Yeni ‘süreç’: Çözüm mü düğüm mü?
(Arşiv) Fotoğraf: MA
“Sağlam temellere dayanan genellemeler, bir pilotun kıtayı aşarken kullanabileceği türden, geniş bir ülkenin büyük ölçekli haritasına benzer. Daha ayrıntılı haritaların belli bazı amaçlar için gerekli olması gibi, bu tür haritalar da belli bazı amaçlar için gereklidir. Bir ülkeyi önce şöyle bir tanımak isteyen bir kişi, tek tek bütün evlerin ya da patikaların nerede bulunduklarını bilmek istemez. Gene de, bir yeri yaya olarak keşfe çıkmışsanız (Ki karşılaştırmalı inceleme yapan tarihçinin çoğu zaman yaptığı tamı tamına budur) genellikle ilk öğrendiğiniz şeyler ayrıntılardır. Bunların anlamları ve aralarındaki bağlantılar ancak yavaş yavaş ortaya çıkar. Araştırıcının, içine uzmanların o çalılığın bir çam ormanına mı, yoksa tropikal bir cangıla mı ulaşacağı konusunda kıran kırana kavgaya tutuşmuş oldukları çalılıklar arasında yolunu yitirdiğini düşündüğü uzun dönemler olabilir. Bu tür kapışmalardan yara bere almadan, orasını burasını çizmeden çıkması pek olanaklı değildir.” Bu pasaj, Barrington Moore’un ilk baskısı 1966 yılında yapılan ve Şirin Tekeli ve Alâeddin Şenel’in çevirisiyle (Verso, 1. Baskı 1989) Türkçeye kazandırılan ‘Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri’ adlı kitabının ön sözünden.
Moore, alanında önemli bir kaynak oluşturmaya devam eden kitabına dair yöntemini açıklarken söze böyle başlıyor.
‘Demokrasi’ ve ‘diktatörlük’ gibi kavramların toplumsal kökenlerine, gerçekleşme süreçlerine dair tartışmaların yöntemsel referansları can alıcı bir önem taşır.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (DTSO) Mehmet Kaya, Gazeteduvar’dan İrfan Aktan’ın kendisiyle yaptığı söyleşide, Kürt sorununda yeni bir süreç tartışması bağlamında şunları söylemişti: “Mevcut şartlara, temaslardan edindiğimiz izlenimlere bakarak söylüyorum ki, yeni bir çözüm sürecinin kıyısındayız. Belki önceki sürecin yol ve yöntemleri uygulanmayacak ama bir şeyler olacak (…) Tayyip Erdoğan çok pragmatist bir lider ve mevcut süreci edilgen bir pozisyonda sürdürmeyecektir.”
Kürt sorunu ve dünyadaki benzer çatışmalı süreçlerin çözüm pratikleri konusundaki çalışmaları ile tanıdığımız akademisyen Cuma Çiçek de, arkadaşımız Serpil İlgün’ün kendisiyle yaptığı ve önceki günkü Evrensel’de yayımlanan söyleşisinde, “Erdoğan’ın sıkışmışlığı çok açık. Bu sıkışmayı aşmaya dair bir B planı, C planı, D planı arayışları muhtemelen vardır ve bugün kamuoyunun yoklanması olarak değerlendirebileceğimiz tartışmalar da bunun bir parçası” diyor.
Çiçek’in, “İktidar bloku içindeki diğer kanatlar içinde örneğin Susurluk’tan tanıdığımız isimlerin öne çıkmasını, yine mafya liderlerinin söylemlerine sahip çıkılmasını anımsadığımızda, bu kanatların Kürt sorununa zor kullanma dışında bir seçenekle yaklaşabileceklerini düşünebilir miyiz?” sorusuna verdiği yanıt da şöyle: “Yaklaşabilirler, bu konuda teorik olarak antidemokratik yönetimler kimlik temelli çatışmaları çözemezler yaklaşımı doğru değil. Örneğin Kolombiya’da barış anlaşmasını imzalayan Santos, sertlik, şiddet yanlısı kanadın temsilcisiydi ve en sert savaşı yürüten aktördü ama barış masasına oturdu.”
Çiçek’in toplam analizinde, süreci dikkatle izlemek gerektiğine dair saptama ile birlikte, Kürt sorununa ilişkin zora dayalı yaklaşımla kısmi adımların iç içe yaşanabileceğine dair bir ihtimal de dikkati çekiyor.
AKP’nin bu konuda şu ana kadarki pratikleri nedeniyle, pek çok kişi ‘yeni süreç’ tartışmasına, haklı soru işaretleri ile dahil oldu. Diğer yandan Çiçek’in de işaret ettiği gibi, Erdoğan ya da AKP’nin de ötesinde, dünyada benzeri sorunlara dair ‘çözüm’ pratikleri içinde, savaşan aktörlerin tarihin bir anında, çoğu zaman çeşitli uluslararası aktörlerin de bir biçimde dahil olduğu süreçlerle masaya oturdukları biliniyor.
Bu noktada can alıcı soru, yazının başındaki yöntemsel bağlamdan bağımsız ele alınamaz. Yeni ‘süreç’ ihtimallerine önce genel bir deneyim haritası ile yaklaşmak, ama ayrıntılara girdikçe de yara bere alma ihtimalinin göz ardı edilemeyeceği gerçeği ile hareket etmek. Bu bağlamda da, yeni ‘süreç’, çözüm kavramına hangi bağlamda yaklaşma yeteneğine sahiptir? Ve devlet/AKP açısından, örneğin HDP ve cezaevindeki Eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’a dair kullanılan söylem de ortada olduğuna göre, test edilen yeni yöntem düğüm ile ‘çözüm’ arasında nerede durabilir?Soruyu belki şuradan sormak daha anlamlı da olabilir: Seçtikleri belediyelere arka arkaya kayyum atanan, seçtikleri belediye başkanları ve vekiller tutuklanan Kürt halkı bakımından ne olursa bunu adı ‘çözüm’ ya da en azından çözüme dair bir adım olacaktır? Bu bir ‘çözüm’ süreci mi, yoksa yeni bir düğüm süreci mi olacaktır?
Bu tartışmaya daha sonra da devam edeceğiz.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00