Karanlık karartmayla sürdürülemez
Fotoğraf: Pixabay
Türk askeri Azerbaycan’da! Burası Bakü; ana caddelerde “Şehitler ölmez Vatan bölünmez!” sloganıyla Türk komando birlikleri gösteri yürüyüşü yapıyor. Haber spikerleri, ağızları kulaklarına varmış halde “Ermenilere karşı zafer kutlamaları”ndan söz ederek ağır bombardıman görüntülerini ekrana taşıyor. İsterik şoven dalgadır, esiyor. Tek millet iki vatan deniyordu, şimdi vatan bölünmez sloganlarıyla askeri gösteri yapılıyor ve “Kafkasya’nın yolu açıldı” diye manşetler atılarak içeride yaşanan kaos ve çözümsüzlüklerin üstü askeri yayılmacılık sancaklarıyla örtülmeye çalışılıyor.
Başarılır mı, zor, ama oyalamak için birebir ilaç gibi! Tarihsel örnekleri var, azımsamaya gelmez. Afrin’e çıkış oyaladı-yakın örnektir. Libya’daki manevralar, Akdeniz provokasyonları, kitlelerin ağulu ilacı olarak kullanılan şoven milliyetçiliğe doping malzemesi olarak kullanılıyor. Bu politika benzer iddia ve biçimleriyle geçmişteki uygulanışıyla ve günümüzdeki türevleriyle halk kitlelerini karanlıklara boğmuş, yıkımlara sürüklemiştir. Gerginlik yaratıcı, çatışma körükleyici ve sorun ağırlaştırıcı bir politikadır. Dönemin uluslararası durum ve gelişmeleriyle birlikte daha da tehlikeli hal almakta; şovenizm, militarizm ve yayılmacılık, faşist biçimleri besleyici işleviyle de baskı ve şiddet yoğunlaşmasını getirmektedir.
Ekonomik, sosyal, sosyokültürel ve sosyopsikolojik sorunların karmaşık yumak halinde ağır sonuçlar doğurduğu bir dönemdeyiz. Tekelci burjuva çıkarlarınca yönlendirilen devlet politikası içeride işçi sınıfı ve diğer halk kitlelerine yönelik baskıların yoğunlaştırılmasına, dışarıda pazar ve etki alanları üzerine rekabet kaynaklı gerginlik, çatışma ve savaşları körüklemeye daha fazla evriliyor.
2020’yi, dünya ölçekli bir salgın hastalık (Covid-19), çok sayıda deprem, fırtına ve sel baskını, yangınlar ve kasırgalar nedeniyle “felaketler yılı” olarak ilan edenlerin büyük çoğunluğu açısından henüz yeterince açık hale gelmese de, bu felaketler, sermaye hükümet ve devletlerinin halk düşmanı sınıf kimliği ve karakteri üzerindeki örtüyü yırtıp atmadıysa da araladı ve altındaki kapitalist öldürücü mikropların görünmesine yol açtı. Varlıkları ve “güvenceleri” emek gücünün sömürülmesine bağlı olan oligarşik burjuva yönetimleri önlem diye uyguladıkları politikalarıyla halk kitlelerini daha ağır sorunlarla yüz yüze getirdiler.
Toplumların büyük çoğunluğu yoksulluğun, işsizliğin, açlığın girdabına daha fazla sürüklendi. Büyük sermaye şirketlerine para aktarılırken işçiler, sağlık ve eğitim emekçileri ve diğer çalışan halk kesimleri salgınla iç içe çalışmaya zorunlu bırakıldılar. Küçük üretici ve işletmeler ise iflasa, kapanmaya sürüklendi. Felâketler denen gelişmeler en çok onları vurdu. Bu gelişmeler sadece umutsuzluğun yaygınlaşmasına yol açmadı. Sorunların ağırlığı altında nefes alamaz duruma düşürülen emekçileri hakları için mücadeleye de zorladı.
Erdoğan yönetiminin “reformlar” kandırmacasına ve zafer marşlarına ihtiyaç duymasına yol açan da ağırlaşan sorunların yol açtığı tepkiler ve uluslararası manevraların irtifa kaybıdır. Yalvarış ve çalım bir aradadır. Ülke kaynakları yağmalanmış, madenleri, su kaynakları, arazileri, tarım ve gıda rezervleri tekellere peşkeş çekilmiştir. Enflasyon, işsizlik ve yoksulluk artışı nedeniyle durumları daha da kötüleşen işçi, işsiz, küçük üretici ve esnafların saflarındaki umutsuzluk hali giderek yaygınlaşmış; ancak devlet yönetiminin uygulamalarına duyulan tepkiler de artmıştır. Burjuva demokratik hak ‘kırıntıları’nın dahi ortadan kaldırılması ve burjuva parlamenter biçimlerin geçersiz kılınması yönündeki gaspçı politikalar ve bu baskı ve yasakların burjuva muhalefeti de çeşitli biçimlerde hedef alması, kapitalist parti fraksiyonları arasındaki ilişkileri gerginleştirmiş, bu partilerin etkisi altındaki kesimlerde de karşı tepkileri artırmıştır.
Militarist-şovenist karartma eşliğindeki kandırmacaların nedeni bu gelişmelerdir.
Ancak, çoğu kez söylendiği gibi gerçeklerin açığa çıkma gibi bir gücü de bulunuyor. Karartma ve karanlık aydınlığı, aydınlanmayı ve gerçeklerin görülmesini ancak geçici olarak engelleyebiliyor. Bu hem doğa yasası gereği hem de sosyal ve felsefi politik anlam ve içeriğiyle böyledir! Toplum sadece sömüren sınıf ve onun kulu-kölesi propagandacılardan oluşmuyor. Bu haksız, zorba ve gücü militarist kuvvetlerine ve sömürü olanağına bağlı sistem ve onun karanlığı yaşanarak görüldükçe, onu yok ederek kendi tarihlerini yapacak ve yazacak olanların onuru da postal seslerine galebe çalacak güce ulaşıyor. Hayatın akışı bu yöndedir. Sömürülen ve ezilen kitleleri silahların gücüyle korkuya salarak ya da silahların gücüne hayran bırakarak karanlığa razı etmeye çalışanlar, sistemlerinin hayat damarının işçilerin elinde olduğunu unutuyorlar. Teknoloji mi, onu da en ileri biçimleriyle işçi sınıfının, dolayısıyla da insanlığın sömürü ve baskıdan kurtulmasına hizmet edecek şekilde yararlı kullanmaya soyunacak nice çok genç var. Bilim ve aklın gücü, proletaryanın sosyal-ekonomik konumundan güç alan mücadele deneyimi ve birikimi, mali, siyasal ve askeri oligarşinin karartma politikalarının yol açtığı karanlığı yırtacak, kazanmanın yolunu açacaktır. Temenni değil gidişatın varacağı çıkıştır!
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40