22 Aralık 2020 23:40

‘Aşı sorunu’nda gelişmeler, bir skandaldan öte kaosa işaret etmektedir

Grip aşısı yapılan kişinin kolu ve şırınga

Grip aşısı | Fotoğraf: huntlh/Pixabay

Paylaş

Biz daha “vaka mı hasta mı” ayrımı, “Türkiye’de virüsten kaç kişi hayatını kaybetti?”, “Kovid 19’dan başka bir bulaşıcı hastalık da mı var?”, “Aşı gelecek mi gelmeyecek mi”... gibi her gün yayımlanan “turkuaz tablo”yu tartışırken, “Virüsün mutasyona uğradığı” haberi gündeme yeni bir bomba gibi düştü.

“İnsanlar hava alanlarına hücum etti; Londra’dan kaçıyorlar”a varan haberler düştü medyaya!

Kovid-19’un B.1.1.7 adı verilen varyantı, Doğu İngiltere’de 20 Eylül’de tespit edilmiş.

Haberin resmen duyurulmasıyla Türkiye dahil pek çok ülke İngiltere’den uçuşları yasakladılar!

Bilim insanları, virüsün mutasyona uğramasının beklenmeyen bir şey olmadığını, mevcut aşıların bu yeni mutasyona da etkili olacağını belirtiyorlar. Dahası eğer yeteri kadar genom araştırması yapılsa, pek çok ülkede virüsün mutasyona uğramış varyantlarının tespit edilebileceğini de belirtiyorlar.

Yani konunun uzmanı hekimler ve bilim çevreleri, bu yeni versiyon karşısında panik yapacak bir durumun olmadığını ama mücadelenin çok ciddiye alınması konusunda uyarıcı olması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

En azından bugüne kadar elde edilen veriler şimdilik böyle.

RAKAMLAR MANİPLE EDİLİNCE ANLAMINI YİTİRİYOR

Bizim “turkuaz tablo” tartışmasına dönersek, diyebiliriz ki; ilk vakanın görüldüğü mart ayından beri her gün verilen tablo daha baştan itibaren tartışma konusu oldu.

”Turkuaz tablo”, artık hepimizin bildiği gibi virüsün yayılması ve bu yayılmaya karşı mücadelenin rakamlara dökülmesinin tablosudur.

Günlük tartışmalardan da biliriz ki, lafla ifade edilen konularda laf şurasından burasından çekilerek, tartışma içinde çıkılmaz hale getirilebilir. Bunu iktidar ve muhalefet tartışmaları içinde her gün görüyoruz.

Bu yüzden de tartışmada kazanmak isteyenler söylediklerini rakamlara dökerek kendi söylediklerinin gerçek olduğunu kanıtlamaya çalışır.

Ancak virüse karşı mücadelede tartışılan rakamlar olunca, yaşananları “rakamlara dökme” de beklenen inandırıcılığı sağlayamamaktadır.

Çünkü tek adam yönetimi, “Bize virüs de sökmez” diye başlayıp, “Pandemi diğer ülkeleri çökertecek biz bu pandemiden zaferle çıkan birkaç ülkeden biri olacağız” propagandasına inandırıcılık kazandırmak için, “turkuaz tablo”yu gerçeklerin üstüne örten rakamlarla donatmıştır, donatmaya devam etmektedir. Tıpkı TÜİK’in enflasyonu, İŞKUR’un işsizlik rakamlarını maniple eden yöntemler kullanarak çarpıtması gibi!

Öyle ki virüse karşı mücadele önlemleri üretsin, en azından hükümete bilimin gereklerine uygun öneriler sunsun diye kurulan Bilim Kurulunun önüne de sahadaki gerçekler değil, maniple edilmiş “turkuaz tablo” rakamları konmuştur!

ŞEFFAFLIK YOKSA VİRÜSE KARŞI GERÇEK BİR MÜCADELE DE YOKTUR

Nitekim dokuz ay tartışıldıktan sonra günlük ve toplam vaka sayısı “turkuaz tablo”ya yansıtılmıştır. Böylece Türkiye’deki vaka sayısının dünyadaki vaka sıralamasında en alttaki birkaç ülkeden biri değil en üst sıradaki birkaç ülkeden biri olduğu açıkça görülmüştür.

Şimdi ise bu kadar vaka karşısında kovid-19’dan ölen insan sayısı tartışılmaktadır. Dahası bazı belediyelerin mezarlıklar müdürlüklerinin “bulaşıcı hastalıktan ölen kişi sayısı”nın “turkuaz tablo”daki virüsten ölüm sayılarının en az birkaç katı olduğuna işaret etmektedir.

Sağlık Bakanı Koca’nın son günlerde “turkuaz tablo”daki ölüm sayısının doğru olduğunu kanıtlamak için uzun açıklamalar yapması da gerçeklerin üstünü örtememektedir.

Kısacası bütün bu tartışma arkasında, hükümetin 9 ay önce, koronavirüse karşı ilan ettiği “zafer vaadi”nin gerçek olduğuna halkı inandırmak için gerçekleri saklama ihtiyacı vardır.

Bu yüzden de;

“Ekonominin çarklarının dönmesini durduramayız” denilerek, milyonlarca işçinin sokağa çıkmanın yasak olduğu günlerde ve saatlerde bile virüsün yayılmasına önleyecek ciddi önlemler almadan çalışmaya zorlanmasına ”meşruiyet” sağlamanın,Alınan önlemlere yaygın bir biçimde gerektiği ölçüde uyulmamasının arkasında “turkuaz tablo”nun şeffaf olmaması, yani sahadaki gerçeklerin üstünün örtülmesinin olduğunu söylemek yanlış olmaz.

UMUTLAR ‘YERLİ VE MİLLİ AŞI’YA BAĞLANMIŞ!

Vakaları saklama, sahaya; maskelerin dağıtılmasının bir skandala dönüşmesinden başlayarak, “Grip aşısı 25 milyon kişiye yapılacak” denilerek çıkılan yolda, bir buçuk milyon kişiye bile yapılamamasından sonra kovid-19 aşısının yeterli sayıda alınıp alınmayacağına, alınırsa da adil olarak yapılıp yapılamayacağı tartışmalarına geldik.

Nitekim birkaç ay önce Sağlık Bakanı Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kameralar önünde arayarak, “Yerli ve milli aşıyı bulduk” müjdesi vermesiyle başlayan aşı tartışması, bugün Çin’den alınacak 10-50 milyon doz aşıya razı olunduğunu gösteren açıklamalarla sürer hale gelmiştir. Ama bu 50 milyon doz aşı alınsa bile Türkiye’nin ihtiyacının üçte birini bile karşılamayan Çin aşısının ne zaman geleceği, 10 milyon doz mu, 50 milyon doz mu geleceği, gelirse ne zaman uygulamaya başlanacağını kimse bilmemektedir.

Öyle anlaşılmaktadır ki, tek adam yönetimi bütün umudunu “yerli ve milli aşı”nın nisan ayında kullanılabilir hale gelmesine bağlamıştır.

Peki bu yerli aşı kazaya uğrar, bir biçimde gerekli sonuç elde edilmezse ne olacaktır?

Bugünkü tutum sürdüğü sürece (Ki, sürecek görünüyor), bu sorunun karşılığı skandaldan öte kaosa işaret etmektedir!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa