İki dosta mektup

Selçuk Mızraklı (Fotoğraf: MA) ve Şeyhmus Gökalp (Fotoğraf: TTB)

Ezaevlerine mektupların ne kadar geç ulaştığını biliyoruz, hatta hiç ulaşamadığı da bilinen bir gerçek. O nedenle bugün köşemi yakından tanıdığım, uzun yıllara dayanan dostluğumuzun ötesinde meslektaşlarım sevgili Selçuk Mızraklı ve Şeyhmus Gökalp’e yazdığım mektuba ayırmak istedim izninizle.

O ezaevlerinde başka meslektaşlarım da var, onlara da bir ses olabilir bu mektup ama sevgili Selçuk ve Şeyhmus’un ortak bir özellikleri mektubu onlara hitaplı yazmaya başlama nedenim. Önceki yazılarda, bu iki dostuma dair kurduğum sözlerde biraz paylaşmıştım ama ortak özelliklerini yeniden anayım. Ortak bir tanıkları var ikisinin de. Tanık demek ne kadar doğru bilmem, zira tanık dediğimizde görülen, duyulan, bilinen bir durumdan söz ettiğimiz düşünülebilir. Oysa burada tanık birden ortaya çıkıyor, elverişli zamanlarda… Söylediği yalanların delillerle aksi kanıtlansa da tanık beyanı somut delillerin önüne geçiyor. İşte bunun için bu mektubu tanık ortak paydasında bu iki dostuma yazıyorum.

Sevgili Selçuk ve Şeyhmus,

Bilin ki sizleri çok özledik. Birlikte çalışmayı, bu memlekette soluduğumuz ağır havayı dağıtacak söyleşilerimizi, umutlarımızı paylaşmayı özledik. Size şiirler göndersem dedim, şiir kitaplığıma gittim. Önünde durup uzun uzun baktım, sizin ortaklığınız gibi bir ortaklık göründü raflardan. Yaşadıkları dönemin politik atmosferinde tıp öğrenimlerine ara vermiş iki şairle göz göze geldik. Behçet Aysan sonrasında bitirip hekim olsa da Brecht daha ilk yılların başında bırakmış eğitimi ama savaşa da sağlık emekçisi olarak katılmış. Meslektaşız ikisiyle ne de olsa…  İkisi de sizler gibi dert edinmiş dünyayı, insanı. Onların kurduğu sözlerle sesleneyim istedim, sevgili Behçet Aysan’ın sizlerin durduğu yerden yazdıkları ile başlayalım:

“Ayrılık Saati” zor elbette. Hele sevgili Selçuk, sana ek bir cezalandırma olarak Kayseri’ye sürmüş olmaları daha da zorlaştırıyordur ayrılık saatlerinizi.

“İşte geldi yine ayrılığın saati
Ah durdurabilsem akan zamanı
Birazdan gidecek belki hiç göremem
Söyleyebildiğim tek şey nasılsın

Oysa daha değmedi gözlerimiz bile
Kaldım tel örgülerde
Acılar, anılar ve günlerimiz
Kaldı tel örgülerde
Götürdüler beni” diyor Behçet Aysan.

Ayrılıkların bittiği günlerimiz yakın olsun, tez gelsin buluşmalarımız. Anılar ve günler buluşsun tellerden inip. Gene de Brecht’e kulak vermeli bu konuda:

“Ya hep beraber ya da hiçbirimiz.
Kurtulmak yok tek başına
Yumruktan ve zincirden.
Ya hep beraber ya da hiçbirimiz.”

Hep beraber mücadeleye devam edeceğimiz günlerde sizleri kucaklayabilme dileği ile… Gözlerimiz yollarda!

Evrensel'i Takip Et