Şerefimize!
Bir yasaklı pazar gününden daha merhaba!
Sokağa çıkmak yasak, içki satmak yasak, içki almak yasak, Altun ailesini eleştirmek yasak, Başkanı eleştirmek zaten yasak, dizilerde sigara yasak, dizilerde içki yasak, dizilerde eşcinsel karakter yasak, bazı duruşmaların haberini yapmak yasak, uzundur hayat -mış gibi yapmaklardan ibaret.
Sası bir günden merhaba!
Dün Dünya Rakı Günü’ydü. Kendi kutlamasına katılamasın diye üzerine kilit vurdular.
2006’da kutlanmaya başlamıştı. Demek ki başımıza geleceklerin sinyalini almış, değerlerimizi korumaya niyet etmişiz o zamanlar.
2013 yılıydı Erdoğan “Milli içkimiz ayrandır” çıkışını yaptığında, 2018’de yine “vatandaş ve STK’lerin tepkisi” bahanesiyle Adana Rakı Festivali yasaklandı. Bu bahaneye ne bir tek Adanalı inandı ne de biz.
Ülkede yasaklar tarihi bir köşe yazısına sığmaz. Ben affınıza mağruren sadece içki yasağı nezdinde Rakı Günü kutlayacağım bugün. Gönlüm razı değil bunca yok-MUŞ gibi davranılmasına.
Her ülkenin kendi kültürünü yansıtan ulusal bir içkisi var. Sadece ihracıyla değil, turizm için de büyük kaynak.
İskoçya’da damıthaneleri gezer, fıçıların yapıldığı ağaçların arasında sisli ve serin havada yürüyüşler yaparsınız. Napa’da, Güney Fransa’da, İtalya’da şarap turları milyonlarca insanın ölmeden önce yapılacaklar listesinde. Üzümleri tanıtırlar, mahzenlerini gezdirirler, uzun uzun anlattıkları şarabı tattırırlar.
Almanlar ve Belçikalılar biralarıyla meşhur. Oktoberfest, her sene 6 milyon civarı insanı ağırlar.
Japon’un sakesi, Yunan’ın uzosu, Meksika’nın tekilası, Rusların votkası, İran’da arak vs. gider liste.
Nereye kadar mı?
12 bin yıl önceye. Göbeklitepe’de bira yapıldığına delalet oksalat asit bulundu. 20 yılını Göbeklitepe’ye veren Prof. Dr. Klaus Schmidt’in vefatının ardından Prof. Dr. Necmi Karul, Berlin’deki bir konferansta “Kazıyı Alman yaptığı için bira dedi, bir Türk yapsa “keşkek” derdi. Aynı madde keşkekte de var” dedi.
Tarih boyunca insanlar keşkek değil içki üretmiş, içmiş ve bunu kültürlerinin bir parçası haline getirmiş.
Bizde ise sistematik olarak içki ile alkolizm aynı cümlede anılıyor yıllardır. Övmek yasak, sevmek yasak, vergisi ağır. Oysa alkolizm bir bağımlılıktır.
Tıpkı bir koltuğa bağımlı kalmak gibi.
Bir şeyi sevip yine de ondan bağımsız olmak mümkün değil mi?
İçkiler, ülkelerin kültürünü taşır. Biz hem Ortadoğulu hem Akdenizliyiz, muhabbet severiz, sohbet uzasın isteriz. Mutfağımız zengindir, çeşidimiz bol.
Paylaşımcıyız. Bu yüzden mezeler hep ortaya gelir. Derin ilişkiler kurmayı severiz, insanları tanımak isteriz, derdimizi içimize atmayız, kolay güveniriz, çok soru sorarız.
Bizde kadehler “şerefe” kalkar. Onurumuza düşkünüzdür. Kadehi dudağımıza götürmeden bir kez de masaya vururuz, onun da bir şerefi var. O masada rakının etkisiyle dertler dökülecek, sırtlar sıvazlanacak, omuzlarda ağlanacak, sonra her şeye gülünebilecek.
Biriyle rakıya gidebilmek, bir güvenin göstergesidir. Herkesle o sofraya oturulmaz, rakının dilin hangi kemiğini kıracağını bilemezsiniz. Bu sebeple rakıya çağrıldığımızda içten içe bir gurur ve onur duyarız. Demek ki güvenilir, muhabbeti çekilir bir insanmışız.
Hani bir günde tüm mekanları kapatıverdiler ya hiçbir çalışanını düşünmeden, onları hayatta tutacak kararları önceliklendirmeden, işte belki de hiç masalarına konuk olmadıklarından.
Garsonlarla, meyhanenin sahibiyle başkadır müdavimin ilişkisi.
Birinin, rakı-su-buz dengenizi ezbere biliyor olması, emin ellerde olma hissidir. Masaya oturur oturmaz ehlikeyfi önüne konan insanın daha rakısı konmadan keyfi yerine gelir.
Bu yüzden garsonlarla müdavimler birbirlerine isimleriyle hitap eder, hal hatır sormayı ihmal etmezler.
YIKAMADIKLARI KÜLTÜREL HEGEMONYA DA ANASON KOKAR BİRAZ
Canınız menüde olmayan bir şey istediğinde bulup buluşturulur. Gecenin yarısı yuvarlak kesilmiş patatesler kızartılır, ince kesilmiş soğanlar sumaklanır. Siz orada eski dostsunuzdur, nazınız evde geçmez, orada geçer. Bir acı kahve ikram edilmeden de yollanmazsınız. Malum 40 yıl hatırı vardır.
İlk kadehte belki -mış gibi yapmaya devam edebilen olur ama ikinciden sonra herkes özüne döner, yüzler ya güler ya da sahte gülüşler söner. Belki bu yüzden rakıya oturmaya korkar, hayatı yalan insanlar.
Yıkamadıkları kültürel hegemonya da anason kokar biraz.
Asmalımescit’teki Refik Meyhanesinin müdavimlerinden biri Edip Cansever, “Çağrılmayan Yakup” şiiri Refik’in garsonu Yakup’a yazmış, Yakup da sonra kendi meyhanesini açmış. Biz hâlâ gideriz Yakup 2’ye. 70 yıllık Refik bir yıl olacak kapanalı. İçinde nice yazarın, şairin, ressamın anıları kaldı.
Nevizade’deki Lambo’nun Meyhanesi, Alaylılar Akademisi diye anılır, Leyla Erbil, Leyla Umar ve Mina Urgan gibi kadın edebiyatçılar burada demlenirmiş. Düşünün yıl oldu 2020, o kadınların masasının üzerinden 50 yıl geçti, biz kadınlar bağırıyoruz şimdi: Taciz var, şiddet var, öldüremezsiniz bizi.
Rakı içen kadın güzellemelerinden sıkıldınız biliyorum, ben de öyle. Bu mereti herkes kendine yakışan şekliyle içer, kadını erkeği olmaz öyle ayrı ayrı. Kadına yakışması mevzu değil ama yakıştırılmaması apayrı.
HER ŞEY GİBİ DÜNYA RAKI GÜNÜ DE POLİTİK ARTIK
Vurdular vergiyi evde imbiklendi, evde yapılmasın diye alkolü yasakladılar, kesmedi. “Evinde bile benim meşrebimce yaşa” demek bu yasaklar.
Bunca dert içinde, yeri mi hele dur, deyip sarılmayı bıraktığımız ne varsa kaydı gitti ellerimizden. Birbirine vurduğumuz kadehlerde şerefimiz kaldı. Her şey gibi Dünya Rakı Günü de politik artık.
DİBİNİ GÖRDÜK ZATEN, GÜZEL GÜNLER DE GÖRECEĞİZ
Varsa evde bir şişeniz, açınız. Yoldaş seçiminde sekter değildir rakı, biraz peynir bile yeter. Kolaydır haydari yapımı, söğüş salatalık ve domates de güzel gider. Ama önem atfedeyim derseniz kutlamaya binaen: Lakerdanın da tam mevsimidir.
Şu satırlar kesin ezberinizdedir:
Geçmiş gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden.
Nâzım Hikmet’in kederini dağıtan rakı, seni ezdirmeyeceğiz aslanım. Dibini gördük zaten, güzel günler de göreceğiz.
İyi pazarlar dilerim, şerefinize
Evrensel'i Takip Et