Korona yılı ya da 2020-1
Görsel: Pixabay
Milyarderlere, kazançlarındaki artışla birlikte yenilerinin eklendiği bir yıl oldu 2020. Kapitalizmin sömüren için kâr, sömürülen ve ezilen için yoksulluk, açlık ve işsizlik üreten bir sistem olduğu konusunda net bir fikre sahip olmayanlar açısından şaşırtıcı gelebilecek şekilde bu yıl, Kovid-19 adıyla nam yapan uluslararası salgın dolayısıyla “herkesin, tüm sınıfların, tüm toplumların aynı şekilde aynı tehlike karşısında bulunduğu bir yıl” olmadı! Tekelci sermaye basını başta olmak üzere yıllık “almanak” hazırlayıcılarının etraflıca yer verecekleri sanılan bu yıldaki gelişmelerin en çarpıcı gerçeklerinden biri Korona’nın öldürdükleri ise, bir diğeri milyarderlere yenilerinin katılması ve milyarderlerin kârlarını daha fazla artırmalarıydı.
Dünyanın en zengin ilk on kişisinin kârlarını 450 milyar dolar artırdıkları, yılın son iki haftasına girerken ilan edildi. Türkiye’de ise milyonerlere yenilerinin katılması ve servetlerini de 2 trilyon liranın üzerine çıkarmaları, ekonomideki gelişmenin kanıtı olarak açıklandı. Erdoğan yönetiminin devlet olanaklarıyla destekli ve kabinesinin çoğu üyesinin de organik unsuru olduğu en zenginler kulübünün şirketleri, ülkenin en zengin kapitalist vurguncuları sıralamasına yükseldiler. Bu bir yana, aralarındaki çelişkiye ve devlet sopası kullanılarak cezalandırılmasına rağmen Doğan Holding gibi “muhalif” tekelci kesimler dahi, ‘korona yılı’nı yüz milyonlarca lira kâr ile kapattılar.
İşçiler, işsizler, yoksullar, açlar mı; onların durumu giderek daha fazla kötüleşti: Korona nedenli işsiz sayısının dünya ölçekli 150 milyon daha fazla artacağı açıklandı. Türkiye’de ise işsizlik “Saray Kabinesi”ni başarılı göstermek için istatistik oyunlarını kullanan TÜİK’in resmi rakamlarına göre dahi yüzde 14’ler civarında. Sağcı-solcu saptırmalar bir yana bırakıldığında yaklaşık 8 milyon insan işsiz durumda. 33,4 milyon kişi bireysel kredi borçlusu ve asgari ücret ve altındaki bir “gelir”le yaşam savaşı verenler on milyona yaklaşıyor.
Kapitalistler yararına ve işçiler-emekçiler aleyhine işleyen bir makine sistemdir bu. Tüm kapitalist ülkelerde teknolojik gelişmelerin de kullanımıyla emek verimliliğinin artışı sermayenin daha fazla çoğalmasını, tekelci şirketlerin ülkelerin içinde ve dışındaki pazarları denetleyip kârlarını katlamalarını sağlıyor. İşçinin, çıplak gözle ve süreci izleyerek kendi canı-kanı-gücünü kullanarak ne kadar çok üretirse, patronunu o denli zenginleştirdiğini göreceği kadar mekanik çıktılarıyla bu sistemin devamına en küçük itiraz bile istemiyor burjuvazi ve devletleri. Her yerde olduğu üzere bizim ülkemizin kapitalist milyarderleriyle tekelci patronları hem emirlerinde ve hem de çıkar ortaklıkları içindeki siyasal-askeri temsilcileri aracıyla bu kan-revan süren; emekçileri süründürdüğü oranda zengin üreten düzeni sürdürmeyi en hayati sorun olarak gördüklerini her vesileyle açığa vurmaktadırlar. “İnsanlık”, “rahat ve huzurlu yaşam”, “özgür ve eşit haklara sahip olmanın önemi” üzerine nutukları eksik olmayan sistem sahipleri, sıra ücret artışı, sosyal hak, vergi muafiyeti, parasız sağlık ve eğitim gibi mevcut sistem içinde sadece biraz daha rahat yaşama hizmet edebilir olan iyileştirmelere geldiğinde, hop oturup hop kalkıyor, sopa ve demagojiyi mevziye sürüyorlar.
2020, temelinde sermaye ve emek ilişkilerinin yer aldığı olgu ve gelişmelerin kovid-19 nedeniyle daha da çarpıcı görünürlükleriyle yaşandığı bir yıl oldu. İnsan hakları üzerine vaaz veren burjuva emperyalist şeflerle onlarla “aşık atma”ya girişen bağımlı ülkeler kral ve reisleri, tekellere kaynak aktarırken insan soyunu daha fazla yoksullaştıran askeri-politik ve ekonomik kararlara daha çok imza atıp bu kararları silah gücüyle uygulamaya koydular. Televizyon ekranlarında “açlıktan günde 8.200 kişi ölüyor yardımlarınızı esirgemeyin!” reklamları dönerken silahlanmaya 2 trilyon doların üzerinde para ayrıldı ve sadece ABD’de 750 milyar dolarlık “savunma bütçesi” kabul edildi. Savaşların artan şekilde “süpersonik-teknolojik araçlarla sürdürüleceği”ne dikkat çeken politikacılar silaha daha çok kaynak ayırırken, halk kitlelerini teskin etsinler diye Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok ülkede dine daha çok yatırım yaptılar.
İnsan hakları üzerine ahkam kesip eşitlik ve özgürlükten söz eden burjuva devlet yöneticilerinin hak arayışındaki işçileri, gençleri, aydınları “milli çıkarlara ihanet etmek”le suçlayıp polis-asker kuvvetiyle susturmaya ve zindan yolunu göstermeye daha çok teşne oldukları bir yıl oldu 2020. Reformcu rızaya dayalı politikalar dahi “tu kaka!” ilan edildi. Faşizan karakterde politikaların yoğunlaştığı bir dönemin ortalarında, tekelci yoğunlaşma ile siyasal tekelcilik giderek belirginleşen organik ilişki içinde Trump, Bolsonaro, Erdoğan, Orban gibi yöneticilerin kimliğinde “popüler”leşti! Bunlardan kimisi “solu bütünüyle yok etme”, kimisi, kapitalist sisteme itirazı olmayan muhalefeti dahi “milli güvenlik sorunu” gösterip hedefe koyarken, nesnel ve öznel gelişmeler sadece devrimci amaçla bağlı düzen karşıtlığının değil reformcu iyileştirmeler için de gözü budaktan sakınmaz bir mücadelenin şart olduğunu daha açık hale getirdi. Trump’cıların otomatik silahlarla sokağa dökülmeleri, mafyacı- “ülkücü” timlerin aktifleştirilmesi, özel faşist milis kuvvetlerinin oluşturulması sadece sosyalistler için değil hak arayışındaki emekçi ve aydın kesimlerden liberal muhaliflere dek herkes için uyarıcıydı.
Böylesi bir ‘devir’de bir de beklenticilik gelişti ki, bir yanı koronalı yılın karamsarlığıyla bağlıdır. “Sosyal mesafe”, çeşitli uçuk fikirlere yol almayı körüklemiş, emperyalistler ve işbirlikçilerinden özgürlük beklentisinde seviye yükseltmişti.
2020, sömürücü kapitalistlerin ve emperyalist haydutların saltanat düzenine son verme mücadelesinde ısrarla ileriye yol almanın tek çıkar yol olduğunu bir kez daha ve çarpıcı şekilde göstermiş oldu.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40