15 Aralık 2020 23:30

Salgın ve kurumsallaştırılan muhbirlik

Görsel: Pixabay

Paylaş

2 Aralık 2020 günü haber sitelerine bir haber düştü. Haberden, salgınla mücadele amacıyla bir ihbar sistemi oluşturulduğunu öğreniyoruz. Aralık ayında getirilen yeni kısıtlamalar çerçevesinde ve İçişleri Bakanlığının genelgesi ile evlerde gün, mevlit taziye ve yılbaşı kutlamaları yasaklanmıştı. İşte ihbar sistemi tam da bu yasağa uymayanların tespiti için kuruluyormuş. Söz konusu sistem, komşu, apartman yöneticisi ve muhtar sacayağı üzerinde yükseliyor. Herhangi bir evde bu tür toplantılar, ev ziyaretleri yapıldığını gören örneğin bir komşu, sorumluluk bilinciyle(!) durumu güvenlik birimlerine bildirebilecek. En azından hükümetin beklentisi bu yönde. Güvenlik birimleri de ihbarın doğruluğunu tespit ederse, basacak 3 bin 150 TL cezayı! Siz siz olun komşularınızla aranızı iyi tutun, husumet oluşmasın, yoksa komşunuzun intikamı pahalıya patlayabilir. Ya da asılsız ihbar yapıyorsa evinize durduk yere polis baskını yapılabilir. Her şeyden öte de bu sistemle komşunuz sizi her fırsatta gözetleme hakkını kendinde görebilecek. Eve şu geldi, şu gitti, alkol tüketildi, seks yapıldı, vs. Bir tür ahlak polisliği yani. Unutmayalım ki bu ülkede eşinden kurtulabilmek için, “cumhurbaşkanına hakaret etti” diyerek eşini güvenlik güçlerine ihbar edenler bile oldu.

İhbarın Hayat Eve Sığar (HES) uygulaması üzerinden yapılabilmesi de tartışılıyormuş. Eğer kabul görürse ve muhbir, pardon sorumlu(!), vatandaşsanız bir tuşla apartmanınızda oturan birini evde yılbaşını kutladığı gerekçesiyle şikayet edebileceksiniz. CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) üzerinden zaten yapıyorduk demeyin. Zira orayı daha politik amaçlarla kullanıyordunuz: “O bölücü”, “şu terörist” diye. Bu uygulamayı ise gündelik yaşamı denetlemek için kullanabileceksiniz: “Yılbaşını kutladı”, “Arkadaşları geldi”, “Ailesi ziyaret etti” vs.

Aslında ihbar sistemi yeni bir şey değil, II. Abdülhamit’ten Hitler dönemi Almanya’sına kadar uzanan bir tarihi var. Daha yakın dönemde ise, Toplum Destekli Polislik çerçevesinde 2000’li yılların ortalarından beri tartışıldığı gibi, R.T. Erdoğan’ın muhtarlar buluşmaları nedeniyle de tartışma konusu yapılmıştı. Toplum Destekli Polislik, vatandaş iş birliğine yani ihbara dayalı bir polislik modeli ve muhbir vatandaş anlayışını teşvik ediyor. ABD başta olmak üzere, bu model uygulandığı ülkelerde başarılı olamadı. Şimdilerde salgın, toplum destekli polisliğin olmasa da onun temsil ettiği anlayışın yerleştirilmesi için devletlere yeni bir fırsat sundu.

Güney Kore’de salgının başından beri teknik takip yapılıyor. Akıllı telefonlarla ve HES kodu sistemine benzer bir yazılım aracılığıyla. Polis virüse yakalanan bir kişinin son on dört günde geçtiği güzergahları belirliyor. Aynı çevrede yaşayanlara bir telefon mesajı göndererek, kişinin kimliğini açıklamadan konum ve güzergah bilgisini paylaşıyor. Her ne kadar hastanın kimliği ifşa edilmese de bu bilgilerden hareketle diğer mukimler kişinin kim olduğunu tespit edebiliyor. Aynı sistem kişinin özel hayatının ortaya dökülmesine neden oluyor. Böylece, salgın gerekçesiyle özel hayatın gizliliği ihlal ediliyor.

Sebastien Haffner’in Bir Alman’ın Hikayesi kitabının bize sade ama bir o kadar da çarpıcı bir biçimde anlattığı gibi, hiçbir şey olmuyormuş gibi hayatına devam edenler ile bizzat o baskı ve kontrolün icrasına katılan sıradan insanlar olmasaydı Nazi rejimi toplumun her biriminin üzerinde bu kadar etkili olmazdı. İhbar sistemi faşizmin iktidarının boşluk bırakmadan nüfuz etmesinde en önemli araçlardan biriydi. Bugün benzer bir şekilde, baskıcı otoriter sistemlerin toplumu kontrol etmenin bir aracı olarak ihbarı yeniden etkin bir biçimde devreye soktuklarını görüyoruz.

Elbette ihbar sistemi Türkiye gibi ülkelerde hiç sonlanmamıştı. Sol hareketleri ve Kürt Hareketini bastırmak amacıyla hep devredeydi. Ancak bir süredir bu yöntemi kurumsallaştırma girişimiyle karşı karşıyayız. Polis, bekçi, muhtar derken, yönetici ve komşuya kadar uzanan gözetleme ve ihbar mekanizması kuruldu. İhbarın kurumsallaşmasına ve vatandaşın muhbirleştirilmesine ya şimdi dur diyeceğiz ya da yarın iş işten geçmiş olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa