"Ulusal güvenlik" adına iktidara desteğe koşan muhalefet ne kadar inandırıcı olabilir?
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
2021 yılı bütçesinin TBMM’deki görüşmeleri bugün tamamlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanarak Meclise sunulan bütçe, Plan ve Bütçe Komisyonundan muhalefetin istisnasız tüm önergeleri reddedilerek TBMM Genel Kuruluna gelmişti.
Genel Kurulda ise bakanlar; “Size hesap vermek için değil had bildirmek için bu kürsüye çıktık” diyen bir tavırla konuştular.
Bu tutum; İçişleri Bakanı Soylu’nun ağzından HDP’li vekillere “Haysiyetsizler, haysiyetsizler, haysiyetsizler!” haykırışı olarak yansırken, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz” tehdidi olarak gündeme geldi. Tabii, Çalışma Bakanı Selçuk, “Yoksulluk artık Türkiye için sorun olmaktan kalktı” iddiasıyla tek adam yönetiminin bütçenin arkasındaki zihniyetini açıkça ortaya koydu!
SÖZ KONUSU OLAN ULUSAL GÜVENLİKSE?..
Bütçe tartışmalarını bir aydan beri izliyoruz.
Bugün burada bütçe tartışmalarını değil, ama bütçe tartışmalarında birbirinin boğazına sarılan Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı partilerinin, ABD’nin CAATSA yaptırımları karşısında hükümetin arkasında saf tutma yarışına girmelerini ele alacağız.
Bu tutumu Suriye’ye, Irak’a, Libya’ya, Azerbaycan’a asker gönderme amaçlı tezkerelerde görmüştük.
Gerekçe çok tanıdık: Söz konusu olan “ulusal güvenlik”se gerisi teferruattır!
Mecliste grubu olan dört parti, ABD’nin CAATSA yaptırımlarına karşı “Türkiye bu konuda tehdit ve yaptırımlar karşısında geri adım atacak bir ülke değildir. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu anlayışıyla milli menfaatlerimiz doğrultusunda adım atarken sadece aziz milletimize hesap veririz... Bu tavır NATO’nun müttefik ruhuna aykırıdır. ABD’yi bu vahim yanlıştan bir an evvel geri dönmeye davet ediyoruz...” diyen ortak bir açıklama yaptı.
Mecliste grubu olan diğer bir parti olan HDP, bu bildirinin altına imza atmamasını; “Bu yaptırım kararlarının sorumlusu Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştıran AKP hükümetidir. S-400, F-35, CAATSA etrafında dönen tartışmaları hükümetin yanlış politikalarından müteşekkil bir militarist oyun olarak görüyoruz ve bu oyuna ortak olmayacağız” diyerek açıkladı.
‘ULUSAL GÜVENLİK SORUNU’NDA DA MUHALEFET İKTİDARLA ARAYA MESAFE KOYMAK DURUMUNDA
Evet, gerek ABD gerekse AB Türkiye ile ilişkilerini yaptırımlarla “Yeniden tanzim etme”yi amaçlayan bir çizgiye geçmişlerdir.
Elbette ki ABD ve AB’nin buradaki amacı Türkiye’yi 70 yıldır batı emperyalizminin stratejisiyle uyumlu konuma getirme, yeni koşullara uydurmaktır.
Bu yüzden de “yaptırımlar”, emperyalistlerin bir girişimidir.
Elbette ki ülkesini seven her kişi, her odak, her çevre, her parti... “yaptırımlara” karşıdır, karşı çıkmak yükümlülüğündedir. Ancak yaptırımlar gökten gelmemiştir. Tersine Türkiye’nin yayılmacı, yeni Osmanlıcı, İhvancı, bölgede halklara rejim dayatan politikaları ve bu politikaları, bölgede çıkar peşinde koşan emperyalist güçlerin bölge stratejisiyle uyumlulaştırmada karşılaşılan sorunların devamı olarak ortaya çıkmıştır. Bu yüzden de bu politikalara karşı bir mücadele ile birleştirmeden “ulusal güvenlik sorunu” denilerek “yaptırımlara” iktidarın arkasında saf tutarak karşı çıkmak;
İçeride; “terörle mücadele” propagandası arkasında tek adam yönetiminin tahkim edilmesi, halkın demokratik kazanımlarının ortadan kaldırılması, özgürlüklerin kullanılamaz hale getirilmesini, Dışarıda; yayılmacı, yeni Osmanlıcı, İhvancı bir çizgiden hareketle, ülkelere rejim dayatma, komşular arasındaki sorunları askeri güçle çözme... gibi politikalara destek verilmesi olarak ete kemiğe kavuşmaktadır.
Bu yüzden de gerçek bir antiemperyalizm, böyle bir çizgiden yaptırımlara karşı mücadele, öncelikle iktidarla muhalefetin arasına halkın da açıkça görebileceği bir “Mesafe koymak” belirleyici bir öneme sahip olmaktadır.
Bu nedenle HDP’nin iktidarın “ulusal güvenlik” sorunu olarak gündeme getirdiği “Başka ülkelere asker gönderme tezkereleri”, ya da “yaptırımlar”, “Doğu Akdeniz”, “Ege adaları”, “Azerbaycancılık”...gibi konularda iktidar partisiyle birlikte tutum almaması, bu konularda kendi tutumunu açıklayan bir çizgi izlemesi elbette ki değerli bir tutumdur.
MUHALEFET ‘ULUSAL GÜVENLİK SORUNU’NDA TUTUMUNU TARTIŞMAK DURUMUNDADIR
Soyut bir “ulusal güvenlik sorunu” yoktur. İktidarın “ulusal güvenlik sorunu” dediği ile muhalefetin “ulusal güvenlik sorunu” dediği şeyler aynı değildir; daha doğrusu eğer gerçek bir muhalefetten söz ediyorsak olmaması gerekir.
Nitekim bugün daha somut konuşursak, tek adam yönetimi için onun amaçlarıyla çelişen, tek adam iktidarının önündeki her engel ulusal güvenliği tehdit eden bir sorundur! Bu yüzden AKP ve MHP, kendi iktidarlarının önünde engel gördükleri her gücü “ulusal güvenliğin tehdidi” olarak görmektedir. Bu yüzden Bahçeli ve Erdoğan başta olmak üzere tek adam düzeninin sözcüleri, Millet İttifakı ve HDP başta olmak üzere muhalif gördükleri her siyasi odağı, barolar, odalar gibi biat etmeyen örgütleri mücadeleci sendikaları, kadın hareketini... ulusal güvenlik sorunu olarak görmektedir.
Burada gelinen yerde ve önümüzdeki günler ve aylarda da sıkça tartışılacak bu konuyu, yanıtı kendi içinde olan;
Bugün muhalefetin kendilerini de “ulusal güvenlik sorunu” ilan eden iktidarın; içerde “terörle mücadele”, dışarıda, “sınır ötesindeki tehditleri” bahane ederek “ulusal güvenlik” adına iktidarın başlıca iç ve dış politikalarına destek vermeyi sorgulaması gerekmez mi?Bu tutuma devam edildiğinde, başlıca önemli konularda iktidarın arkasında saf tutan bir muhalefetin halka iktidarla farkını açıklayabilir mi;Millet İttifakının ana partisi olan tek adam yönetiminin Azerbaycan politikasına kayıtsız koşulsuz destek veren CHP’nin Azerbaycan’a iki tır ilaç ve gıda yardımı yanında da bir de heyet göndermesi, Azerbaycan halkına bir destek midir, yoksa halkın ensesinde boza pişiren Aliyev diktatörlüğüne ve Erdoğan’ın tek adam yönetimine bir destek midir; sorularıyla bitirelim!
Elbette şimdilik kaydıyla!
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14