09 Aralık 2020 23:30

Zor tercih

metal işçisi

Kaynak:Daniel Wiadro/ Unplash

Paylaş

Salgın ve ekonomik kriz gibi ülke nüfusunun önemli bölümünü etkileyen gelişmelerin en olumsuz sonuçları emekçiler başta olmak üzere, yoksul halk kesimleri üzerinde çok daha fazla hissedilmeye başladı.

Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) kısa süre önce yayımladığı ve 2020 ile 2021 yıllarını kapsayan ‘küresel ücret raporu’na göre, 2020 yılının ilk yarısı itibariyle Kovid-19 salgını işçi ücretlerinin düşmesine, çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşmesine neden olmuş. Özellikle kadın ve genç işçilerin ücretlerindeki azalma daha fazla olurken, salgının izlediği tehlikeli seyir, kaçınılmaz olarak dünya çapında kitlesel işsizliğin artmasını ve işçiler açısından zaten zor olan koşulların daha da zorlaşacağını gösteriyor.

Türkiye’de uzun süredir yaşanan ekonomik kriz ve salgın sürecinin birbirini tetikleyerek etkisini daha da arttırması, mevcut sınıfsal eşitsizlikleri normalde olduğundan çok keskin hale getirmiş durumda. Milyonlarca emekçi sağlığı ve yaşamı hiçe sayılarak çalıştırılmaya devam ederken, çok sayıda küçük işletme ve bu işletmelerde çalışan yüz binlerce kişiye tek kuruş yardım yapılmıyor. Öte yandan bütçe kaynakları başta olmak üzere, işsizler için oluşturulan işsizlik sigortası fonu kaynakları patronları korumak ve kollamak için kullanılabiliyor.

Türkiye’de resmi verilere göre bugüne kadar Kovid-19 salgını nedeniyle 5.5 milyonu aşkın sigortalı işçi, salgın nedeniyle yaşadığı iş ve gelir kaybı nedeniyle kısa çalışma ödeneği ve 1168 liralık nakdi ücret desteğinden yararlanıyor. Sigortalı olarak çalıştığı halde gerekli şartları taşımadığı için bu ödeneklere başvuramayanlar ile kayıt dışı çalışırken işsiz kalan ve gelir kaybına uğrayan işçiler bu sayıya dahil değil.

Nisan 2020’den bu yana uygulanan işten çıkarma yasağı nedeniyle TÜİK’in resmi işsizlik verilerinin gerçekçi olmadığını biliyoruz. TÜİK’in açıkladığı resmi işsiz sayısı, Kovid-19’un istihdam üzerinde yarattığı tahribatı yansıtmadığı gibi, gerçeklerin üzerini örtmeyi amaçlıyor. Şöyle ki, salgın döneminde işten çıkarma yasağı gerekçesiyle yaygın olarak kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği uygulanması hayata geçirildiği için milyonlarca işçi çalışmadığı halde istihdamdaymış gibi hesaba katıldı. Salgın nedeniyle İŞKUR’a başvurarak iş arayanların sayısı da ciddi anlamda azaldığından gerçek işsiz sayısının resmi verinin en az 2 katı olduğunu söylemek mümkün.

Bugüne kadar salgının yayılmasını engellemek için alınan ve yetersiz olduğu bilinen tedbirler bile herkese eşit koşullarda uygulanmadı. Salgının başından bu yana virüse karşı doğal bağışıklığı olduğu düşünülen milyonlarca işçinin nasıl göz göre göre virüsün kucağına itildiğini ve bu durumun salgını nasıl kontrolden çıkardığını gördük.

Salgınla mücadele konusunda eleştirilerin merkezinde olan Sağlık Bakanlığı, 14 günlük karantina süresinin virüsün bulaşma riskini azaltmanın en iyi yolu olmasına rağmen, hastalar ile yakın temaslı olanların karantina süresini 14 günden 10 güne düşürdü. Hatta temaslı işçinin testi pozitif çıkarsa karantinadaki 7. günün sonunda işe başlayabileceğine karar verdi. Bu karar üzerine TOBB başkanının söz konusu kararın iş dünyasının talebi üzerine alındığını belirtmesi, iktidar ve patron temsilcilerinin asıl dertlerinin ne olduğunu açıkça gösteriyor.

Halkın sağlığını ve hatta canını ciddi anlamda tehdit eden böylesine tehlikeli koşullarda bile işçilere yönelik ayrımcı uygulamalar artarak devam ediyor. Mevcut koşullarda çalışma şansına sahip olduğu için kendisini şanslı sayanlar hastalanma riski çok yüksek olmasına rağmen işsizlik ve güvencesizlik baskısı altında çalışmak zorunda bırakılıyor. İşçiler, işsiz ve gelirsiz kalmak ile hastalanma hatta yaşamını yitirme ihtimali arasında bırakılarak yaşamlarının en zor tercihini yapmaya zorlanıyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa