Aşı haberlerinin piyasalarda yarattığı iyimserlik dalgası
Fotoğraflar: Pixabay&Freepik Kolaj: Evrensel
Son dönemde aşıların test sonuçlarına ilişkin peş peşe gelen olumlu haberler piyasalarda fazlasıyla iyimser bir tablo yarattı. Pandemi sürecinde piyasalara pompalanan likidite varlık fiyatlarını bir kez daha rekor seviyelere taşıdı. Oysa bugün karşılaşılan tablo pandeminin başlangıcında piyasaların sert çöküş yaşadığı dönemde çizilen en olumsuz senaryodan dahi çok daha ağır. O dönemde ABD’de yaşamını kaybedenlerin sayısının 250 bini bulabileceği, pandeminin etkisini yaz aylarına hatta yıl sonuna kadar sürdürebileceği vurgulanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada ABD’de pandemiden yaşanan ölümler 300 bin sınırına dayanmış durumda. Yapılan son tahminler ise bu sayının 500 bini aşabileceği yönünde. Hayatın ne zaman normale döneceği konusunda ise en iyimser tahminler dahi 2021’in ikinci yarısını işaret ediyor.
Aşı haberlerine gelirsek, etkinlik oranları vs. bir yana uzmanların halen yanıtlayamadığı pek çok kritik soru var. Örneğin geliştirilen aşıların ne süreyle etkinliğini koruduğu ve aşılanan kişilerin hastalığı taşıyıp taşımadığı konusunda net cevaplar verilemiyor. Ne var ki, bu sorulara verilecek cevaplar aşılamanın yaygınlaşmasıyla birlikte “normal yaşamımıza” dönüş açısından büyük önem taşıyor.
Dahası, beklendiği gibi Kuzey yarımkürede havaların serinlemesiyle birlikte pandeminin seyrinde de sert bir tırmanış görülüyor. ABD’de ve bir çok Avrupa ülkesinde bir önceki dalganın zirveleri aşılmış durumda ve yükseliş eğilimi sürüyor. Özellikle Noel ve yılbaşı tatilleri nedeniyle artan iç hareketlilik ve toplaşmaların yoğun bakımların kapasitesini zorlayacağı ifade ediliyor. Ülkemizde ise açıklanan “tartışmalı” rakamlar dahi ürkütücü bir tablo ortaya koyuyor.
Tarihte yaşanan varlık balonlarına baktığımızda hemen hepsinin öncesinde reel sektördeki büyümenin eşlik etmediği bir parasal büyüme göze çarpıyor. Burada da durum farklı değil. Pandeminin hemen ardından devreye sokulan genişlemeci politikaların özellikle hisse senedi piyasalarında şirketlerin piyasa değerlerini rekor seviyelere taşıdığı görülüyor. Hisse senedi balonlarını tanımlamak için kullanılan temel indikatörlerden biri ABD’de halka açık 3 bin 451 şirketi kapsayan geniş tanımlı Wilshire 5000 endeksindeki şirketlerin toplam piyasa değerinin GSYH’ye oranı. Bu oran 2001 yılındaki dot-com krizi öncesinde yüzde 137, 2008 krizi öncesinde ise yüzde 105 seviyelerine ulaşmıştı. 2020 yılının ikinci çeyreği sonunda ise yüzde 152 seviyelerini gördü.
Bu fiyatlamayı destekleyen başlıca unsur ise elbette beklentiler. Pandemi sonrası gelecek normalleşme ile birlikte giyim ve turizm başta olmak üzere pek çok sektörde talep patlaması yaşanacağı öngörülüyor. Hatta bir çok iktisatçı şimdiden bu talep patlamasının enflasyonist sonuçlarına dair uyarılarda bulunmaya ve sıkılaşma yönünde çağrılar yapmaya başladı.
Bu bakış açısı iki yönden problemli görünüyor. İlki aşılarda sağlanan “başarının” kısa sürede normalleşmeyi sağlayacağı yönündeki beklenti. Yukarıda da tartıştığımız gibi bu konuda henüz desteleyici bilimsel kanıtlar sunulmuş değil. İkincisi ise istihdam piyasasındaki ve ücretlerdeki olumsuz görünüm beklenen talep patlamasının çok kısa vadeli olacağını ve orta vadede sürdürülebilir olmadığını düşündürüyor.
ILO tarafından son açıklanan veriler yılın ilk yarısında veri toplanabilen ülkelerin üçte ikisinde ücretlerin gerilediğini ya da ücret artışının gerilediğini ortaya koyuyor. Rapor geri kalan üçte birde gözlemlenen büyüme eğiliminin ise düşük ücretli kesimde iş kaybının çok daha yoğun görülmesi nedeniyle ortalama ücretlerin yükselmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Ücretlerdeki gerileme yüzde 6.5 seviyesine ulaşırken bunun yüzde 40 civarındaki bir bölümü devlet yardımlarıyla karşılanmış. Bu yardımların kesilmesiyle birlikte ücretlerdeki gerilemenin süreceği görüşü dile getiriliyor. İstihdam piyasasında ise gerek iş gücündeki sert daralma gerekse de pandemi sürecinde devreye sokulan ücret yardımları, işten çıkarma sınırlamaları gibi düzenlemeler nedeniyle rakamların mevcut tabloyu yansıtmaktan fazlasıyla uzak olduğu bir gerçek.
Büyük resme baktığımızda bir yandan artan varlık fiyatlarıyla birlikte servetin büyüdüğü ve bu varlıklardan kaynaklı gelir artışının hız kazandığı, diğer yandan ücretlerin baskılandığı ve geniş bir kesimin istihdam piyasasının dışında kaldığı görülüyor. Hızla büyüyen gelir eşitsizliği bugün finans çevrelerinin çok dikkatini çekmiyor olabilir. Ancak orta vadede talebi baskıladığını göreceğiz. Bu sorun geçmişte olduğu gibi bir kez daha kredi büyümesiyle aşılmaya çalışılacak. Hane halkının borcundaki artışa ücretlerdeki büyümenin eşlik etmediği durumda ne yaşanacağını 2008 krizinde görümüştük. Bu kez farklı olması için hiç bir sebep yok.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18