'İfşa' hukuk ve yargı
Fotoğraf: Olgay Güler/DHA
Kadınlar bir oldular, cesaretlerini ve güçlerini topladılar, erkekliğin tecavüz, taciz, rızalarının olmadığı sarkıntılık olayları diye özetlenebilen cinsellik hallerine başkaldırdılar. Varlıklarını ‘Erkek varlığına armağan eden andı içmeyeceklerini’ ilan ettiler ve güçlü bir dayanışmayla giderek yaygınlaşmaya başlayan “ifşa hareketini” mücadele alanına taşıdılar. İfşa hareketinin amacı faillerin cezalandırılmasını, mağdurlara tazminat ödenmesini sağlamak değil: Kadınlar kendilerini sarsan, derinden etkileyen, mağduriyetlerini bir de toplumsal baskıların girdabında erkeği kollayan ahlaki değer yargılarına maruz kalma korkusuyla en yakınlarına bile açmaktan alıkoyan, sanki sorumlu kendileriymiş gibi utanç duymalarına yol açan, erkeklerin erkekliğin bu cinsellik halleriyle yüzleşmelerini ve faillerin kamuoyu önünde özür dilemelerini istiyorlar.
İfşa hareketini bastırmak, sindirmek ya da en azından evcilleştirmek için kolları sıvayan harekete muarız ‘fikir sahibi’ kimileri, kadınları iddialarını kabul edilebilir delillere dayandıramadıkları, masumiyet karinesini ihlal ettikleri ve fail olarak teşhir ettikleri özellikle tanınmış kişilerin kişilik haklarını hiçe saydıkları iddiasıyla, güya mutedil bir biçimde eleştiriyorlar.
Harekete ‘hukuk zemininde’ getirilen eleştiriler haklı mı? “Sen hukukçusun, bu konuda ne düşünüyorsun?” diye soranlar oluyor. Soran olmasa da ne düşündüğümü yazacaktım. Çünkü ifşa hareketini destekliyorum, mücadele alanına getirdiği ivmeyi önemsiyorum.
Öncelikle şunun altını çizmek isterim: İfşa hareketi meşruiyetini hukuk alanında aramıyor; ifşa hareketi meşruiyetini erkekliğin teşhir edilen cinsellik hallerinin maddi gerçeğini sorgulayarak ilan ediyor.
Ancak hareket ve hareketin talepleri hukuk alanında her yönüyle meşrudur.
‘Hukuk zeminindeki’ eleştirilerin fikir sahibi hareket muarızları ya hukuk eğitimi almamış başka meslek sahibidirler ve hukukçu değillerdir ya da hukuk eğitimi almışlardır ama hukukun bilimsel düşüncesini özümseyememiş, hukukçu olamamışlardır.
Açıklayayım:
Hukuk toplumsal yaşamda kurulan ilişkileri düzenleyen kurallardır. Konumuz bakımından, hem Medeni Kanun’da hem Ceza Kanunu’nda, taraf olduğumuz milletlerarası sözleşmelerde kadınlarla, çocuklarla, akıl hastalarıyla, LBGTİ+ bireylerle tecavüz, taciz, karşı tarafın rızasının bulunmadığı sarkıntılık eylemleriyle ilişki kurulamayacağı açıkça belirlenmiş, buna rağmen bu biçimde kurulmuş bir ilişki varsa akıbetinin ne olacağı, kurulmaması gereken ilişkinin kurulmasına davranışıyla yol açan faile ilişkin yaptırımların neler olabileceği hem özel hukuk hem ceza hukuku açısından düzenlenmiştir. Yani ifşa hareketi hukuk açısından meşrudur.
Yargı ise hukukun özü değildir, hukukun uzantısıdır. Hukukun özünü oluşturan ve bir ilişkiyi düzenleyen kurallardan herhangi biri uygulanırken bir uyuşmazlık çıkarsa, bu uyuşmazlığı yargı çözer. Uyuşmazlık yoksa ya da uyuşmazlık yargı önüne getirilmemişse, ilişki bakımından yargıya ilişkin kurallar, örneğin ispat yükümü, masumiyet karinesi gündeme gelmez ve uygulama alanı bulamazlar. Üstelik yargı, uyuşmazlıkların çözümünde başvurulacak tek yöntem de değildir; başka yöntemler, örneğin ara buluculuk da uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilen araçlardır.
İfşa hareketi muarızları itirazlarını hukuka değil, hukukun uzantısı olan yargı örgütlenmesine dayandırıyorlar. Oysa ifşa hareketinin meşruiyeti hukuk alanında düzenlenmiştir; bu meşruiyeti hukuk alanından çıkartıp, hukukun uzantısı olan yargı alanında sorgulayamazsınız.
İfşa hareketi, erkekliğin cinsel haline başkaldırırken hukuk açısından yargıya taşınacak bir uyuşmazlığın varlığını ileri sürmüyor. Tecavüz, taciz, karşı tarafın rızasının bulunmadığı sarkıntılık iddialarında fail davranışının uygunsuzluğunu kabul ederse uyuşmazlık çıkmaz, yargının müdahalesi de gerekmez. İfşa hareketi faillerin fiilleri ile yüzleşmelerini, davranışlarının sorumluluğunu kabullenmelerini ve kamuoyu önünde özür dilemelerini talep ediyor. Yani mücadelesini hukuk alanındaki meşruiyetine dayandırıyor.
İfşa hareketinin mücadelesini, hareketi hukuk alanındaki meşruiyetinden kopartarak, hukukun özü olmayıp hukukun sadece bir uzantısı olan yargı alanında sorgulamak da erkekliğin hukuki düşünme halidir.
Kaldı ki, sorunu illaki uyuşmazlık olarak kabullenip haklılıklarını uyuşmazlığın çözümü sürecinde kanıtlayabileceklerini düşünenlere mağdur/mağdure ile fail arasındaki uyuşmazlığın çözümünü ara buluculuk yönteminde aramayı öneririm. Ara buluculuk, tarafların ilişki bakımından oluşturdukları düşüncelerin tarihine inip düşüncelerini değişik parametrelerin ışığında yeniden değerlendirmeleridir. Bu değerlendirme sonucunda düşünceleri değişebilir, uyuşmazlık sona erer. İfşa hareketi yüzleşme derken bu yönteme atıfta bulunuyor. Hemen ekleyeyim, ara buluculuk derken bizim yargı sistemimizde kabul edilen ve adına ara buluculuk denilen faydasız yöntemi kastetmiyorum. Gelecekte devletin resmi yargısıyla birlikte sönümlendiği bir toplumun yerini alacak toplumdaki uyuşmazlıkların çözümünde başvurulacak olan bilimsel düşünce ürünü ara buluculuktan söz ediyorum.
Erkekliğin hiçbir hali ifşa hareketinin meşruiyetine gölge düşüremez, hareketi evcilleştiremez.
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02