Orhan Kemal durağı
SİS İÇİNDE
Kesilen her ağaç, yıkılan duvar beton bir dikite dönüşüyor. Gökyüzüne yükselen gökdelenlerle. Bulutlara karışıyor. Sisi, dumanı indirerek yere. Gözü göze göstermeyen.
BEKLENTİ
İnsanların sokağa çıkmasının yasaklandığı gün, boş sokakları inadına ısıtır oldu güneş. Güz sonu bir yazı başlatarak. Yasaklara karşı. İnsanı bekleyen.
KARARTMA
Her gün gördüklerimize, duyduklarımıza, söylenenlere konuşulanlara bakılırsa hiçbir şeyin görülmediği, duyulmadığı, söylenmediği, konuşulmadığı anlaşılıyor. Karartıldığından. Yaşamımız gibi.
YER YOK
Yazıla yazıla kararıyor kağıtlar. Kara bir örtüyle kaplanan dünyamızda. Kirlenmiş kağıtlarda yer kalmıyor beyaza. Yer kalmıyor aydınlığa.
ORHAN KEMAL DURAĞI
Orhan Kemal, Cibali’den geçen Eyüp-Keresteciler otobüsünden söz ederken “Tekmil vidaları laçkalaşmış” diye anlatır. Yıllar yılı oturduğu evin önünden sarsılarak geçip giderlerken. Şimdi tramvay geçecek ordan. Parıldayan rayların üstünden tüy gibi kayarak. Cibali’de durduğunda Orhan Kemal olacak orada. Takım elbisesi fotür şapkasıyla resmi Haliç’e yansıyacak olan Orhan Kemal durağında.
RESİM DONDU
Kıyıya inen olsa da denize bakan olmazdı pek. Ufku gözleyen de. Ne gelen olurdu, ne giden. Deniz, rüzgar esiyorsa dalgalı, yoksa sakin demekti. Günün birinde bir gemi peyda oldu ufukta. Gövdesi kara, güvertesi ak. Kocaman. İlk bir çocuk gördü. Kalabalık doldurdu kıyıyı bir anda. Bekleşerek sevinçle. Olduğu yerde çakılıp kalmıştı gemi oysa. Ufka bakıp duran kalabalıkla.
SICAĞI SICAĞINA
Ateş eden de, ettiren de onlar. Seni çalıştırarak elde ettikleri demirden silahlarla. Namlularından ateş püskürterek. Terin soğumadan daha.
SESİMİZ
Kitaplar, oyunlar, filimler, şarkılar açar/açmıştır özgürlüğün yolunu. Sesimiz yükseldiğinde/yükselttiğimizde sesimizi.
Evrensel'i Takip Et