16 Aralık 2020 23:42

‘Yola devam’ da, ‘yol’ faşizme mi çıkıyor?

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

“Yola devam!” bir iktidar şifresidir! Devlet bürokrasisinin en tepesinden şiarlaştırılmıştır. Erdoğan ve AKP yöneticilerinin ön gördükleri ve sürdürdükleri “Yol”da bugüne dek görülen zengin-yoksul uçurumunun büyümesinin yanı sıra devrimci ve burjuva muhalefete yönelik baskı, yasak ve şiddet politikasının giderek yoğunlaştığıdır.

Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek, Erdoğan yönetiminde sürdürülmekte olan politikaların payandaları olarak HDP’nin “kapatılmasını” istiyorlar. Bu isteğe uygun icraat İçişleri Bakanı’nın komutasında devam ediyor. HDP’ye mensup ve destek verenler değil sadece neredeyse “merhaba” diyenler dahi “terörist” olarak etiketleniyor.

Güçlendirilmiş yürütme organı merkezli yönetim açısından paravan işlevli parlamentonun varlığı dahi işleri bulandırıcı fazlalık olarak görülüyor. İçinde HDP gibi ‘aykırı’ bir partinin sesinin duyulduğu bir parlamento ise, Erdoğan’ın deyişiyle rafa kaldırılmış olmasına rağmen çetrefil görünümüyle yine de sorun oluşturucudur. Faaliyeti büyük oranda engellenmesine karşın yasallık gibi biçimsel bir dayanağa sahip olması nedeniyle HDP’lilerin koşulları zorlayarak yaptıkları kimi açıklamalar; HDP’li ve CHP’li bazı milletvekillerinin bazı kontra ilişkileri ve mafyatik ihale madrabazlıklarını teşhir etmeleri iktidar ortaklarını rahatsız ediyor.

 “Tek adam” makamından yapılan açıklamalarda, bütün “millici yayılma” politikalarına verdiği desteğe rağmen “milli güvenlik sorunu” ilan edilmekten kurtulamayan ve tam teslimiyeti istenen CHP’nin durumu, HDP’ye karşı Perinçek-Bahçeli-Erdoğan politikasının “mahiyetini” de açıklar vaziyettedir. Azerbaycan zafer marşları söylemeyen HDP, Türk ordusunun Suriye, Libya, Irak ve Akdeniz’de “düzen sağlama harekâtları”na diğer dört partiyle birlikte parmak kaldırmayan HDP, kapatılmasın da “beslensin mi?!”

Toplumsal tarih bütün sınıflar açısından öğretici işleve sahiptir. Burjuvazi ve işçi sınıfı, özellikle en ileri ve sınıf bilinci öğeleri aracıyla bu büyük öğretmenden aldıkları derslerin öğreticiliğinde en az hata yaparak sınıf düşmanına karşı mücadelede kazanan taraf olmaya çalışırlar. Sömüren-sömürülen; ezen-ezilen ilişkisinin en çırılçıplak olduğu durumlarda dahi egemenin çıkarına işleyen mekanizma tarafından karartıldığı toplumsal ilişkiler alanında yaşanan her olay geçmişten güç aldığı gibi geleceğe ilişkin ipuçları da barındırır. Askeri zafer marşlarının burjuva yönetimleri tarafından “milli galeyanı yükseltme” hedefiyle daha sık söylenir olduğu zamanlarda, halklar yeni büyük sorunların girdabına sürüklenmişlerdir. 

Türkiye’yi yönetenler en büyük yatırımı militarizmi ve dini ideolojinin toplumsal etkisini güçlendirmeye yapmaktadırlar. Silah sanayi hızlı gelişme kaydetmekte, ihraç malları içindeki payı artmakta ve savaşçı politikada yoğunlaşma etkeni olmaktadır. Rusya’ya karşı ABD ve AB’nin büyük güçleriyle iş birliği içindeki Ukrayna yönetimiyle imzalanan silah anlaşmaları çerçevesinde savaş helikopteri ve uçağı teknolojisinin geliştirilmesi olanağı doğmuş; SİHA ticaretinde alıcılar listesine bir iki ekleme daha yapılırken “Kırım’ın ilhakına karşıyız” söylemi tazelenmiştir. Bakü’deki askeri gövde gösterilerinde “Türk dünyasının büyük gücü” anlayışı yeniden tazelendi. Ermeni karşıtı kuvvet gösterisi sadece dışarıya yönelik “milli şahlanış” sınırlarında görülmemeli; öyle deniyor ve içerideki hamlelerle içerisine “ya sus ya da olacakları tahmin edemezsin!” deniyor.

Olacaklar olanlar aracıyla kendilerinden söz ettiriyorlar: Seçim hileleri, basın ve propaganda tekeli, gizli polis, muhalefetin devlet şiddeti aracıyla susturulmaya çalışılması, militarizmin güç kazanması, bürokrasinin keyfiyette sınır tanımaması vb. otoriter-totaliter unsurlarla dolaşık ve takviyeli ve tüm yönetim yetkilerinin ‘şahsında’ merkezileştirildiği “yürütme” erki; ve bu durumdan hem güç alan hem de bu durumu güçlendiren iktisadi işleyiş ve politika! “Milli” zırhla kuşanmış olan ve tekelci sermaye ile onun denebilirse en saldırgan ve yayılmacı kesiminin varlığından güç alan yürütme erki, modern askeri ve mali olanaklara sahip olmasının yanı sıra tarihin eski-ve yakın zamanlarından çağrılan “güçlü lider-güçlü devlet” politikasıyla da takviyelidir.

Siyasal baskı yoğunlaştırılırken tekellerin çıkarına hizmet eden ekonomipolitika “güçlendirilmiş yürütme” aracıyla daha baskın şekilde uygulandı. Büyük sermaye çevreleri servetlerini daha da büyüttüler. “Garip-gureba” vaazıyla emekçilerin bir kesiminin de desteğini alan Erdoğan yönetimi milyonerlerin sayısını artırdı. Yoksullarla işsizler çoğaldılar. 2012’de 54 bin 461 olan milyoner sayısı 2020 Ekiminde 322 bin 225’e çıktı. İktidar aygıtına bağlı bir kurum olarak çalışan Anadolu Ajansı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine dayanarak yurt içinde ve dışında yerleşik milyonerlerin sayısının Ekim-2020 sonu itibarıyla 322 bin 225’e yükseldiğini açıkladı. Buna göre geçen yılın sonunda 225 bin 441 olan milyoner sayısı, 10 aylık sürede (ki korona dönemidir) 96 bin 784 kişi daha da artarken, bu milyonerlerin banka mevduatları toplamı 2 trilyon 61 milyar 497 milyon liraya çıkmıştır. Bu, 10 aylık dönemde 669 milyar 898 milyon liralık artış demektir. AKP ve Bahçeli-Erdoğan-Perinçek cephesinin kimin yararına iş yaptığı basbayağı açık hale gelmiştir. Bu gelişme on milyonlarca işçi ve emekçinin daha fazla yoksullaşması, işsizliğin artması, ekonomik-sosyolojik nedenli cinayet ve ihtiharların çoğalması pahasına gerçekleşmiştir. Şoven milliyetçi söylemde yoğunlaşma bu sınıfsal-sosyal uçurumu karartmaya yöneliktir. Militarizmin öne çıkarılması, kontra güçlerin ve ülkücü adlı paramiliter örgütlenmelerin yeniden aktif hale getirilmesi olası tepkileri bastırma hedefiyle bağlıdır. Bütünü itibarıyla bunlar “güçlendirimiş yürütme”nin kuvvetleridir ve tarihteki örnekleri, mücadele ile önü kesilmesi gereken faşist tehdidi işaret ediyor. “Güçlü yürütme” yola devam komutu verdikçe bu tehlike de büyüyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa