabilitasyon oluyor belki de. Ama okuyanın yaralarını yeniden kanatıyor mu? İşte ona bir şey diyemiyorum.

Yazıyı Şair Yannis Ritsos’un bir şiiriyle sonlayalım. Şiirler her zaman acıları, yaraları sağaltıcı olmuştur. Umarım bu kez de öyle olur. Ritsos’un dizelerini Cevat Çapan’ın çevirisinden okuyalım: “Benzerlikler”

Su deposunda donuk yıldızlar,
mühürlü bir odadaki ayna gibi
eski avlunun ortasında duran depoda.
Güvercinler konuyor çevresine.
Boş beyaz saksılar
sınırını çiziyor ay ışığının,
Sessizce bir türkü söylüyoruz.
İçimizde bir yaraya bakarak.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et