19 Aralık 2020 23:40

‘Yeni çözüm süreci’ fiskosu ve anti-reform rasyonalitesi!

Recep Tayyip Erdoğan, kürsüde konuşuyor

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bizzat Bahçeli’nin kendisi verdi müjdeyi: “2021 yılı reform yılı olacaktır... Hayatın her alanında 2023 vizyonuna muvafık ve müzahir bir reform seferberliğine sonuna kadar destek olacağımızın güvence ve sözünü açık çek olarak veriyoruz.”

Düşülen “2023 vizyonuna muvafık ve müzahir” kaydının az çok neyi işaret ettiğini tahmin etmesek, konuşanın Bahçeli olduğunu bile unutabilir, ‘hiç mi inandırıcılığı yok?​’ sorusunu ciddiye alabilirdik belki. Oysa o malum ‘tekçi vizyonun’ nasıl bir reform öngördüğünü bilmek için 2021’i beklemek  gerekmiyor.

Yine Bahçeli söylüyor zaten: “HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır.” Ondan el alan yardımcısı da “HDP itlaf edilmesi gereken haşere sürüsüdür” diyerek, el yükseltiyor ve o pamuklar misali MHP jargonuna da ‘nefret suçu’ literatürüne de katkı sunmuş oluyor. Dahası, iktidar çevrelerinde giderek sistematikleşen “CeHaPe milli güvenlik sorunudur” söylemini de kattığımızda, “2023 vizyonuna muvafık ve müzahir bir reform”un demokratik standartları az çok ortaya çıkıyor. Bu, olsa olsa  ‘karşı-reform’ ya da aynı anlama gelmek üzere ‘anti-reform’dur! Tekçi iktidarın bekası için gereklidir.

***

Her reform gibi, karşı-reform da bir diplomasiye ihtiyaç duyacaktır. Adında ‘Kürt’ olan ve fakat nedense(!) Bahçeli’yi hiç rahatsız etmeyen, o bal damlayan ağzına hiç düşmeyen partinin kurulması ve hemen akabinde Kürt mahallesine üflenen ‘yeni süreç kapıda’ fiskosları anti-reform diplomasisinin ilk adımlarıdır.

AKP yetkililerinin “gündemimizde parti kapatma yok” mesajlarının, göz açtırılmaz duruma getirilmiş HDP gerçeğiyle birlikte, bugüne dair bir ‘diplomasi’ olduğunu, ama giderek şekillendirilecek karşı-reform sürecinde, Saray’ın bir işaretiyle, kolaylıkla ‘revize’ edilebileceğini unutmamak gerekiyor.

Şunu anlatmaya çalışıyoruz: Rivayet edilen reform söylemine karşın HDP’nin tamamen kapatılması yabana atılmayacak bir olasılıktır. Zamanı geldiğinde düğmeye basılacak bir olasılık... Ne zaman sorusunun yanıtı, seçim takvimiyle ilintilidir.

Böylesi bir karşı-reform hamlesi, Diyarbakır patronlarının temsilcisinin ‘kıyısındayız’ dediği ‘yeni süreç’ içine monte edilecektir. HDP’nin tüzel kişilik olarak tamamen tasfiye edileceği, tepkilerin ‘yeni süreç’le dengelenmeye çalışılacağı ve rejimin KDP’siyle de Kürtlere siyasal adres önerileceği bir anti-reform dönemi... Öngörülen bu olsa gerek.

***

Ama her öngörülenin hayatta ne ölçüde karşılık bulacağı da bir mücadele konusudur elbette. HDP’yi terör parantezine alarak Türk milliyetçiliğine oynayan iktidarın, fısıldanan ‘yeni çözüm süreci ve reform’ söylemiyle Kürtlerden nasıl bir karşılık bulacağını göreceğiz. Ana akım Kürt siyasetinin yani legal alanda HDP’nin temsil ettiği hareketin, kendi tasfiyesini ‘yeni çözüm süreci’ adıyla pazarlamaya çalışacak bu oyuna gelmeyeceğini, direneceğini söylemeye bile gerek yok. Geriye ‘tuzlukçular’ kalıyor. Her hıyara tuzluğunu kapıp koşan zevat! Ki örneğin Bahçeli korkuluğunun olduğu iktidar bostanında (patronlara birkaç kuruş teşvik ve ihale dışında) Kürtlerin payına düşecek en küçük bir demokratik hak ve özgürlük kalmamışken... Demirtaş’ın, Kışanak’ın, Mızraklı’nın ve daha nicesinin zindanda tutulduğu ama Tuzlukçuların ‘kıyısındayız’ dedikleri ‘yeni süreç’, böylesi bir süreç işte.

***

Dönelim HDP’nin kapatılma olasılığına... Evet, zamanlaması seçim takviminden bağımsız olmayacaktır. Kolu kanadı kırılmış HDP’yi kapatmanın ne mantığı olabilir, sorusunun yanıtı, HDP’yi seçime sokmamaktır.

HDP’nin kapatılması tartışmasına kerhen mırıldanan, çoğunlukla da sessiz kalan ‘Millet ittifakı’ muhalefetinin beklentisi şu olsa gerek: Kapatılsa bile HDP’ye oy veren Kürt seçmenler nasılsa iktidarı desteklemez ve bir şekilde muhalefete oy verir. Bir ölçüde doğru elbette, kapatılmış ve seçime girmesi engellenmiş HDP seçmeninin sandığa giden kısmının iktidara karşı oy kullanacağı öngörülebilir bir şeydir. İktidar da bunu biliyor zaten. O halde HDP’yi kapatmanın seçimler bağlamında bir anlamı yok mu? Elbette var. Bir beklenti üzerinden kapatılacaktır kapatılacaksa. Şu olabilir: Erken seçim ya da zamanında seçim, farketmez, siyasal partiler yasasında yapılacak düzenlemelerle HDP’nin yeni bir partiyle ya da farklı bir formülle kendi adına seçime girmesinin önüne geçilir. Partisi kapatılmış, seçime sokulmamış Kürt seçmeninin tepkisine oynanır. Ne olur peki o tepki? Yapılacak bütün çağrılara rağmen, protesto için sandığa gitmeyenler çıkmaz mı mesela? Bu durumda, temsil mekanizmasından tasfiye edilmiş HDP seçmeninin onda birinin, ikisinin bile sandığa gitmediğini düşünün. Ki beklenmeyecek bir sonuç da değildir bu. Tüccarlığı dillere destan bir iktidarın, yeterince sonuç alıcı olacak bu beklentiye oynamadığı/oynamayacağı peşinen söylenebilir mi?

Akılsızlık olur demeyelim; zaten paramparça edilmiş güdük demokrasinin, asgari demokratik temsilin tamamen katledilmesi anlamına gelecek bu hamlelerin, ne pahasına olursa olsun iktidarı korumaya kilitlenmiş bir ‘rasyonalite’si vardır. Müjdesi verilen ‘reform’ da, ‘yeni çözüm süreci’ de aynı iktidar aklına, o aklın ihtiyaçlarının mahküm kıldığı ‘anti-reformcu’ rasyonaliteye dayanmaktadır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa